Kılıçdaroğlu ve şürekasının Türkeş’in evini ziyareti

Forum Haberleri —

  • CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve heyetinin Türkeş’in evini ziyaret etmelerini basite almamak gerekir. Maraş katliamının yıldönümü bilinçli olarak seçilmiştir. Her seferinde devletin sahiplerine, “bizim için esas olan halkın değil, devletin bekasıdır“ mesajını vermektedirler. 

HÜSNÜ ÇAVUŞ

“Düşman etkisinden kurtulan kadın, kurtulan erkek, kurtulan ilişki, saygı, sevgiye zemin hazırlamış ilişkidir." A.Öcalan

Özellikle Alevilerin büyük çoğunluğunun CHP’de kalmasının nedenleri üzerinde durmak sadece tarihsel bir değerlendirmeyle açıklanamıyor. Bunun psikolojik değerlendirmesini yapmak çok daha önemli olmaktadır. Başka türlü kendisinden yüz yıldır zulüm gördüğü halde bu partiden kopamamak açıklığa kavuşturulamaz. Elbetteki siyasal olarak HDP’nin ve örgütsel olarakta devrimci güçlerin alternatif olmadaki eksiklikleri ve aşma çabalarındaki yetmezlikler de belirtilebilir. Ama gelinen aşamada bu konuya artık psikolog ve sosyologların el atması gerekmektedir. Yoksa başka türlü CHP’ye duyulan bu öldüren sevgi ve bu sessizlik açıklanamaz. Çok kısada olsa bu durum şöyle izah edilebilir: Psikolojide “travmatik bağlanma“ diye bir tanı bulunmaktadır. Bu tanı (teşhis) iflah olmaz, saplantılı, yıkıcı bir aşk durumunu ifade etmek için kullanılıyor. Bu duruma düşen kişi veya topluluk azar azar tükenir. Yani zehirli bir ilişki durumudur. Bir psikolog kendisine gelen kadınların sorunlarına değinirken şu aktarımda bulunuyor: “Bana gelen kadınlardan bazılarından şu cümleleri duyuyorum: “Kocam her gün sebepsiz dövüyor beni, ama onu seviyorum, bırakamam.” “Beni defalarca aldattı, her fırsatta aldatıyor da, ama onu bırakamıyorum, çok seviyorum.” “Beni hep aşağılayıp kovuyor, kaç kez sabaha karşı üçte tekmeleyerek sokağa attı, 15 kez terk ettim, ama her seferinde dayanamayıp geri döndüm. Onsuz yapamam.” Sürekli şiddete, psikolojik baskıya, her türlü istismara maruz kaldığı halde hala bunlara “onu seviyorum” diyerek katlanan her kadın travmatik bağlanma yaşıyor demektir.“

Bunun temelinde yatan nedir? Bir güç dengesizliği ve sürekli istismardır. Bir taraf aşırı güçlü ve diğer aşırı zayıf durumdadır. Buradaki güç algısı kişinin zihnindeki algıya göredir. Burada devlete, partiye veya bir erkeğe atfedilen gücün kaynağı esasen toplum veya kadındaki yanlış algıdır. Kendisini çocukluk dönemlerinden kaynaklanan birçok sebepten veya kendisinin veya kendi aile, çevre veya halkının uğradığı baskı, katliam, soykırımdan dolayı kendisini/kendilerini bilinçaltı düzeyde yetersiz, değersiz hissetmektedirler. Biri-birileri veya bir parti-örgüt tarafından sahip çıkılma ihtiyacı kronik bir ihtiyaca dönüşmüştür. Kendisini bu anlamda olağanüstü zayıf hisseder. Bu noktada biraz yakınlaştığı, sahiplenici tavrını görünce bu kısa sürede kadın veya toplum tarafından benimsenir ve kendi zayıflığından kaynaklanan bir güç algısını erkeğe-devlete-partiye atfeder. Artık o olmasa güven içinde yaşayamayacağını düşünür. Bu kör bağlılık kısa sürede bağımlılığa dönüşür. Ve devlet-örgüt-erkek hakarete başlayıp, şiddete başvurduğunda, aşağıladığında bu kadının-toplumun kendi zayıflığını bilinçaltı dünyasında daha çok pekiştirir. Daha çok sahip çıkılma ihtiyacı ortaya çıkar ve işkence de etse, aşık olduğunu söylediği adamdan ayrılmak bir kaos ve cehennem gibi gelir. Sürekli şiddet uygulayanın cazibesi, aşık olanın zayıflığından, yoksunluğundan beslenir. Devlet-örgüt-parti-kişi döver ama bu aralıksız bir şiddet değildir, sonrasında ilgi gösterir, sever. Yani sürekli şiddet yoktur, şiddet ve ilgi döngüsel olarak yer değiştirir. İşte CHP’nin durumu tam da böyledir. Eğer gerçekten halktan yana bir örgüt varsa bu duruma bakarak, bunun psikolojik verilerini doğru değerlendirerek bir kişiyi-halkı nasıl örgütleyip kendi işkencecisinden nasıl kurtaracağının yolunu da bulur.

Güncel konumuza tekrar dönersek, CHP’nin bu yanlışlarına karşı bu sessizliği, Koçgiri ve Dersim'i saymazsak 1960'ların ikinci yarısında Fethullah Gülen‘i CIA'ye öneren CHP'nin ABD Büyükelçisi zamanında kimliğini açık etti. Daha sonra Kılıçdaroğlu CHP Gn. Bşk. seçildiğinde Fethullah'ın has adamlarından birini CHP Parti Meclisine alması ve bununla övünen Gürsel Tekin'in "o derin bilgisiyle ufkumuzu açtı" demesiyle devam etti. Ve Kılıçdaroğlu'nun Madımak katliamı yıldönümünde oraya değilde Genel Kurmay Bşk. ile bir dağın mevzisinde poz vererek tarafını belli etmesi, göstermelik olan ve tabanının HDP'ye kaymasını önlemek için düzenlediği "uzun yürüyüş"ün Bolu molasında camiye gitmesi ve daha sonra bozkurt işareti yaparak ülkücülerin vatanseverliğinden bahsetmesiyle devam etti.

Son olarak Maraş, Cezaevi Katliamı, Ş.Bedreddin’in hakka yürüme yıldönümlerinin yapıldığı Aralık ayında CHP Gn. Başkanı Kılıçdaroğlu, İstanbul Belediye Başkanı E.İmamoğlu ve CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu‘nun (hepsinin soyadı da “oğlu“ ile bitiyor) Türkeş’in evini ziyaret etmelerini de basite almamak gerekir. Bunların Aralık ayının katliamlar ayı olduğunu bilmemelerini söylemek büyük bir saflıktır. Bu tarih bilinçli seçilmiştir. Her seferinde devletin sahiplerine, “bizim için esas olan halkın değil, devletin bekasıdır“ mesajını vermektedirler. Bütün bunlara rağmen hala o partide duranların Alevi yol erkânı ve duyarlılığıyla bir ilgisi kalmadığını belirtmek abartı sayılmamalıdır.

Tabi bunlar olurken CHP'yi teşhir etme kampanyası başlatmayan ve gerekirse ev ev dolaşmayan ve toplantılar, basın açıklamaları, afiş, pullama vb yöntemleriyle teşhiri süreklileştirmeyenlerin eksikliklerini de vurgulamak gerekir. Son olarak Türkeş'in evini ziyaret etmeleri de bunun fırsatını doğurmuştur. Aleviler CHP’den kopartılmadan gerçek anlamda bir demokratikleşmenin önü açılamaz. Tabi bu arada M.Kemal'in tetikçisi olan ve Koçgiri'de yüzlerce Alevi-Kürt köylerini yağmalayan, insanları öldüren ve kadınlara tecavüz eden Topal Osman ve adamlarını bildiği halde onu öven İmamoğlu’nu da unutmamak gerekir. Zaten karakteri bu olan CHP’nin teşhir edilmesini tarihsel ve güncel bir görev olarak görmek gerekir. CHP keklik partisidir. Kendi cinslerini pusuya düşürmek için kullanılan bir kekliğin örneğindeki siyasal organizasyondur.

Başta Aleviler olmak üzere CHP halklar için derin bir yara ve büyük bir tuzaktır. Belki AKP-MHP diktatörlüğünü yıkmada geçici ve taktiksel bir ittifak yapılabilir, ama uzun vadede mutlaka kurtulunması gereken bir zihniyetin temsilcisidir CHP. AKP’nin Rabia işaretiyle yansıttığı tek devlet, tek millet, tek din ve tek bayrak sloganı esasta CHP’nin de dört elle sarıldığı ve cumhuriyetin kuruluşundan beri dillendirdiği devletin resmi ideolojisidir. Yani öz aynıdır. Başka türlü Rojava’ya ilişkin mecliste onaylanan saldırı kararlarına el kaldırmaz, bütçe görüşmelerinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne daha fazla pay ayrılmasını savunmaz ve Kılıçdaroğlu “Afrin’de güzel şeyler oluyo“ demezdi.

Kısacası HDP, yaşanmakta olan faşist diktatörlüğe son vermek için mücadelesini sürdürürken, CHP’nin yanlışlarını uygun bir üslupla teşhir etmeyi, yani CHP tabanını bilgilendirmek-uyarmak gibi bir misyonla hareket etmeyi ve buna oy verenlerin psikolojik arka planını doğru değerlendirmeyi de ihmal etmez ise zulüm altında ezilenlere umut olmayı da başarabilir. Aksi durumda uzun vadede kendini bugüne kaptıracak ve büyük insanlık kökeninden ayrılacak olan bir HDP’nin geleceği de risk altına girebilir. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.