KHK’lar hükümsüzdür!

Siyasi iktidar 16 Temmuz sabahından başlayarak adım adım kendi darbesini hayata geçirmiş durumdadır.
Darbeyi Olağanüstü Hal (OHAL) ve OHAL’de çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile gerçekleştiriyor.
Yüzlerce devlet ve özel kurum bir daha açılmamak üzere kapatıldı ve 80 bine yakın insan bir daha işine dönemeyecek şekilde işinden uzaklaştırıldı. KHK’lar OHAL’i aşacak ve sonrasını da kapsayacak şekilde çıkartılıyor ve uygulanıyor.
Oysa Türk Anayasası’nın 15. Maddesi OHAL kısıtlamalarının a-) ‘Milletlerarası hukuka aykırı olmaması’ ve b-) ‘durumun gerektirdiği ölçüde olması’ sınırı getirmiştir. Yine c-) kişinin yaşama hakkı, maddi ve manevi dokunulmazlığına ve mahkeme kararı olmaksızın kimsenin suçlanamayacağını ve cezalandırılmayacağını söylüyor.
Mevcut KHK’ların böyle olduğunu kim iddia edebilir?
Kimse...!
KHK’lar üç kuralı da ihlal ediyorlar.
Nitekim Türk Anayasa Mahkemesi 1990-91 kararlarında sınırlılık ve ilgililik bakımından KHK’ları denetlemiş ve bir içtihat oluşturmuştur. Buna göre KHK’lar OHAL gerekçesine uygun ve OHAL süreyle sınırlı olabilir.
Ancak mevcut KHK’lar devlet örgütlemesine ve bürokrasiye ilişkin kalıcı değişiklikler yapıyor. Askeri liselerin kapatılması, Kuvvet Komutanlıklarının milli savunma bakanlığına bağlanması gibi... Yine birçok dernek, tv, yayınevi, şirket, banka ve holdingin kapatılması veya kamulaştırılması gibi... Yine KHK’lar temel haklara ilişkin OHAL süresi sonrası için de geçerli olacak düzenleme ve uygulamalar getiriyor. Şu ana kadar KHK’lar ile 80 binden fazla kişi kamu hizmetinden çıkartıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sayının 200 bini bulabileceğini söyledi. Ve KHK’lar bu kişilerin bir daha kamu hizmeti yapamayacağını söylüyor.
Bu yapılırken tek biri bu nedenle hakim karşısına çıkarılmadı, tek birinin savunması alınmadı ve tek biri için alınmış bir mahkeme kararı yok.
Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmeler ve Türk Anayasası hiç kimsenin ömür boyu kamu hizmetine girme hakkının ve istediği bir işte emeğiyle gelir elde etme imkanının elinden alınamayacağını garanti ediyor.
Ancak mevcut KHK’lar kişiyi bu haktan mahrum ediyor.
Varsayalım ki siyasi iktidarın etkisinde oldukları için Danıştay ve Anayasa Mahkemesine yapılacak başvurulardan bir şey çıkmaz. Bu durumda AİHM yolu var. Açık hukuka aykırılık durumlarına ‘Dur’ diyecektir.
KHK’lar OHAL süresiyle sınırlıysa OHAL bittiğinde ne olur?
Eğer KHK’lar kanun haline gelirse o zaman uygulamalar kalıcı olur. Ancak bu durumda da AYM’ye kanunların iptali başvurusu yapılabilir.
KHK’lar ile hedef darbecileri cezalandırmak ve darbeleri bertaraf etmek değildir; kamuda siyasal kadrolaşma ve muhaliflerini ezmek vardır.
KHK’larla adil yargılama, savunma, kişi güvenliği ve özgürlüğü, mülkiyet hakkı, seyahat özgürlüğü, haberleşme ve özel hayatın gizliliği hakkı, işkence yasağı gibi temel hak ve özgürlükler ihlal edildi, ediliyor...
Mevcut darbe şartlarında Türkiye’de etkili bir hukuk yolu kalmamıştır.
Ne Danıştay ne de Anayasa Mahkemesi KHK’ları iptal yoluna gitmez. Bu durumda yapılacak iş AİHM yoluna gitmektir.
Yerel hukuk mercilerine başvurmanın yanında uluslararası hukuk yollarına gitmek mevcut hukuksuzluğun ve adaletsizliğin önüne geçebilir.
Bunu ivedilikle yapmak önem taşıyor. Baskı rejimi nedeniyle ‘enseyi karartmamak’ lazım. Çünkü Erdoğan ve AKP’nin önünde iki yol var. İlki sırtını batıya dönmek ve Saddamlaşmak ikincisi ise yüzünü yeniden batıya dönmek...!
İlkini yaparsa daha zor günler hepimizi bekliyor demektir, lakin kendi iktidarları da yok olacaktır. İkincisinde ise KHK’lar ile işine son verilen kişiler ve kapatılan kurumlar yakın bir gelecekte geri gelecektir.
Hukuken KHK’lar YOK Hükmündedir!
Elbette çıkartılan KHK’lar ile hapse atılan gazeteciler, akademisyenler, Kürtler, siyasiler ve emekçiler var.
Bir de belediyelere atanan kayyumlar var...!
Her durumda özgürlük ve adalet için zorbalığa karşı hak mücadelesini yükseltmek gerekiyor.
