Kimyasal Erdoğan’ı yargılamalıyız

Forum Haberleri —

Şebnem Korur Fincancı-Foto: Ozan KÖSE/AFP

Şebnem Korur Fincancı-Foto: Ozan KÖSE/AFP

  • Konunun uzmanı olan Şebnem Korur Fincancı’ya açıklama yaptığı gün jet hızıyla soruşturma başlatıldı. Yavuz hırsız misali suçluluklarını gizlemeye ve yargıyı yine bir susturma aracı olarak kullanmaya başladılar. 

ZEKİ AKIL
Türk devleti Kürtlere karşı hep kimyasal silahlar kullandı. Ancak hiçbir zaman bu yüzden hesap sorulmadı, üstü örtüldü. Bu da onlara hep cesaret verdi ve teşvik edici oldu. Şimdi gerilla alanlarında artık günü birlik kullanıyor. Yasaklanmış ve savaş suçu kapsamında olmalarına rağmen Türk devleti kimyasal silah kullanımını artık normalleştirmiş. 

Bilindiği gibi inkar Türk devletinin en iyi bildiği şeydir. Öyle ki, halkların varlığını bile inkar edebiliyor. Uzun yıllar Türkiye’de Kürt yoktur, herkes Türk’tür dediler. Hatta şu an yürürlükte olan anayasalarında da herkesin Türk olduğu yazılır. Şimdiye kadar Ermeni, Rum ve Asurilere karşı jenosit uyguladılar. Yüz yıldır Kürtleri jenosit kıskacına almışlar. Ama hepsini inkara devam ediyorlar. İhsan Sabrı Çağlayangil verdiği bir röportajda Dersim’de Kürtlerin sığındıkları mağaralarda kimyasal gazlarla haşereler gibi öldürüldüklerini anlatır. İsmini yanlış hatırlamıyorsam Dersim katliamına katılan General Muhsin Batur anılarında o dönemi yazmaz. Okurlarından özür diliyor, yazmadığı için. Çünkü yaptıklarının savaş kurallarına ve askerlik onuruna yakışmadığını, suç olduğunu biliyor. Bu açıdan o günleri yazmaktan imtina ediyor.

Hatırlanırsa 2016’da Türk asker ve polis gücü Cizre ilçesini kuşatıp şehrin bir kısmını yerle bir etti. Yüzlerce insan katledildi. İlk sokağa çıkma yasağında yirmiden fazla sivil katledildi. İçlerinde çocuklar da vardı. Sokağa çıkma yasağına bir süre ara verildiğinde yüz bine yakın Cizreli yirmi insanın cenazesini toplu kaldırdı. Bunlar basının önünde Cizre halkının şahitliğinde yapıldı. Ancak dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu basına yaptığı açıklamada gayet pişkin biçimde operasyonlarımızda bir tek sivil bile ölmemiştir, dedi.

Bu yaz Türk ordusu Zaho’daki bir mesire yerini bombaladı. Gezmeye gelen Bağdatlı dokuz sivil katledildi. İçlerinde çocuklar da vardı. Türk devleti suçüstü yakalandığı halde yine Erdoğan basın karşısına çıkıp gayet pişkin biçimde kendilerinin yapmadığını açıkladı. Türk devletini yönetenler büyük devlet havalarındalar ama büyük devletler gibi bir büyüklük gösteremiyorlar. Öyle bir özgüvenleri de yok. Bildikleri tek şey ezberledikleri inkar yoludur. ABD ordusu saldırılarında bazı sivilleri vurduğunda en azından bazen kabul ediyor, özür diliyor. Ama Türk devlet yetkililerinde şimdiye kadar böyle bir davranış görülmemiştir.

Kenan Evren yani 12 Eylül zamanlarında Türkiye’de işkenceler ayyuka çıktı. Diyarbakır zindanı cehenneme döndü. Onlarca cenaze çıktı. Ancak Kenan Evren hiçbir zaman işkence yapıldığını kabul etmedi. İddiaların hep karşı propaganda olduğunu söyleyip durdu. Halbuki yüzbinlerce insan sorguda ve cezaevlerinde işkence görmüş ve yaşıyorlardı. Türkiye’de ve dünyada bunu bilmeyen kalmamıştı. Ama onlar kendilerine yaraşır şekilde yine inkara gitmişlerdi.

Gerilla güçleri de geçen yıldan beri Türk ordusunun kimyasal silah kullanımını arttırdıklarını sürekli vurguladılar. Zaman zaman kullanılan kimyasal silahların özelliklerini anlattılar. Yine elde ettikleri görüntüleri yayınladılar. Kamuoyuna ve uluslararası kurumlara çağrılar yaptılar. İnceleme ve araştırma önerilerinde bulundular. Ancak Türk devletini yönetenler ölü numarasına yattılar. Duymadılar, görmediler. Çünkü ilgili uluslararası kurumlar çağrıları duymuyor ve harekete geçmiyorlardı. Türk devleti de bunun lüksünü yaşıyor ve kimyasal kullanmanın keyfini çıkarıyorlardı.

Maalesef Kürt halkı ve duyarlı olması gereken demokratik kamuoyu da kimyasal silahların kullanılmasına karşı gereken duyarlılığı göstermedi. Öyle ki, savaşın bir parçası olarak görme ve kanıksama gelişti. Sürekli haberlerden duydukları rutin bir durum olarak karşıladılar. Ancak gerilla güçleri son olarak kimyasal silahlarla can veren iki gerillanın görüntülerini yayınlamak zorunda kaldıklarında bir sarsılma görüldü. İnsanlar gözleriyle görünce işin ciddiyetini anlamaya başladılar. Tepkiler ve açıklamalar gündeme gelince Erdoğan’ın adamları hemen tepki gösterdiler. Öyle ki, bu konularda uzman olan Şebnem Korur Fincancı’ya açıklama yaptığı gün jet hızıyla soruşturma başlatıldı. Yavuz hırsız misali suçluluklarını gizlemeye ve yargıyı yine bir susturma aracı olarak kullanmaya başladılar. Ş. Korur Fincancı aynı zamanda TTB başkanıdır. Ayrıca siyasi bir açıklama da yapmadı. Sadece görüntüleri izlediğini ve bulguların kimyasal silahlara ait olduğunu belirtti. 
Türk devletini yöneten kuralsız savaş yürütücüleri suç işlediklerini biliyorlar. Ama hesap vermeyi düşünmüyorlar. Hesap vermemeye alışmışlar. Şimdi de dünyanın onlara göz yumacağını var sayıyorlar. Nitekim kimyasal silahlar konusunda görevli olan kurumlar harekete geçmiyor. Bağımsız araştırma grupları Güney’e geldiklerinde KDP bölgeye gitmelerine engel oluyor. Bu Türk devletine verilmiş en büyük destek ve savaş suçlarına ortak olmadır. Güney halkı kıyamet koparmalıydı. Çünkü Saddam Halepçe’de onlara karşı kullanmıştı. Binlerce insan birden yok edilmişti. Şimdi KDP yöneticileri Kürtlere karşı kimyasal silah kullananlarla suç ortaklığı yapıyorlar.

Kürt halkı ve demokratik kamuoyu bu vahşete, savaş suçlarına karşı daha etkili ve bilinçli bir kampanya yürütmelidir. Erdoğan savaşı kazanamıyor, sıkışık durumda. Onun için acele ediyor ve insanlık suçları işliyor. Hitler ve DAİŞ gibi dünyayı ve Türkiye’yi bu beladan kurtarmak gerekiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.