Kürdistan'da gizli bir dil: Hazeynce
Toplum/Yaşam Haberleri —

Malatya Yeni Cami önü
- 300 yıl önce devlete, serbest piyasaya ve içerisindeki işbirlikçilerin önüne geçebilmek için ortaya çıkıyor “Hazeynce”. Gizli dil, dolu bir direniş ve yeni bir metod. Cubur hazeynlere (Kötü adamlara) yenik düşüyor ve yok oluyor.
JİYAN ELMA
Kürdistan’da “devlet” tarih boyunca oradaki halklar için her zaman sorun teşkil etmiştir. Sadece devlet değil, devletin atadığı aktörler, devlet dışı aktörler ve diğerleri. Kürdistan’da devlet kendisini sorun olarak dayatırken, buradaki halklarda bu soruna karşı Faucault’un dediği gibi “İktidarın olduğu her yerde bir direniş ya da direniş imkânı vardır” sözünü benimsemiş, buna karşı bir direniş örgütlemişlerdir. Yeni bir şey değil bu, Osmanlı’dan beri süregelen bir gelenek bu” diyor 76 yaşındaki Darendeli Rahman Keskin, “Darende’deki gizli dil olan Hazeynceyi” anlatırken.
Hazeyncenin doğuşu
“Muş - Tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan / eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar” diyen Turgut Uyar, Kürdistan’da devlete inanmamak, devletle aynı dili konuşmamanın ne denli büyük bir avantaj olduğunu gayet iyi açıklayabiliyor. Darendeliler devlete kanmanın acılarını uzun yıllar hissetmiş olacak ki, bir daha devlete kanmamak ve devlet ile aynı dili konuşmamak için kendi aralarında “Hazeynce” diye bir dilde anlaşma yoluna gitmiş.
Hazeynce; zengin bir kelime haznesi olmayan, aralarında Kürtçe, Arapça, Farsça, Türkçe ve hatta Rusçadan ödünç kelimeler alınarak Türkçe gramer kurallarına uygun türetmeler yapılmış ve yine Türkçe cümle yapısına göre cümleler kurulmuş bir dil. Sintax ve morfoloji bakımından yeni ve farklı bir şey yoktur. Tarih olarak ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmese de bu dilin son 250-300 yıldır olduğu düşünülmekte. Bu dilin özelliği ve gizliliği günlük hayatta, ticari ilişkilerde bazı kavramları farklı kelimelerle ifade etme konusundaki zorlamadan ileri gelmektedir.
Devlete karşı gelişen bir dil
Malatya’nın Darende yöresinde konuşulan “gizli dil” ifade edilmek istenenlerin herkesin anlayabileceği dilin dışında örtülü olarak söylenmesi zaruretinden ortaya çıkmış. Rahman Keskin bu zarureti şu sözlerle açıklıyor: “Bu dilin özelliği ve gizliliği günlük hayatta, ticari ilişkilerde bazı kavramları farklı kelimelerle ifade etme konusundaki zorlamadan ileri gelmektedir. Ancak benim baba ve dedelerimden öğrendiğim bana aktarıldığı kadarıyla bu dil; o dönem askerler, vergi denetmenleri ve jandarmaların mallara el koyması, zorbalık yapması, dışarıdan gelen ağa ve beylerin bize köle muamelesi yapmalarından sonra ortaya çıkıyor. Bu zamanla zabtiye, jandarma, polis gibi kanun temsilcilerinin kontrol ve baskınlarını önceden birbirlerine haber vermeleri için geliştiriliyor ve bugüne kadar gelişiyor.”
Hazeyncenin ortaya çıkması üstte de bahsedildiği gibi devlet aygıtlarının zorbalığı sonucu, bölgenin bir direniş metodu olarak geliştirmesinden doğuyor. Bu tür aygıtlara karşı bir başarı elde edindiğini de belirten Keskin devamında şunları söylüyor: “O dönemde aileler kendi aralarında çok zengin olmasa da böyle bir iletişim biçimi geliştiriyor ve bunun etkili olduğunu fark ediyor. Askerler baskına gelirken bu dil kullanılıyor ve askerler ne denildiğini anlamıyor. Haliyle bu birçok açıdan avantajlı olmamızı sağlıyor.”
Ticarette kullanıldı
Ortaya çıkışı her ne kadar bu amaçla olsa da daha sonra Darendeliler bu dili ve yöntemi yayıyor. Bunun yayılmasında ise o dönemin gezginleri diyebileceğimiz, “Çerçiler” etkili oluyor. Bu dili yaymak isteyen çerçiler bir noktadan sonra Hazeyncenin ticari bir amaca hizmet etmesini sağlıyor. Gezgin satıcıların aralarındaki dayanışma ve ticari menfaat gözetme, yabancıya karşı mesleki sırların saklanması, hemşehrilik duygusunun güçlenmesi bakımlarından dikkate değer bir rol üstlenmektedir. Keskin sonrasında ise Hazeyncenin kullanıldığı alanlar için “Malın kalitesi, fiyatların ayarlanması ve dışarıdan gelen alıcının anlamayacağı şekilde malın pazarlanmasında kullanıldı ve çokta başarılı oldu” diyor.
Hazeyne zığlı nareleme, eser
Ortaya çıkışı sırasında kullanılan kelimelere dair bir arşiv çalışması olmadığını da dile getiren Keskin, çok geniş kesimlerin kullanmamasından dolayı da bir hafızasının oluşmadığını belirtiyor. Keskin, “Mücadelesi verilmeyen hiçbir şeyin hafızası oluşamaz, hafızası oluşamayan her şey de yok olmakla karşı karşıyadır. Bu nedenle Hazeynce günümüze büyük kayıplar verip gelmiştir. Bu zamanlarda kullanmıyoruz ancak geçmişte sıkça kullandığımız tabirlerden biri “Hazeyne zığlı nareleme, eser” di. O dönem bunu hemen hemen herkes köye, kasabaya gelen yabancıya kullanırdı. Anlamı ise, ‘Adama fiyatı yüksek söyleme, kaçar’ idi.”
Yeni nesile taşınamadı
1950-60’lı yıllara kadar da hala Hazeyncenin kullanıldığını ancak zaman geçtikçe bu dilden de eser kalmadığına değinen Keskin, “Güzel bir direniş metoduydu. Emeğimizi bu sayede uzun yıllar koruduk. Kırdan kente göçün başlamasından sonra biz bunu sonraki nesillere çok aktaramadık. Aktaramadığımız içinde maalesef yaşatamadık. Bu zamanlarda ara ara kıraathanelerde eski tüfeklerle biraz dile getirir, konuşuruz. Onun dışında yeni neslin hiçbir kısmına bu dil maalesef güncel değil” diyor.
Hazeynce kelimeler
Bütün olumsuzluklara ve karşı saldırılara rağmen günümüze kadar gelen, Ahmet Caferoğlu ve Tuncer Gülensoy’un çalışmalarında yer verdiği bazı kelimeler şunlardır;
Aşkana: Yemek pişen yer
Avam hazeyn: Halktan biri
Aşır: Çalmak
Azına ökün: Karşısındakinin taklidini yapmak
Ayn: Göz
Bello: Zabıta, zaptiye, polis.
Ayn cort: Göz (ü) kör
Bider: Tohum.
Cubur hazeyn: Kötü adam
Çan talır?: Kaç para?
Dazgir: Hırsız
Dobur tille: Güzel kadın
Giş et: Kaçmak, götürmek
Gişkinci: Kaçakçı, hırsız
Narele: Söylemek, haber vermek
Velahu: Aman dikkatli ol, pot kırma







