Kurdistan’da bir anlamı var

HDP Çocuk Hakları Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Türkmen

HDP Çocuk Hakları Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Türkmen

  • Hakkari Emniyet Müdürlüğü tarafından, “Pusulam Polis” projesi kapsamında Kürt çocuklarının parmak izlerinin alınmasına tepki gösteren HDP Çocuk Hakları Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Türkmen, uygulamanın ideolojik arka planı olduğuna dikkat çekti.

MİHEME PORGEBOL/ANKARA

Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) tarafından engelli çocukların kaybolması durumunda yerlerinin tespitini kolaylaştırmak bahanesiyle 2012'de başlatılan, ancak gelen tepkiler doğrultusunda ara verilen “Pusulam Polis” projesi, 27 Eylül 2022’de Hakkari Emniyet Müdürlüğü tarafından tekrar sürdürüldü. Proje kapsamında Hakkari Emniyet Müdürlüğüne bağlı polisler ev ev dolaşarak çocukların parmak izlerini alıp haklarında veri topluyordu. Bunu da güzelleme yaparak kamuoyuna anlatıyor, bu çocukların fotoğraflarını kendi hesaplarından paylaşıyordu. Peki polisin savunduğu gibi parmak izi alınan engelli bir çocuk kaybolduğunda nasıl bulunacaktı? Kaybolan bir çocuk parmak iziyle bulunabilir miydi? Elbette hayır. Bir kişinin bulunan bilmesi için bir şekilde suç işlemesi ve olay yeri inceleme ile parmak izinin bulunmasıyla bulunabilirdi. Engelli yolunu kaybeden bir çocuğun parmak iziyle bulunabilmesi için suç işlemesi gerekiyor. Burada Kürt çocuklarına potansiyel suçlu olarak bakıldığı ortaya çıkıyor.

Baro, Valilik ile görüşecek

Konuyu Meclis gündemine taşıyan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Sait Dede, Meclis'e bir soru önergesi vermiş, ‘Pusulam Polis Projesi’nin içeriğini sormuştu. Öte yandan Hakkari Barosu’nun da aynı konu üzerine Valilikten bir görüşme talep ettiği, bu görüşmenin de önümüzdeki günlerde gerçekleşeceği öğrenildi. Tüm bunlara rağmen Hakkari Emniyet Müdürlüğü, 14 Ekim'de Twitter’dan yaptığı duyuruda “PUSULAM POLİS kapsamında ‘Engelli’ çocuklarımızın olası bir durumda Vasilerine ulaşabilmek adına yapmış olduğumuz projemiz devam ediyor” ifadelerine yer vermiş, yani fişlemenin devam ettiğini söylemişti.

 

 

Neden Hakkari?

Gazetemize konuşan HDP Çocuk Hakları Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Türkmen, uygulamanın Valilik ile Milli Eğitim Müdürlüğü arasında anlaşmazlığa sebep olduğu gerekçesiyle durdurulduğuna yönelik duyum aldıklarını ifade etti. Uygulamanın hem çocuklar üzerinde travmatik etkileri olduğunu hem de fişlemeye tekabül ettiğini söyleyen Nuray Türkmen, bu uygulamanın 10 yıl sonra Hakkari’de tekrar başlatılmasının da üzerine düşünülmesi gerektiğini vurguladı. “Neden Hakkari’den başlıyor? Maksat kayıpları bulmaksa neden İstanbul, Ankara gibi nüfusu daha fazla olan illerde bu uygulama yapılmıyor?” diye soran Türkmen, elbette hangi kentte yapılırsa yapılsın bu uygulamaya karşı duracaklarını, sadece çocukların değil ailelerin de parmak izleri alındığını söyledi. Uygulamanın ideolojik arka planı olduğunu vurgulayan Nuray Türkmen, devlet kurumlarının da uygulamaya dair kendi aralarında uzlaşamadığı için uygulamanın durduğunu söyledi.

Böyle rıza olmaz

Uygulamayı gerçekleştiren polislerin, “Ailenin rızası vardı” gibi savunmalara sığındığını söyleyen Nuray Türkmen “Bu meselelerde ailenin evine girerek rızası alınmaz. Siz o haneye girdiğiniz zaman zaten rıza gösterecek ilişki bitmiştir artık. Hane sakinleri artık rıza gösteremez size. Rıza gösterdiğini söylüyorsa siz artık o evin içine bir kere girmiş bulunduğunuz içindir. Sizin oradaki varlığınız zaten rızayı zorlar. Artık iş rızadan çıkıp baskı ve zora dönüşür. Üstelik üniforma ve o sembollerle... Bahsettikleri rıza için takım elbise giyen bir devlet görevlisi imajı bile yeterli gelebilir. Yani vatandaşın evine takım elbiseyle bile girseniz ortaya bürokratik bir görüntü çıkar ve bu bürokratik görüntü hane sakinleri üzerinde örtük baskı oluşturmuş olur. Dönüp bu güç ilişkisine de ailenin rızası var deyip geçebilirsiniz” dedi.

Devlet ne yaptı ki?

Bu uygulamanın da toplumsal yaşamın bütün alanlarında insanları sindirmeye dönük giderek artan bütüncül baskı politikalarının bir parçası olduğunu söyleyen Türkmen, halkın tamamen susmasını isteyen bir rejimin ve onun araçlarının olduğunu söyledi. “Örneğin bu uygulamada engelli çocukların kaybolurlarsa kolay bulunmasından ve korunmasından bahsediliyor, ancak bundan bahsediyorsan devlet olarak şu ana kadar başka şeyler de yapabilirdin. Engellilik meselesi ile ilgili zaten bir şey yapmıyorsun. Bu alanda ne hükümet olarak ne yerel yönetimler olarak bir politikan var. Üstelik bugün zırhlı araçların çarpmasıyla, mayın ve serbest bırakılmış patlayıcılarla yaşamını yitiren ve sakat bırakılan yüzlerce Kürt çocuğun olduğu gerçekliği varken şimdi doğrudan özel hayatın gizliliği de ihlal edilerek koruma bahanesiyle bir ilişki kuruluyor. Eğer hakikaten engelli çocuklarla ilgili bir politikan varsa, onları gerçekten dert ediyorsan bu politikayı hayata geçirirsin” diyen Türkmen, uygulamanın doğrudan halkın yaşamına müdahale eden mikro politikalarla ilişkisine de vurgu yaptı.

Zan altında gösteriyorsun

Özellikle de çocukların parmak izlerinin alınmasının aslında güvenlik takibi yaşının, çocuklara kadar götürüldüğüne işaret ettiğini, bu da çocukları potansiyel suçlu olarak gören bir anlayışı ortaya koyduğunu vurgulayan Türkmen, şöyle devam etti: “Çocukları zan altında gösteriyorsun. Çocuğun artık bir zanlı, bir suçlu olduğunu söylemiş oluyorsun. Çocuğun gözünden baktığımızda ise durum daha sarsıcı bir hal alıyor. Sonuçta evinize bir devlet görevlisi geliyor ve sizden bir parmak izi alıyor. Bu coğrafyada o çocuğun geçmiş travmalarını, tanıklıklarını, deneyimlerini görmezden gelemeyiz. Parmak izinin ne zaman ve ne için, hangi koşullarda alındığını biliyor. Bir devlet görevlisi, bir polis veya valilikten gelen bir memur o çocuklar için benzer örüntüler barındırıyor. Benzer görüntüler barındıran kişilerin parmak izi almasının bu coğrafyada ayrıca bir anlamı var. Siz bu anlamı, yaptığınız uygulamayla o çocukların gözünde tekrar canlandırmış oluyorsunuz. Dolayısıyla çocuğun bu uygulamayı kendisini korumaya dönük bir şey olarak algılaması olanaksız. Diğer önemli husus, çocuklar hakkında bir işlem yapılırken bu uygulamayı yasallık ve idari işlem bağlamından çok hukukilik ve insan hakları bağlamında da değerlendirmek gerekiyor. Bu uygulamanın yukarıda belirtilen psikolojik etkileri yanında hukuki ve çocuk hakları yönünden de ele almak gerekirse tamamen çocuk haklarını ihlal eden ve çocuğun üstün yararına da aykırı bir uygulama olduğu açıktır.”

Sürekliliğin bir parçası

Son olarak uygulamanın oldukça esaslı ideolojik yanı olduğunu, devletin yıllardır sürdürdüğü savaş politikalarıyla değerlendirilebileceğini de ekleyen Türkmen, “Bu uygulamaları yepyeni bir şeymiş gibi görmemek lazım. Bu coğrafyada yaşanan her şey bir süreklilik içerisinde yaşanıyor. Son 40 yıldır yaşanan bir savaş süreci var. 40 yılın öncesinde de devletin ideolojik referans çerçevesi içinde Kürtlere nasıl bakıldığı malum. Bu bakışın ideolojik art alanda bir süreklilik içerisinde devam ettiğini görüyoruz. Devlet tarafından yepyeni gibi gösterilen bu uygulama aslında yeni bir uygulama değil. Dolayısıyla bu parmak izi uygulamasını da sürekliliğin bir parçası olarak okumak lazım” dedi.

Uygulama anlaşmazlıktan durdu

Hakkari Emniyet Müdürlüğünün şehirde ev ev dolaşarak ‘engelli’ çocukların parmak izini aldığı fişleme uygulaması durduruldu. Uygulama, olması gerektiği gibi çocukların gelişimine olumsuz etkileri ve temel hakların ihlalinden ötürü değil, gelen tepkiler üzerine Valilik ve Milli Eğitim Müdürlüğünün karşı karşıya gelmesinden ötürü durduruldu. Uygulamanın tekrar başlayıp başlamayacağı ise henüz net değil.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.