KOBANÊ GERÇEKLERİ-3: Dargeçit'te üç fidan...

Dosya Haberleri —

Kobanê Gerçekleri -III-

Kobanê Gerçekleri -III-

  • Abdulkerim Seyhan, Sinan Toprak ve Bilal Gezer... Üç yurtsever genç, 6-8 Ekim Kobanê eylemlerinde Mardin'in Dargeçit İlçesinde katledildi. Üç fidanı katledenler yargılanmadı. Üstelik kamera kayıtlarında katillerin açık açık ortada olmasına rağmen soruşturmalar davaya bile dönüşmedi.

GÜLCAN DERELİ / KOBANÊ GERÇEKLERİ-3

Gerçeğin ters yüz edildiği bir çağdayız. Bu çağda kurbanlar fail, failler kurban olabiliyor. Öyle ki siz kendinizi katletmekle yargılanırsınız, sizi katledenler de 'kurban' sandalyesine oturuverir. 6-8 Ekim Kobanê eylemleri ve Kobanê davası, gerçeğin gözlerimizin önünde büküldüğü ender durumlardan biri. Örneğin Kobanê eylemlerinde kimi verilere göre 52, İHD verilerine göre 46 kişi yaşamını yitirdi. Kaç kişinin yaşamını yitirdiğine dair net veriler hala bilinmiyor. Ama yaşamını yitirenlerin çoğunluğunun HDP'li veya HDP sempatizanı, yani yurtseverler olduğu biliniyor. Peki buna rağmen katledilen HDP'lilere dair bir dava var mı? Bölgeye gittik, onlarca aile ve tanıklarla konuştuk; şimdiye kadar açılan doğru düzgün tek bir dava, soruşturma yok. Kobanê sürecine mercek tutan bu dosya serimizde gerçeğe ışık tutmaya çalışacağız. Katledilen yurtseverlerin aileleriyle, olayın tanıklarıyla konuştuk. Dosyamızın üçüncü bölümünde Kobanê eylemlerinde Mardin'in Dargeçit İlçesinde katledilen Abdulkerim Seyhan, Sinan Toprak, Bilal Gezer'e yer vereceğiz. 

ABDÜLKERİM SEYHAN

En az 15 kişi yaralanır
Gerçeğe sadakat gereği Kobanê eylemlerine tekrar tekrar dönüp bakmak zorunlu. Çünkü gerçeğin gözümüzün önünde böyle iğdiş edildiği ender anlardan biridir. DAİŞ'in kulağına Kobanê camisinde namaz kılmanın fısıldandığı günlerde Kürtlerin yürekleri ağzındadır. Her evde Kobanê vardır. Çözüm Süreci'ne rağmen DAİŞ'le arkadan iş çevirme gözlerden kaçmamakta, bu giderek aleni bir hal almaktadır. İşte bu atmosferde patlak veren Kobanê eylemlerinde katledilen Kürtler olur, yargılanan yine onlar olur. Mardin'in Dargeçit ilçesinde 16 yaşındaki Sinan Toprak ile 28 yaşındaki Bilal Gezer de onlardan biridir. Tanıklar, Hür Dava Partisi Dargeçit İlçe Başkanı Kadri Şengül tarafından ateş açıldığını söylüyor. Bilal ve Sinan katledilir. Önce cenazeler verilmek istenmez, bir süre aileleri oyaladıktan sonra cenazeleri teslim edilir. Taziyeler yapılır. Önce Bilal için mezarlığa gidilir. Ardından Sinan’ın mezarlığına gidilir. Taziye için yola koyulur halk ancak güzergahın üstünde İlçe Jandarma Komutanlığı vardır. Kitle taziye çadırına ilerlerken İlçe Jandarma Komutanlığı'nın önünden geçmek zorunda ve daha oraya varmadan kurşun yağmuruna tutulur. Yüzlerce kurşun sesinin ardı arkası kesilmez. Büyük panik yaşanırken bir anda çok sayıda kişinin yaralandığı fark edilir. Ortam bir can pazarı yerine döner. En az 15 kişi yaralanır, ancak yaralılardan birinin durumu çok ağırdır. Durumu ağır olan Abdulkerim Seyhan'dır. 

HÜRRİYET SEYHAN VE ŞÜKRAN ÇELEBİ

Sanki kıyamet günüydü
Yaralılar hastaneye kaldırılır ancak Dargeçit'teki doktorların tamamı "sokağı çıkma yasağı" gerekçe gösterilerek evlerine gönderilmiştir. 26 yaşındaki Abdulkerim Seyhan da hastaneye kaldırılır ancak müdahale edilmez ve acil sevk edilmesi istenir. Çünkü ciddi kan kaybı yaşıyordur. Hastanelerde sadece hemşireler vardır ve onlar da gerekli müdahaleyi yapamaz. Olayın tanıklarından Şükran Çelebi, o günü şöyle anlatıyor: "Hastane o gün ana-baba günüydü. Zaten küçük bir acili vardı. Nereye adım atsam her yer kan içindeydi. Yaralılardan kan geliyordu ama Abdulkerim’den çok fazla kan geliyordu. Atar damarına kurşun gelmişti. Dargeçit’teki hemşireler bize acil bir şey yapmanız gerekir dedi. Kan kaybediyordu. Yaralıyı başka hastaneye götürmek istiyoruz ama dışarısı kalabalık. Herkes yaralısını görmek istiyordu, çünkü yaralı çoktu, herkes ağlıyordu. Sanki kıyamet günüydü. Hemşire, yaralının durumu ağır acil buradan çıkarılması lazım dedi. Ambulans getirilince Abdulkerim’i Midyat’a götürdük. Orada doktorlar bacağındaki yarayı açtılar, yarayı açar açmaz kan tavana kadar fışkırdı. Zaten aradan zaman geçmeden de onu kaybettik dediler. Morga götürdüler."

O'nu konuşmayı yüreğim kaldırmıyor...
Dargeçit'te Seyhan'ın evine gidiyoruz. Seyhan'ın bir küçüğü Hürriyet Seyhan ile sohbet etmek istiyoruz. Kolay olmuyor, kelimeler boğazında düğümleniyor: "Onunla ilgili konuşmayı yüreğim kaldırmıyor. Kimse onun yerini tutmuyor."
Hürriyet Seyhan'ı zorlamak istemiyoruz, anne ve babayı beklerken Hürriyet Seyhan kısa da olsa kardeşine dair bir şeyler söyleyecek gücü kendisinde topladığını söylüyor: "Biz altı kardeştik. Çapaya, pamuğa gidiyorduk, fındık toplamaya gidiyorduk, Abdulkerim de inşaatlara gidiyordu, birbirimizi az görüyorduk. 12 yaşında inşaatlarda işe başladı. O eve bakıyordu. Çok iyi bir çocuktu, en büyüğümüzdü ama hepimize çok saygılıydı. Herkes tarafından çok seviliyordu."

Hem öldürdüler hem baskı yaptılar 
Küçük kardeşinin de katledilen 16 yaşındaki Sinan Toprak ve Bilal Gezer'inn cenaze törenine katıldığını söyleyen Hürriyet, "Taburun oradan geçerken askerler ateş açtı, Abdulkerim yaralı dediler. Midyat’taki hastaneye götürmüşlerdi biz de oraya gittik. Gittik vefat etmişti. Zaten morgda gördüm. Dava açıldı ama ne asker ne polis kimse tutuklanmadı, yargılanmadı. Hatta annem ölene kadar da davacıyım diyor ama öyle kapattılar gitti. Abdulkerim öldürüldükten sonra her gün eve baskın yapıyorlardı. Gece saat 4-5 demiyorlardı, sürekli baskın yapıyorlardı. Bizi hiç rahat bırakmadılar. Allah hakkımızı bırakmasın" diyor. 

Özrü kabahatinden büyük
Olay anını gösteren o dönem Doğan Haber Ajansı'na ait video dikkat çekiyor. Videoda halkın sessizce yürüdüğü ve bir anda binlerce mermi sıkıldığını duyuyoruz. İlçe Jandarma Komutanlığı ise şöyle bir açıklama yapıyor: “Bize saldıracaklar diye düşündük o yüzden ateş açtık.”

ZELİHA SEYHAN

Ahirette de davacıyım
Çocuğunun katledildiği günü anlatan anne Zeliha Seyhan, "İşten gelmişti, anne yemek getir dedi. Sonra bir telefon geldi. Cenazeler verilmiş dedi mezarlığa gidecekti. Namaz kıldı. Yemek getirdim, ne yaptıysam yemedi, gelince yerim dedi, gitti. Gidiş o gidiş, bir daha dönmedi. Hala acısını hissediyorum. Ben davasını ölsem de bırakmam. Bu dünyada da ahirette de davacıyım. Bize şöyle dediler; PKK’liler öldürdü dersen emekliliğini yaparız dediler. Ben de savcıya dedim öyle söylemeyeceğim. Vallahi de söylemiyorum. Niye öyle diyeyim asker öldürdü herkes de şahit."
Cezasızlık politikasına tepki gösteren baba Faruk Seyhan ise, "Öldürdüler gittiler. Davacı olsak ne olur olmasak ne olur hani kimi yargıladılar. Kapattılar gitti" diyor. İşte HDP'li siyasetçiler, katledilen bu sempatizanları nedeniyle yargılanıyor!

 

Soruşturma davaya dönüşmeden kapatıldı!

Abdulkerim Seyhan soruşturmasında 20 Ekim 2023 tarihinde takipsizlik kararı tebliğ edildi. Dosyada 23 askerin şüpheli olduğunu belirten Av. Ahmet Arıkan, "Bunlar karakoldan uzun namlulu silahlarla kitleye ateş açan şüpheliler. Dosyada tabi Abdulkerim Seyhan da var. Diğer yaralananlar da yer aldı. Müşteki Cihat Ceylan, Aldulhakim Mete ayağından ağır yaralanmıştı ve hala aksak bir şekilde yürüyor. Aziz Akın, sol gözünü tamamen kaybetti, çene ve dişleri parçalanmıştı. Sinan Akan, yine sol göğsünden kurşun çekirdeği girmişti. Bu dosyanın 7 müştekisi vardı. Abdulkerim Seyhan vefat nedeniyle en ağır sonuçla karşılaşan kişidir. Diğerleri de en az ölüm kadar ağır yaralanan ve ölüm tehlikesi atlatan kişiler" diyor. 
Askerin silahlı saldırısı sonrası olay yerinde savcılar tarafından deliller toplanmaz. Delillerin toplanması için girişimlerde bulunduklarını dile getiren Av. Arıkan, şöyle vurguluyor: "Hatta ilk olay olduğu zaman biz yazılı olarak savcılıktan talep ettik. Silahlara el koyun, şüphelileri gözaltına alın, hukuki işlemlere başlayın, delilleri karartmayın diyerek ıslak imzalı talepte bulunduk. Ancak yapmadılar. Savcılık silahlara el koymadı, şüphelilerden el, swap örneklerini almadı. Çok uzun diyebileceğim bir zaman geçtikten ve bizim ısrarlı taleplerimizden 2-3 ay sonra Milli Savunma Bakanlığı'na yazı gönderdiler. Yazıda 'bazı şüphelilerin ifadelerini alacağız -şüpheli de değil- bilgi sıfatıyla bazı kişilerin ifadesini alacağız siz ne diyorsunuz' diye bir yazı. Bakanlık da cevap yazısında diyor ki; 'hakim ve savcılar işleyişlerini yaparken kimseden emir talimat almaz siz ne yapıyorsanız yapın.' Yani görevlerini hatırlatıyor. Zaten savcılık bu soruşma konusunda epey isteksizdi. Bu olaydaki maddi gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyordu. Hiçbir pozitif çalışma yapmadı. 8-9 yıl sonra gelinen aşamada ise hiçbir şey yapılmayan dosyada takipsizlik verildi. Zaten dosyadan kurtulmak için verilmiş bir karar. Şüpheden sanık yararlanır ilkesi gerekçe gösterilerek çok soyut bir kararla ve daimi arama diye tabir edilen bu dosyada şüpheli olan kolluk personeli yönünde takipsizlik kararı verilmiş." 
Av. Arıkan, karara itiraz edeceklerini söyledi. 

GARİBE VE BİLAL GEZER

Bilal Gezer'in dosyası tozlu raflarda 

Bir başka örnek ise Bilal Gezer'dir. Tanıklar, Bilal Gezer'in Hür Dava Partisi Dargeçit İlçe Başkanı Kadri Şengül tarafından ateş açıldığını ve katledildiğini söyler. Kardeşi Mehmet Emin Gezer, taziyede katilin karakolda olduğunu duyar ve katili görmek için karakola gider, polise katili görmek için geldiğini söyler söylemez kurşun yağmuruna tutulur. Onlarca kurşun sıkılır. Sadece araca 70 kurşun isabet ettiği söylenir. Mehmet Emin Gezer, polislerin kurşunlarıyla felç bırakılır. Emin’i vuran 4 polis yargılanır ama Yargıtay tarafından 4'ü de beraat eder. Dosya öylece kapatılır. Bilal Gezer'in dosyası yıllardır gizlilik kararı gerekçesiyle tozlu raflarda bekletiliyor. 
Asya Gezer, "Bilal dosyasında da hala gizlilik kararı var. Ara ara savcılığa gidip soruyorum. En son dosya 12 klasör olmuş. Öyle rafta bekletiliyor. Hem jandarma hem de emniyette bir grup oluşturulmuş araştırılacak deniliyor ama bize verilen hiçbir bilgi yok" diyor. 

Halime teyzenin oğlu vurulmuş...
Bilal'in inşaatlarda çalışan bir formen olduğunu söyleyen Asya Gezer, olay gününü şu sözlerle anımsatıyor: "Bayram arifesiydi. O yüzden bayram için birkaç gün öncesinde eve gelmişti. O zaman Ekim olayları da başlamıştı. Kobanê ve Şengal halkı için yardım kampanyası yapılıyordu. O da yardım kampanyasına katıldı. O günün akşamında da Garibe’nin kınası vardı. Misafirler gelmeye başlamıştı. Bilal dışarı çıkmak istedi. O zaman Kobanê Serhildani için halk sokağa dökülmüştü. Biz de evde kına yapıyorduk. Birden silah sesleri geldi. Silah sesleri gelince artık biz kınayı dağıttık. Kimse kalmadı. Ablam başka bir mahallede oturuyordu, onu bırakmak için çıktık. Dönüşte sokakta yengemi gördüm. Ne olduğunu sordum, ‘Bilal gelmedi işte silah sesleri geldi, arıyorum cevap vermiyor’ dedi. O sırada annem de geldi. Biz de Dargeçit’in çarşısına çıktık. Yani biz çarşıya gidince orada bir arkadaşın vurulduğunu söylediler. Ama Sinan Toprak olduğunu bilmiyorduk. Ben, annem ve yengem birlikte Bilal'i sokak sokak aramaya başladık. Tam o esnada saat kaçtı hatırlamıyorum, tam bir sokaktan dönerken sesler gelmeye başladı. Halime teyzenin oğlu da vurulmuş diyorlardı. Bilal'in vurulduğunu öyle öğrendik."

Çok yaramaz bir çocuktu
Anne Halime Gezer, çocuğu Bilal'i anlatırken anılarını yaşıyor gibi paylaşıyor bizimle: "Çok yaramaz bir çocuktu. Hiç yerinde durmuyordu. Annem biraz rahat dur diyordum ama yok durmuyordu. Bana şaka yapıyor kaçıyordu. Sabah çıkıyordu akşama kadar eve gelmiyordu. Ama büyüdü o yaramazlıktan geriye bir şey kalmadı, efendi, ağırbaşlı biri oldu. Bir gün birini üzmedi, kimseyi kırmazdı. Biri yanına gelince onu yemek yedirmeden bırakmazdı. Parası yoksa para verirdi. İnsana çok kıymet verirdi. Ona sebep olanların Allah yanına bırakmasın. Oğlumu öldürdüler, kızımı öldürdüler, bir oğlumu sakat bıraktılar, bir oğluma (Haşim) 22 yıl hapis verdiler. Haşim’in de, Bilal’in de çocukları öyle babasız orta da kaldılar. Çocukları, eşleri perişan oldu."

SİNAN TOPRAK


Sinan 16 yaşındaydı

Sinan Toprak… Kürtlerde sık rastlanır, kimlikte yaş başkadır gerçekte başka. Bu isimler konusunda da böyle. Sinan, kimlikte 18, gerçekte ise 16 yaşında bir Kürt çocuğudur. Dargeçitlidir. Her Kürt genci gibi onun da gözleri Kobanê’dedir. Ama evini geçindirmek zorundadır. Okulu yarım bırakmış, bir manavda çalışarak ailesine katkı sunmaktadır. 7 Ekim 2014 tarihinde işten eve giderken kameralar önünde tek kurşunla infaz edilir. Önce ilçedeki hastaneye kaldırılır, oradan da Midyat Devlet Hastanesi'ne sevk edilir ancak Sinan'ı vuran tetikçiler tek ve öldürücü kurşun sıkmıştır. Midyat'a götürülene kadar yaşamını yitirir. 
Toprak, yakın mesafeden tek kurşun ile katlediliyor. Otopsi raporu da bu durumu onaylıyor. Çocuğunun vefatından sonra görgü tanıklarının anlatımlarına ilişkin bilgi paylaşan baba Teyfik Toprak, “Yanında bir kişi daha varmış, çocuk elini kaldırmış, ben hiçbir şey yapmamışım, ben manavda çalışıyorum, işten geliyorum demiş ama orada bunlara rağmen infaz ediliyor. Olay yerinde can vermiş. Kamera kayıtları vardı zaten kameralar önünde infaz ediliyor. Kamera kayıtlarını biz almıştık. Sonra devlet bizden aldı, onları da sildi.”
Olayın yaşandığı dönem baba Teyfik Toprak, Dargeçit Devlet Hastanesi’nde çalışıyordur. Sinan’ın ölümünün ardından yaklaşık 12 yıl temizlik görevlisi olarak çalıştığı işten “güvenlik soruşturması” kapsamında işten çıkarılıyor. 
Kobanê eylemleri döneminde katledilen birçok kişi gibi Sinan Toprak’ın da soruşturması yerinde saymış, dosyası Mardin Ağır Ceza Mahkemesi tarafından takipsizlikle sonuçlanmış. Ancak aile davanın peşini bırakmamakta kararlı. Takipsizlik kararının ardından Antep İdari Mahkemesi’ne başvurduklarını söyleyen baba Toprak, “Onu da reddettiler. Şu anda dosya Danıştay’dadır. Biz şu anda İçişleri Bakanlığı ve Vali’yi mahkemeye vermişiz. Sonuna kadar biz takipçisiyiz. Canımız gitse, bedenim de gitse, ne giderse gitsin biz bu olayın takipçisiyiz” diye vurguluyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.