Karışık işler ve kafalar

Türkiye’nin siyaset sahnesi oldukça karışık. Kürt sorununun çözüme kavuşturulması konusunda ise siyaset ve siyasi kafalar daha çok karışık.
Türk Başbakanının 2 Haziran’da Diyarbekir il kongresinde yapacağı konuşmada yeni bir “müjde” vereceği il başkanı Halit Advan tarafından açıklanmıştı.
Türkiye Başbakanı 2 Haziran günü partisinin il kongresinde bulunmak üzere Diyarbekir’a gitti. Türkiye Başbakanı gibi değil, sömürgesinin başkentine giden bir başbakan gibi gitti Diyabekir’e.
Diyarbekirliler’de Türk başbakanını sömürgeci ülkenin başbakanı gibi soğuk karşıladılar. İngiliz Kralı/Kraliçesi dahi sömürgelerini ziyaret ederken böylesine koruma tedbirleri alınmamıştı. Sokaklar bomboştu. Kepenkler Tayyip Erdoğan’ın geçeceği güzergahta kapalıydı ve evlerin damlarına keskin nişancılar yerleştirilmişti.
Erdoğan’ın geçtiği caddelerde sadece görev yapan polisler vardı. Bağlar semtinde evlerinin damında keskin nişancıların bulunmasına rağmen birisi ak saçlı iki kadının Tayyip’i zafer işareti ile protesto etmesi günün en anlamlı karesini oluşturuyordu.
Recep bey konuşmasına herkese selam ve teşekkür mesajlarını bildirerek başladı. Sonrada başbakan olarak bu ‘Diyarbekir’e 12. defa gelişim’ dedi. ‘Biz Diyarbekir hayranıyız, Diyarbekir sevdalısıyız’ dedi.
İnsan hiç hayranı olduğu, sevdalısı olduğu bir şehire 6000 kişilik polis ordusunun denetiminde ziyaret eder mi! Sevdalısı olduğu şehrin sokaklarında, caddelerinde gezip sevdalandığı insanların arasına karışıp onların dertlerini, dileklerini dinlemez mi? Tayyip bey bu cafcaflı lafları Diyarbekirli Kürt vatandaşlarına değil, kendisini spor salonunda dinlemeye gelen partililerine söylüyordu.
Diyarbekir’de yaptığı konuşmasının içeriği de derinlikli değildi. Daha önce söylediklerinin geri bir tekrarından ibaretti. Son dönemlerdeki saldırgan konuşma uslubunu Diyarbekir’de de sürdürdü. Başta BDP olmak üzere herkes bu saldırgan usluptan nasibini aldı. Ben Rizeliyim, Kasımpaşalıyım, Diyarbekirliyim, Batmanlıyım, ben Kürdüm, Lazım,Türküm, Çerkezim, Abazayım derken yine çaktırmadan demagoji yapıyordu. Bir insan empati (kendisini onun yerine koymak) yaparak kendisini Kürt kabul ediyorsa Kürt sivillerin F-15 uçaklarından atılan bombalarla paramparça edilmesine sessiz kalabilir mi? Aradan beş ay geçmesine rağmen Kürt sivil vatandaşlarının katledilmesi soruşturmasını kaplumbağa yürüyüşü ile izler mi? Sonrada “E ne olacak onlara tazminatlarını fazlası ile ödedik” diye ölenlerin ailelerini bir kere daha bu akıl dışı söylemi ile bombalar mı?
Türk başbakanı Diyarbekirlilere Kürt sorununun demokratik yollardan çözümü için hiç bir müjdeli haber vermedi. Kürt sorununu ağzına bile almadı. Her zaman olduğu gibi TRT 6’in 24 saat Kürtçe yayın yapmasından, anaların evlatları ile ceza evlerinde Kürtçe konuşmasından, inkar ve asimilasyona son verdiklerinden bahsetti. Kürt kimliğinin yazılmasına başlanan anayasada statüye kavuşması, ana dilde eğitim, müzakerelere yeniden başlanması vs. gibi projelerden bahsetmedi. Zaten böyle bir projeside yoktur Türk başbakanının. Bir insan olmayan projesinden hiç bahseder mi! Sadece 10000 kişilik yeni bir camii yapılması, Dicle vadisi projesine başlanması, çıkarlması düşünülen 4. Hukuk paketinden bahsetti.
Ayrıca CHP Genel Başkanı’nın randevu talebini kabul ettiğini açıkladı. Bunu açıklarkende gelsinler bakalım projeleri neymiş görelim. Biz daha önce gelin bu sorunu çözelim derken nerelerdeydiler gibisinden laflarını da esirgemedi. Bu yazıyı okuduğunuz sıralarda Erdoğan ve Kılıçdaroğlu buluşması gerçekleşmiş olacak. Bakalım göreceğiz CHP’nin meclis içerisinde komisyon ve meclis dışında “akil insanlar” projesi bunlar Öcalan’ın önerileridir duvarına çarpacak mı, çarpmıyacak mı? Kılıçdaroğlu’na sayın Sezgin Tanrıkulu’nun anlatması gerekir “Sorun terör ve Kürt Sorunu” değildir. Bu tip belirlemelerle yola çıkılırsa sorunun çözümü konusunda bir milim dahi ilerleme kaydedilemez.
Birde “Öcalan’a yeni bir statü, en azından göz hapsi statüsü verilmeden, sorunun çözülmesi konusunun önü açılmadığı takdirde” diyalog konusunda sorunlar yaşanacağını sayın Tanrıkulu iyi bilir.
KÜRDİSTAN TARİHİNDE BU HAFTA:
* 4 Haziran 1994 tarihinde Kürt İşadamları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay Türk güvenlik güçlerince İstanbul’da kaçırılarak Bolu-Düzce-Sapanca kavşağında şehit edildiler.
* 6 Haziran 1913 tarihinde Hevî Öğrenci Derneği tarafından İstanbul’da “Roja Kurd” gazetesi çıkarıldı.
* 7 Haziran 1990 tarihinde HEP (Halkın Emek Partisi) Ankara’da kuruldu.
* 8 Haziran 1992 tarihinde KUK davası sanıklarından, Kürt gazeteciliğinin unutulmaz isimlerinden Yeni Ülke ve Ö.Gündem gazetesi muhabiri Hafız Akdemir kontrgerilla tarafından gazete bürosuna giderken kafasına sıkılan kurşun ile şehit düştü.
* 8 Haziran 1993 tarihinde PKK Genel Sekreteri A.Öcalan Bar Alias’ta düzenlediği basın toplantısında 18 Mart 1993’te PKK’nin ilan ettiği tek taraflı ateşkesin bozulduğunu açıkladı.
* 10 Haziran 1963 tarihinde Irak Silahlı güçleri Kürdistan’ın Güneyine büyük bir operasyon başlattı.
* 11 Haziran 1922 tarihinde Mehmud Berzenci kendisini Süleymaniye’de Kürdistan’ın kralı ilan etti ve adına para bastırdı.
