Korkmayın, sistemi değiştirebiliriz!

Kadın Haberleri —

Mor Dayanışma

Mor Dayanışma

  • Kadınlar, sınırları çoktan çizilmiş sistemi değiştirmek için bilgiyi üretiyor ve örgütlüyor. Bu değişim talebine yanıt olmak isteyen Mor Dayanışma da ‘Bağımsızlık Korkusu’ atölyesiyle kadının ‘zayıf’ olarak görülen yanlarının üzerine giderek yeniyi yaratmaya çalışıyor.

Koşullarını belirlemediği bir dünyada yaşayan kadınlar, kendilerine dayatılarak öğretilen her şeyi sorguluyor, çözüm arıyor ve toplumu bilinçlendiriyor. Kimliğini, varlığını ve gücünü eline almak için her alanda farklı kurum çatısı altında birbirine omuz veriyor. İzmir’de faaliyet yürüten Mor Dayanışma, kadınların bir araya gelip, birbirine güç vererek örgütlenmesi için çalışmalarına sürdürüyor.

Kadınlar, bu kapsamda 13 Ağustos Pazar günü saat 15.00'de Gültepe Cemevi’nde“Bağımsızlık Korkusu” atölyesi ile yeniden buluşacak. Psikolog Rozana Urkun, ‘Bağımsızlık Korkusu’ atölyesine ilişkin gazetemizin sorularını yanıtladı.

 

Rozana Urkun

 

Mor Dayanışma'nın atölyeleri hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Neler yapılıyor ve nasıl bir yol izleniyor, atölyelerin takvimi nedir?

Mor Dayanışma aslında gücünü mahallelerden alan mahalle mahalle örgütlenme yapan bir kadın örgütü. Bu sebeple ilçe merkezli mahalle çalışmaları yapıyoruz. Atölyelerimizde bilinç yükseltme meselesi önemli bir yerde duruyor. Birbirimize yaslanarak ve buradan güçlenerek yapıyoruz çalışmalarımızı. Aynı zamanda erkek egemenliğinin kadınların hayatını zorlaştıran biçimlerine dair de birtakım karşı hamleler üretmeye çalışıyoruz özsavunma atölyeleri gibi. Psikososyal destek, sağlık, hukuk eksenli çalışmalarla bilinç yükseltmeye çubuk bükerek dayanışmayı da örmeye çalışıyoruz. İzmir'de Karşıyaka, Çiğli, Menemen, Aliağa, Bornova, Buca, Konak ve Narlıdere'de bu çalışmaları yaygınlaştırıyoruz.

Bağımsızlık korkusu nedir, ne ifade eder?

Bağımsızlık korkusu kavramıyla kadınların patriyarkal kapitalist bir sistem içerisinde özne olamamalarını, edilgen-pasif bir karakterle özdeşleştirilmelerini, dışsal koşulların büyük oranda kadınları belirlemesini ve bu dışsal koşulların bir süre sonra kadınlar tarafından da içselleştirildiğine dair süreçleri anlatmaya çalışıyoruz. Kadınlar olarak koşullarını belirleyemediğimiz bir dünyaya doğuyoruz. Hayatımıza dair kararlar çoktan verilmiş, sınırlarımız çoktan belirlenmiş oluyor. Bağımlı, naif, kırılgan, güçsüz olarak yetiştirilen kadınların aslında bunun böyle olmadığını bilince çıkarması ve buradan bir güçlenme sürecine girmesi gerekiyor. Bu sistemin içerisine doğuyoruz ama bunu değiştirebiliriz. Kadın olmanın getirdiği belli psikolojik durumlar ya da kadınlara özgü duygusal ifadeler, davranış biçimleri aslında yok. İçerisinde yaşadığımız toplumsallık tüm bunları belirleyen bir yerde duruyor. Güçlü olmayı bir erkekle birlikte olmak olarak öğrenebiliyoruz, ya da aile, ev gibi kavramlar konfor alanlarımıza dönüşüyor. Tecrübesiz bırakılıyoruz ve bununla birlikte bize korunaklı olarak sunulan özel alanlara bağımlılığımız daha da artıyor. Kapitalizmin yarattığı insan profilinde birey olmak değer kazanırken toplumun bir parçası olmak ve kolektifle birlikte güçlenmek gözardı ediliyor. Ama kişilerin tekil olarak güçlenmesi önemli olduğu kadar bağımsızlaşma sürecini öteki kadınlarla birlikte yaşadığımız oranda somut bir güç elde edebilir ve bu sürecin tüm kadınlara yayılmasını sağlayabiliriz.

Bu atölyenin kapsamında neler yapılacak, atölyenin içeriği nedir ve atölye sonucunda ne hedefleniyor?

Atölye kapsamında bağımsızlık korkusunun hangi faktörlerden etkilendiğine, kadınlık hallerimize, aile yaşamında kadınlara çekilen sınırlara, anneliğe dair geniş bir çerçevede sohbet edebiliyoruz. Öncelikle bağımsızlık bizim için ne ifade ediyor, çeşitli kavramlar ve kelimeler üzerinden beyin fırtınası yapıyoruz. Her kadının deneyiminde, kullandığı kelimelerde çok zengin yaşanmışlıklar ve deneyimler var. Aslında yaşadıklarımızda birbirimizi görüyoruz, ortak kadınlık deneyiminin görülmesi bağımsızlığa ve korkularımıza dair bilincimizde birçok şeyi de bilince çıkarıyor.

Yaşadığımız şeyin farkına varmak, bunları sadece kişisel olarak yaşamadığımızı, sorunun bizle sınırlı olmadığını görmek ilk adım. Ardından kendimize dair düşünmeye, içerisinde yaşadığımız erkek egemenliğinin bizim karakterimize etkilerine bakmaya çalışıyoruz. Bu birden olacak bir şey değil, bir süreç. Hiçbir kadının da sihirli değneği yok ve bu atölye bir reçete sunmuyor. Sonuç olarak örgütlü mücadele içerisinde gücümüzü birleştirmek, birbirimizi anlamaya çalışmak ve mücadeleyle somut kazanımlar elde etmek zorundayız. Çünkü kadınların bağımsızlaşmasının önündeki maddi koşullar, aile baskısı gibi faktörlerin ancak örgütlü bir mücadele ve feminist politika ile aşılabileceğini biliyoruz. Konuştuğumuz şeyler havadan ya da belirsiz şeyler olmuyor. Hem kendimizi güçlendirdiğimiz, ruhumuzu silahlandırdığımız hem de örgütlenmenin bir parçası olarak gücümüzü diğer kadınlarla buluşturduğumuz, birbirimizle güçlendiğimiz bir süreç tarif etmek mümkün.!

Kadınların atölyeye katılımı neden önemlidir ve kadınlara çağrınız nedir?

Çoğu zaman benim bağımsızlık korkum var ya da ben bağımsız değilim diye düşünmüyoruz. Üzerine düşünmediğimi bir konuya dair çözüme yönelik hamlelerimiz de olmuyor. Yaşadıklarımızı bilince çıkarmak ve birbirimizin deneyimlerinden öğrenmek için daha çok bir araya gelmeye ve konuşmaya ihtiyacımız var. Biz kadınlar arzularımıza, isteklerimize, duygularımıza dair gün içinde herhangi bir düzlemde konuşamıyoruz. Alanlarımız her geçen gün daha da daraltılıyor ve özel alanlara itiliyoruz. Cinselliğimizden tutalım da nerede nasıl oturacağımıza dair bile bizden başka herkes konuşma hakkına sahip. O yüzden daha çok bir araya gelmeliyiz ve zayıf olduğumuz yanlarımızdan kaçmadan, üzerine giderek öfkemizle yeniyi yaratma iradesini birleştirmeliyiz. İZMİR

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.