Katledilen kadına ‘şüpheli ölüm’ kılıfı!
Kadın Haberleri —
- Son yıllarda şüpheli kadın ölümlerinde önemli bir artış söz konusu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun şiddet çetelesine göre 2023’ün ilk 9 ayında 176 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Şüpheli ölümlerin son dönemde en çok rastlanan örneklerinden biri de “yüksekten düşerek” yaşamını yitirme.
MEDİNE MAMEDOĞLU/Jinha-AMED
Kadınların ölümleri çoğu zaman soruşturulmuyor ve davaya dönüşmeden dosyalar “intihar” denilerek kapatılıyor. Soruşturma açılan dosyalar ise yeterli delil bulunamadığı gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlanıyor. Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi Temsilcisi Avukat Asya Cemre Işık ile bu vakalarda soruşturmanın etkili bir şekilde yürütülmesi için atılacak adımları konuştuk.
Şüpheli ölümler neden artıyor?
Işık, son zamanlarda kadın cinayeti dosyalarında ölümlerin, “şüpheli” olduğu kanısının yayılmak istendiğine dikkat çekti. Bu durumun özellikle İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından faillerin cezadan kurtulmak için tercih ettikleri bir yöntem olduğunu belirten Işık, “Şüpheli kadın ölümü yoktur” dedi.
Toplum içinde oluşan bu algıyı, yargıya taşınan dosyalarda da deneyimlediklerini aktaran Işık, 5 yıl önce Ankara’da bir plazanın 20’nci katından düşerek hayatını kaybeden Şule Çet’in dosyasını hatırlattı ve şunları söyledi:
“Birçok şüpheli kadın ölümünün arkasında aslında bir kadın cinayeti gerçeğinin yattığını çokça gördük. Ankara’da yaşayan Şule Çet, ‘yüksekten düştü’ denilerek hayatını kaybetmişti ama daha sonra takiple Şule’nin katledildiği ortaya çıkmıştı. Bu dosyada bütün deliller detaylı incelenmişti. Bu da olayın gerçekliğinin ortaya çıkmasını sağlamıştı. İstatistiklere baktığımızda da yaşanan artışı görebiliyoruz. Genele yayılan bir durum var.”
Failin kendini aklama yöntemi
Şüpheli ölümlerde “yüksekten düşme” vakalarının ise 2021 yılından sonra artış gösterdiğine yer veren Işık, bu vakaların özellikle “intihar” denilerek kapatılmak istendiğini ve etkili bir şekilde soruşturulmadığının altını çizdi.
“Bu vakalarda cinayet gerçekleştikten sonra da adli tıp düşme açısından olayın itme mi yoksa düşme mi olduğunu raporla tespit edebilir. Bu noktada yine dediğimize geliyoruz; şüpheli kadın ölümü yoktur. Bunların ciddi şekilde araştırılması gerekiyor. Bu durum herkes için çok önemli. Failler kendilerini aklamak için her şeyi yapıyor. Bu durumda biz kadınların kendini güvende hissetmesi için etkili bir soruşturma çok önemli. Bu noktada bu örnekle yaşamını yitiren kadınların yakınları, avukatları ve kadın örgütlerinin dosyayı yakından takip etmesi gerekiyor. Bunların açığa çıkması öncelikle kadınlar daha sonra toplum nezdinde ciddi bir önem arz ediyor.”
Cezasızlık katliamlara yol açıyor
Faillerin bu noktada en büyük gücü uygulanan cezasızlık politikalarından aldığını dile getiren Işık, “Burada takip ettiğimiz dosyalarda cezasızlık politikalarının örneklerine çokça şahit oluyoruz. Bunlardan biri de henüz birkaç ay önce yüksekten düşerek katledilmek istenen Kübra Yurt dosyası. Bu dosyada yaşam mücadelesi veren Kübra’nın söylediği ilk şey, ‘Beni eşim attı’ demesi oldu. Ailenin ve Kübra’nın çabaları ile olayın iç yüzü ortaya çıktı. Ancak bazen dosyalara yansıyan durum olanın çok daha dışında oluyor. Bu dosyalar olayın iç yüzünü açığa çıkarmak istemeyen kişiler tarafından takip ediliyor. Yargılamanın her aşamasında gerçeğe gözünü kapatmış insanlarla karşılaşabiliyoruz. Bu gibi durumlarda bizlerin yapacağı şey bu dosyalara daha sıkı sarılıp gerçeği açığa çıkarmak olmalı” dedi.
‘Peşine düşmeliyiz’
Yaratılmak istenen bu “şüpheli” duruma karşı bir kamuoyu oluşturulması gerektiği çağrısında bulunan Işık, son olarak şunlara yer verdi: “Burada en büyük iş yargı mekanizmalarına düşüyor. Ancak bunların etkili bir şekilde yapılmadığın biliyoruz. Bu dosyaların açığa çıkması için her şeyi yapmalıyız. Toplum bu noktada bilinçli olmalı. Eğer bizler peşine düşmezsek pek çok kadın cinayeti dosyası şüpheli ölüm ya da intihar denilerek kapatılabilir.”