Kürdistan’da bir yiğit

  • Devrim, iki intiharın da asıl müsebbibinin Türk devletinin soykırımcı politikaları olduğunu çok iyi bilmektedir. “Eli kanlı Rom celladı”na olan öfkesi daha da büyür. İkinci kez 2016 yılında 6 yoldaş, Türk devletine firar ederek büyük bir darbe vurur. Filmelere, romanlara konu olacak bir biçimde gerçekleşen bu firarda bu kez daha tedbirlidirler ve özgür dağlara ulaşabilirler.   

REWŞAN DENİZ

 

Bulundukları her yer gibi hapishaneler de devrimciler için birer mücadele alanıdır. Aynı zamanda onlar için bir an önce oradan kurtulmaları gereken mekânlardır. Bu yüzdendir ki devrimci mücadele tarihi firarlarla doludur. Firar, devrimci her tutsağın aklından mutlaka geçmiştir. Tutsaklık koşullarına göre firar etmenin biçimleri de değişebilir. Örneğin Mazlum Doğan, 12 Eylül Darbesi öncesinde bedenine bir battaniye sararak hapishane avlusundaki çöp varilinin içine girmiş, gün boyu varilin içinde oturur vaziyette durmuştu. Fakat çöpler iki asker tarafından alınacağı sırada askerin biri, tam gideceklerken battaniyenin altında kıpırdayan Mazlum'u fark eder. Varilin içinde uzun süre hareketsiz kaldığından kaçamaz ve tekrar hapsedilmek üzere zindana götürülür. Mazlum Doğan’ın firarı başarısız olur fakat o bir efsaneye dönüşür. İsmi sonraki yıllarda Kürdistan’da doğacak çocuklara verilir. TC zindanlarında birçok devrimci örgütün militanları tünel kazarak kaçmayı denemişlerdir. Devrimciler kimi zaman firar başarıya ulaşmadan yakalanmış, kimi zaman da tünelin sonunda özgürlüğe doğru yol almışlardır. 

Devrim Kavak (Şoreş Amed), 1986 yılında (Kimlikte 1987) Amed’de dünyaya gelir. Bedel vermiş bir ailede büyür. Çocuk yaşta mücedelenin kime karşı ve ne için verildiğini kavrar. Genç yaşında gerillaya katılır. Önce Bagok sonra Cûdî sonra da Başûr’a geçer. Bir süre sonra Bakur’a düzenlemesi yapılır ve  Komutan Atakan Mahir’in yanına Dersim eyaletine gönderilir. Dersim eyaletinde ve başka alanlarda işgalcilere karşı kahramanca savaşır. 2008 yılı sonbaharına kadar da gerilladadır. Sonbahardan sonra üç arkadaşıyla üslendiği dağlık alandan çıkarak bazı çalışmalar için şehire gelir. İstanbul’da Mart 2009'da ihbar sonucu yakalanır. Yakalandığında gözaltında iken ağır işkence görmesine rağmen, teslim olmaz. Cezaevindeki arkadaşları onu sürekli okuyan entellektüel bir insan olarak tanımlar. Halktan kopuk bir entelektüellik değildi onunki devrimciliğine güç katan bir birikimdi. 2012 yılında Bingöl’de zindandayken yoldaşı ve babası Cemal Kavak, Avusturya’nın Insbruck şehrinde hayatına son verir.  Babası ardından bıraktığı mektubunda şunları yazar: "Sürgünde yaşamak, vazoda yetişen bir çiçek gibidir. Ben de bu Avrupa’da böyle görüyorum kendimi. Avrupa yaşamı bana göre bir yaşam değil. Ancak bu kadar dayanabildim.

Cenazemi özgürleşen ülkeye götürürken şehid Amed, şehit Amed Dilxwaz ve şehit Süleyman’ın yanına defnedin.

Diyarbekir’de Şehitlik Mezarlığında..."

Amed (Serhat Kavak) Cemal Kavak’ın kardeşi, Amed Dilxwaz (Bayram Gün) ve Süleyman Gün (Süleyman) ise dayıoğullarıdır. Vasiyeti yerine getirilir, onların yanına defnedilir. Zindandan babasının cenazesine bir telgraf gönderir Devrim ve babasının eyleminin çok iyi okunması gerektiğini ifade eder. 

Zindanda geçirdiği günlerde Devrim’in aklında her devrimci gibi sürekli firar vardır ve o hedefini şöyle anlatır: ''Zindana düşen herkesin firar etme hayali var. Kaçma düşünceleri var. Fakat bunun pratik uygulama koşulları her zaman olmuyor. Bizler de yeni yakalanmıştık. Hep bir arayışımız söz konusuydu. Her bir arkadaş kendisi açısından aynı derecede hayalini kuruyordu. İşte hastaneye giderken, mahkemeye giderken, fırsat olur mu diye düşünüyor, hayal ediyorduk. Örneğin biz Tekirdağ'dan Diyarbakır'a gelirken hep hayalimizde vardı, acaba olağanüstü bir durum olur da biz çıkarsak nasıl olur, bir trafik kazası olur mu? diye düşünüyorduk. Tabii bunlar bir süreye kadar hayal olarak kalıyor.''

İki firardan sonra Kürdistan dağlarında

İlk olarak 2013 yılında Bingöl M Tipi Cezaevi’nde 17 yoldaşıyla beraber tünel kazarak firar ederler. Fakat Ekrem Dağ dışında diğer tutsakların hepsi yakalanır. O özgür dağlara ulaşamadan yakalanmanın acısını taşır ama bir gün o çok sevdiği dağlara ulaşacağı inancını kaybetmez. 2015 yılında Diyarbakır D Tipi’nde kaldığı vakit bu kez kardeşi Rojhat’ın intihar haberini alır. İntihar haberi müebbet cezasının onanması ve tek kişilik hücreye alınmasının ertesine denk gelmiştir. Rojhat ise ardından bıraktığı mektupta şunları yazmıştır: ''Kararım tartışmasız yanlış bir karardır, fakat ben yapamadım yenik düştüm. Başarılı bir hayat, güzel bir gelecek yolunda kararlı adımlarla sonuç ala ala, direne direne yürüyordum. Ne var ki tüm bunlar bir amaç doğrultusunda anlam kazanıyordu. Belki ufak bir yaşta ülkemi terk etmek zorunda kaldım. Burada geçen zamanda da ülkeme faydalı bir birey olabilmek için çaba harcadım. Fakat yüreğimde öyle bir hasret büyüdü ki artık burada sürdürdüğüm yaşam dayanılmaz hale geldi.

Her gün genç, yaşlı, çocuk katledilirken eli kolu bağlı oturmaktan beni her geçen gün bitiren şeylerden biriydi sadece. Yapılabilecek belki çok şey vardı ama benim özlediğim sadece bir şeydi: Kürdistan sokakları.’’

Devrim, bu intiharın asıl müsebbibinin Türk devletinin soykırımcı politikaları olduğunu çok iyi bilmektedir. “Eli kanlı Rom celladı”na olan öfkesi daha da büyür. İkinci kez 2016 yılında Devrim’in de içinde olduğu 6 yoldaş, Türk devletine firar ederek büyük bir darbe vurur. Filmelere, romanlara konu olacak bir biçimde gerçekleşen bu firarda bu kez daha tedbirlidirler ve özgür dağlara ulaşabilirler.  

Kürdistan’da çağdaşı olan yiğitliğe gözünü kapatıp tarihin dehlizlerinde yiğit aramaya çalışanlara, yanındaki kahramanlığı görmeyip başka ülkelerin kahramanlarına hayranlıkla bakanlara, ''Ben insandım/Ben cümle ezilenlerin sadık dostu/Zulme, baskıya, sömürüye düşmandım/Bağımsızlık ve özgürlük kavgasında /En ön saflarındaydım mazlum halkımın/Elde silah kahramanca savaştım’’ (A. Haydar Kaytan) diyor Devrim. 

Genç ömürüne çok şey sığdıran Devrim, 2019’da çok sevdiği Kürdistan dağlarında şehit düştü. Onun devrim yolculuğunda sadece ölümü görenler Alman filozof Nietzche’nin dediği gibi “Müziğin sesini duymayanlar dans edenleri deli sanırlar.” Devrim’i anlamak için onun eşliğinde tutkuyla dans ettiği müziği duyacak kulaklara sahip olmak gerekir. O soluksuz devrimciliğiyle halkının özgürlük mücadelesine çok büyük değerler kattı. Yoldaşları mücadelesini yaşatmaya devam edecek, şairin dediği gibi ’’bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek’’

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.