Komploya cevap vermeye devam edeceğiz

Forum Haberleri —

  • “Kobanê direnişinde yaşanan ortaklık Kürdistan ve Türkiye halkları arasında yıkılmaz bir köprü kurarak, birleşik devrimin sarsılmaz temellerini attı. Birleşik devrim, uluslararası komploya karşı verilen en anlamlı bir yanıt oldu.”

CEMAL ŞERİK

9 Ekim uluslararası komplosu, 6-8 Ekim Bakur, Kobanê Direniş eylemleri ve 10 Ekim Ankara Gar katliamının  yıldönümüne girildiği günler içerisinde bulunulmaktadır. Tarihsel bellek olarak bu yıldönümleri özgünlükleriyle birlikte, bir bütünlük oluşturmakta ve Üçüncü Dünya Savaşı içerisinde anlam ve yerini almaktadır. Bütünlüklü bir anlam ifaden bu günlerin yıldönümlerinin karşılanacağı bir süreçte, KCDK-E’nin, 10 Ekim’i “Önder Apo’ya Küresel Özgürlük Günü” olarak ilan etmiş olması da, uluslararası alanda, Kürdistan ve Türkiye halklarına tüm bunları yaşatanlara verilen en anlamlı yanıt olmuştur.

Uluslararası komplocu güçler 1991’de Körfez Savaşı ile birlikte başlayan üçüncü dünya savaşıyla hedeflerine ulaşmak istemişlerdi. 9 Ekim 1998 yılında Önder Apo’ya karşı geliştirilen Uluslararası Komplo da başlatılan bu savaşın en sıcak dönemine girişin adı olmuştu.

Uluslararası komplonun mimarları olan ABD, İngiltere, İsrail; reel sosyalizmin çözülmesiyle kendi hegemonyalarını, Ortadoğu’dan başlayarak tüm dünya da kurmak istemişlerdi. Körfez savaşıyla da bunun ilk adımını atmışlardı. Ardından bu savaş; önceden reel sosyalizmin etkisi altında olan Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya’ya kadar geniş bir alanda farklı biçimlerde kendini gösterdi. Reel sosyalist ideoloji yerine bu bölgelerde; dinci, milliyetçi düşünceler körüklenerek öne çıkarıldı.

Uluslararası komplocu güçler üçüncü dünya savaşının bu ilk etabında asıl amaçlarına ulaşmamakla birlikte bazı sonuçlara ulaştılar. Fakat elde edilenler, onlar için küresel bir hegemonyanın kurulması için yeterli değildi. Buna göre ilk kırılacak halka olarak Ortadoğu’yu, orada da Kürdistanı belirlediler.

İlk kırılacak halka olarak Kürdistan’ın belirlenmesi tesadüfi bir seçim değildi. Kürdistan’ın devletlerarası sömürge olmasından kaynaklı ortaya çıkaracak sonuçlar, sömürgeci devletleri ve o ülkelerin halklarını da etkisi altına alacaktı. Bunu bir avantaj olarak gören komplocu güçler, bu amaç için kullanabilecekleri Kürt kimlikli işbirlikçileri de tesbit ettiler. Ancak bu düşüncülerinin uygulanması o kadar da kolay değildi. Önlerinde aşılması gereken engeller vardı. Bu engellerin başında da gelişen Kürdistan devrimi ve onun yarattığı toplumsallık gelmekteydi. Çünkü devrim ve yarattığı toplumsallık uluslararası komplocu güçlerin kurmaya çalıştığı hegemonya ve sisteme temelde bir karşıtlık teşkil etmekteydi.

Asıl olarak uluslararası komplo bu engelleri ortadan kaldırmak için planlanarak uygulamaya konuldu. Öncelikli hedefinde ise Kürdistan devrimi ve yaratılan toplumsallığın ifadesini bulduğu Önder Apo vardı. Tüm planlamalarını Önder Apo’nun rehine olarak alınması üzerine kurdular.

Önder Apo’nun rehine olarak alınmasıyla birlikte, yapılan bu planlamanın diğer etaplarına geçildi. Bu sefer hedefte Önderliği rehine alınmış olan PKK vardı. PKK’yi de bir yandan işbirlikçi kuşatma altına alarak, diğer taraftan da ajan, provokatör özellik taşıyan bir grup oluşturarak içerden tasfiye etmek istediler. Önderlik 9 Ekimle birlikte komplo gerçeğini görmüş ve ona göre, tedbirler almaya başlamıştı. Rehine olarak alındıktan sonra da bir direniş çizgisi belirledi, adımlar attı ve politikalar geliştirdi. PKK’ye nefes alma olanağı sağladı. Bununla da komplocu güçlerin hedeflerine ulaşmasını engelledi. Önder Apo rehinelik koşullarını bir direniş mevzii haline getirirken, PKK’de 2004 yılında 1 Haziran hamlesiyle yeni bir mücadele dönemi başlattı. 19 Temmuz 2012 Rojava Devrimi bu direniş ve mücadelesinin bir kazanımı olarak yaşandı.

Rojava Devrimi uluslararası komplocu güçlerin bir yenilgisi anlamına geldi. Bu devrim, Önder Apo’ya karşı komplonun uygulamaya konulduğu mevzi de gerçekleşti. Böylece komplocu güçlerin Önder Apo’nun rehine olarak alınmasının ardından Ortadoğu’da yapmış oldukları hazırlıklar boşa çıkmış oldu. Hesaplarında Rojava Devrimi yoktu. Fakat başlattıkları ve giderek Ortadoğu’yu etkisi altına alan Üçüncü Dünya Savaşı içerisinde hesap etmedikleri bir devrimle karşılaşmışlardı. Kazdıkları kuyuya kendileri düşmüştü.

Cephet El Nusra çetelerinin Serêkaneyê’ye, DAİŞ’in Kobanê’ye saldırtılması uluslararası komplocu güçlerin 9 Ekim’de başlattıkları komplonun bir devamıydı. Rojava halkı DAİŞ çetelerine karşı da büyük bir direniş içerisine girdi. Bu direnişte Kobanê halkı yalnız değildi. Bakurê Kürdistan halkı da, ilk andan itibaren onunla birlikte direndi. Suruç direnen bir Kobanê haline geldi. Bakurê Kurdistan’ın tamamını kapsayan ve Türkiye metropollerine taşırılan bu direniş, 6-8 Ekim 2014 serhildanları olarak tarihe geçti. Yaşanan bu birleşik direniş sonucunda DAİŞ çeteleri ve arkasındaki komplocu güçler yenilgiye uğratıldı.

Kobanê direnişi Rojava Devriminin bir zaferi olarak anlam kazandı. DAİŞ için yenilginin başlangıcı anlamına geldi. Kobanê ve Kamışlo kantonları birleşti. Kuzey ve doğu Suriye birliğe kabuştu. Kobanê direnişinin sonuçları Bakurê Kürdistan ve Türkiye’de de kendini gösterdi. Kobanê direnişini Kürdistan halkı ile birlikte sahiplenen Türkiyeli sosyalistler, devrimciler, demokratlar, emekçiler yaşanan zaferin kendi kazanımları olduğunu gördü, Kürdistan’ın devrimci öncüleri ile ortaklaştı. Yaşanan bu ortaklık Kürdistan ve Türkiye halkları arasında yıkılmaz bir köprü kurarak, birleşik devrimin sarsılmaz temellerini attı. Temelleri atılan bu birleşik devrim, uluslararası komploya karşı verilen en anlamlı bir yanıt oldu.

Komplocu güçlerin hedefleri arasında, Önder Apo’nu esareti ile yüzyıla yayılacak bir Kürt-Türk savaşı çıkarmakta vardı. Böylece Üçüncü Dünya Savaşı Ortadoğu’da geniş bir alana yayılmış olacaktı. Önder Apo, Türkiye toplumuna yaptığı çağrı ve birlikte çözüm önerileriyle halklar arasında yaşanacak ve sonuçları çok kanlı olacak bir savaşın öne geçmeyi başarmıştı. 6-8 Ekim Kobanê Direnişi de Önder Apo’nun tarihsel öneme sahip olan ve halkların her zaman övgüyle anacağı bu başarıyı, pratikte ileri bir safhaya taşıdı. Birbirine kırdırtılmak istenen Kürdistan ve Türkiye halkları emekçileri, sosyalist ve devrimcileri ortak düşmana karşı, kendi kimlikleriyle birlikte direnmiş ve kazanmışlardı.

Önce 20 Temmuz 2015’de Suruç’ta, ardından da 10 Ekim 2015’de Ankara Gar Önün de gerçekleşen katliamlar da Kürdistan ve Türkiye haklarına, devrimci ve sosyalist güçlere, halkların birleşik devrimine karşı uluslararası komplocu güçlerin taşeronları eliyle gerçekleştirdikleri katliamlar olarak tarihe geçti.

Şimdi, kapsamı ve etki alanı daha da genişlemiş olan Üçüncü Dünya Savaşı içerisinde, Kürdistan ve Türkiye halkları, emekçiler, devrimci ve sosyalistleri; 9 Ekim, 6-8 Ekim ve 10 Ekim’in yeni bir yıl dönümünü karşılıyor.

Kürdistan ve Türkiye halkları, dostları bir direniş ve zafer gerekçesi haline gelen bu günlerin yıl dönümlerinde; 22 yıldır tutulduğu mutlak rehine koşullarında büyük ve tarihi bir direniş içerisinde olan Önder Apo’yu selamlayacak, 7. yılına girilen Kobanê direniş serhildanı ve 6. yılında Ankara Gar Önü katliam şehitlerini saygı ve minnetle anacaktır. “Önder Apo’ya Küresel özgürlük günü” olarak ilan edilen 10 Ekim günü de bulundukları/yaşadıkları her yerde meydanlara çıkarak uluslararası komplocu güçlere karşı mücadele bayrağını yükselterek, cevap vereceklerdir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.