Karpuz da satarız, HDP’li de kalırız!

• Devletin baskısı nedeniyle 30 yıl önce İstanbul’a gelen Bager Korkmaz, dilim karpuz satarak yaşamını idame ettirirken Kürtlüğünden ve kültüründen ödün vermiyor. HDP çalışmalarında yer alıyor. Bager, “Memleketin hali hal değil” deyip Erdoğan’ı işaret ediyor: “Bu adam bu ülkenin başından gitmedikten sonra hiçbir şey düzelmez.”

ERDOĞAN ALAYUMAT/İSTANBUL

Kürdistan devlet terörünün zirveye çıktığı 1990’lı yıllarda 3 bin köy ve mezra boşaltıldı. Birçok köy yakıldı ve binlerce kişi katledildi. Yerlerinden ve yurtlarından ayrılmak zorunda kalan yurttaşların çoğunluğu İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Manisa gibi kentlere yerleştiler. Gittikleri kentlerde hem ırkçı yaklaşımlar hem yaşadıkları işsizlik nedeniyle birçok zorlukla karşı karşıya kaldılar. Özellikle İstanbul’a gelen Kürtler, bir yandan geçim derdine düşerken, bir yandan da kültürel ve kimlikleri için mücadele ettiler. Aslında İstanbul’un her sokağı ve köşesi hayata tutunmaya çalışan Kürtlerin hikayeleri ile doludur. Bunlardan biri de Bager Korkmaz’ın hikayesidir. 

Korkmaz’ın hikayesi

Bager Korkmaz ve ailesi 30 yıl önce devlet baskısı nedeniyle Kızıltepe’den İstanbul’a göç etti. Yola çıktığında elde avuçta ne varsa memlekette bırakmak zorunda kaldı. İlk geldikleri yıllarda İstanbul’da 8 kişilik ailesi ile birlikte tek göz odaya yerleşen Bager sırasıyla inşaat, tekstil, çöpçülük ve işportacılık gibi işlerde çalıştı.

Ancak devlet baskısı Bager ve ailesini İstanbul’da da rahat bırakmaz. İlk yerleştikleri Beyoğlu’da evlerine “PKK’ye yardım ediyorlar” gerekçesi ile sayısız kez polis tarafından basılır. İşkencelerle dolu gecelerin ardından Bager, çareyi başka bir semte taşınmakla arar. Fatih’e taşınan Bager, burada da rahat bırakılmaz. Yıllarca polis takibi, gece yarısı ansızın gelen baskınların ardı arkası kesilmez. 

Karpuz ekmek teknesi oldu

Türkiye’de Kürtlerin siyasal mücadelesinin büyümesi ile birlikte baskılar kısmen de olsa gevşer. Biraz nefes alan Bager, şimdi Fatih ilçesinde bulunan Küçükpazar semtinde dilim karpuz satarak hayata tutunmaya çalışıyor. Bager, bir yandan sokak sokak gezerek karpuz satarak geçimini sağlarken bir yandan da HDP çalışmalarında yer alıyor.

Bager, yıllarca süren devlet baskısı ve yoksulluğun ardından kendilerine ait bir evi olduğunu ve daha insani koşullarda yaşadığını söylüyor: “Çocuklarımın hepsini büyüttüm; evlendirdiklerim gidip kendi hayatını kurdu, şimdi kendi mesleklerini yapıyorlar.’’

Hangi iş kolay ki…

Kalp, tansiyon gibi çeşitli hastalıklarla da boğuşan Bager, 7 yıldır kavun ve karpuz satarak geçimini sağlıyor. Bu işe ilk başladığı yıllarda satışların iyi olduğunu ancak şu sıralar ekonomik krizden kaynaklı işlerinin pek de iyi olmadığını söylüyor: “Memleketin hali hal değil. İnsanlar bir dilim karpuzu alamayacak hala gelmiş durumda.” Yaptığı işin zorluklarını sorduğumuzda “of” çeken Bager, “Hangi iş kolay ki. Ben hayatım boyunca çalıştım ama hiç kolay iş yapmadım” diyor.

Seyyar satıcıların belası zabıtalar

Yaptığı işin en büyük zorluğunun ise Büyükşehir ve ilçe belediyelerine bağlı zabıta ekipleri ile uğraşmak olduğunu anlatan Bager, “Seyyar satıcıyım. Devlete vergi ya da işgaliye parası vermediğim için sürekli zabıta gelip rahatsız ediyor. Bir keresinde tezgahıma el koyuldu. Binbir zorlukla tezgahımı geri aldım. Bir keresinde yine tezgahıma el koymak istediler ancak çevredekilerin tepki göstermesinden kaynaklı almaktan vazgeçtiler. Ama sürekli rahatsız etmeye devam ediyorlar” diye konuştu.

O’nun gitmesi şart

Ülke siyaseti ve seçimlere ilişkin düşüncelerini sorduğumuz ise bir süre sustuktan sonra, “tehlikeli konulara giriyorsun” diyerek gülümsüyor. Erdoğan’ı kastederek “Bu adam bu ülkenin başından gitmedikten sonra hiçbir şey düzelmez. İlk önce onun gitmesi şart. Ama kolay kolay gidecek gibi değil. 7 Haziran’da gitti ama seçimi tanımadı ve ülkeyi kaosa sürükledi ve yeniden devletin başına geldi. Bu seçimde de kaybederse daha korkunç şeyler yapabilir diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.