Kürdistan’ın her yeri tarih

Xerab Reşkê’nin keşfi ile birlikte tarihin değişimine şahitlik ederken, Kürdistan’da Xerab Reşkê benzeri birçok yapı olduğu ortaya çıktı. Urfa’da Karahan Tepe ve Harbetsuvan Tepesi’nde başlayan kazılar Neolitik döneme dair izler taşıyor.
İnsanlık tarihine dair bilinenleri değiştiren Xerab Reşkê (Göbeklitepe), tek değil. Urfa’daki Karahan Tepe ve Harbetsuvan Tepesi’nde yapılan kazılarda Xerab Reşkê benzeri onlarca dikilitaş bulundu.
Xerab Reşkê’nin keşfi dünya tarihi açısından bilinen pek çok gerçeği değiştirdi. Yaklaşık 12 bin yıl önce inşa edildiği çağın beklenenden çok ötesinde olan T şeklindeki dikilitaşlar ve üzerlerindeki benzersiz rölyefler dünya genelinde ilgiyi üzerine çekti. DW Türkçe’de yer alan habere göre, Urfa’da Karahan Tepe ve Harbetsuvan Tepesi olarak adlandırılan bölgelerdeki keşifler, Xerab Reşkê’nin tek olmadığını ortaya koydu. Karahan Tepe’de, Xerab Reşkê’deki dikilitaşlara benzer 250’den fazla, Harbetsuvan’da ise 30 civarında dikilitaş tespit edildi.
Karahan Tepe’de tıpkı Xerab Reşkê’de olduğu gibi her yapıda 12 taş, duvarda ve iki tane de merkezde bulunuyor.
İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Karahan Tepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, ”Çıkarılan dikilitaşların bazılarının üzerinde kabartma hayvan betimleri var. Bunların üzerinde tilki ve yılanlara rastladık. Bu hayvanlar da birebir Xerab Reşkê’deki sembolik dünya ile örtüşüyor” diyor.
Xerab Reşkê ‘yi anlamaya yardımcı olacak
Harran Ovası’nın etrafında, Xerab Reşkê ile çağdaş, benzeri özelliklere sahip çok sayıda yerleşim yeri biliniyor. Diğerlerinin boyutları Karahan Tepe ve Xerab Reşkê kadar büyük değil.
Ama yine de yüzeydeki dikilitaşlar ve rastlanılan çakmak taşı aletlere bakınca tamamen aynı kültürel süreci yansıttıklarını kaydeden Prof. Dr. Karul, ”Karahan Tepe’yi kazmaktaki maksatlarımızdan birincisi, Xerab Reşkê’yi anlamak. Xerab Reşkê’yi anlamanın birinci yolu Xerab Reşkê’den geçmiyor. Başka yerlerden karşılaştırma yapmak, bu konuda bize büyük bir avantaj sağlayacak” şeklinde konuşuyor. Çoğu arkeolog ya da araştırmacı, Xerab Reşkê ’de bulunan yapıları tapınak olarak adlandırıyor. Ancak Prof. Dr. Karul, bu konuda farklı bir bakış açısına sahip.
Ritüelleri bilmiyoruz
Yapıların birbirine benziyor olmasının bunlara tapınak denmesine olanak sağladığını kaydeden Prof. Dr. Karul, ”Ama diğer taraftan bu yapıların içerisinde nasıl bir ritüelin gerçekleştiğini bilmediğimiz sürece de bunlara tapınak dememiz o kadar güç. Yani mimari benzerliklerden yola çıkarsak tapınak diyebiliriz ama içerisinde gerçekleştirilen ritüelin bir tapınma mı, yoksa bir tören mi, ne olduğunu bilmeden bunlara tapınak demek biraz zor. Bu nedenle de ben özel yapı demeyi tercih ediyorum” diyor.
Karahan Tepe’den Harbetsuvan Tepesi’ne mi taşındılar?
Bir diğer kazı alanı Harbetsuvan Tepesi’ndeki kazı çalışmalarına bilimsel danışmanlık yapan Iğdır Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Bahattin Çelik, ”Harbetsuvan Tepesi de Xerab Reşkê ’ye benzer özellikle taşıyor. İçinde T şeklinde dikilitaşlar var. MÖ. 8800-8700’‘lü yıllara ait” bilgisini verdi.
Harbetsuvan Tepesi’nin Karahan Tepe’nin bir uydu yerleşimi olduğunu söyleyen Çelik, ”Xerab Reşkê, Karahan Tepe ile aynı büyüklükte. Harbetsuvan, Karahan Tepe’nin 6 kilometre güneybatısında bulunuyor. Karahan Tepe aşağı yukarı 110 dekarlık, Harbetsuvan Tepesi yaklaşık 6 dekarlık bir alana sahip. Karahan Tepe’ye yakın olduğu için muhtemelen Harbetsuvan Tepesi’ndeki insanlar Neolitik dönemde Karahan Tepe’den ayrılıp Harbetsuvan Tepesi’ni kurmuş diye düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
Peki, bu insanlar kimdi?
Prof. Dr. Çelik, bu insanların Natufyan dönemi olarak adlandırılan İsrail ve çevresinden yani Levant Bölgesi’nden gelen bir kültüre mensup olduklarını düşünüyor:
”Neolitik dönemden hemen önce, günümüzden 12-13 bin yıl önce ortaya çıkıyor; ilk kez orda görüyoruz daha sonra bu bölgelere yayılıyor. Levant Bölgesi’nden gelen bir kültür bu. Tapınak yapma geleneği değil de tuzak alanları, yabani hayvanları avlama geleneği Levant kültüründen gelen bir kültür. Ama buraya geldiklerinde taşlarla tuzak alanının etrafını örme tekniklerini çok iyi öğreniyorlar. Bu öğrenmeden mütevellit mimariyi taşlarla yapmak, T şeklinde dikilitaşlar olsun onlar için daha kolay hale geliyor.”
Ancak Xerab Reşkê, Karahan Tepe ve Harbetsuvan Tepesi, bölgede keşfedilen tek yerler değil. Kürdistan’ın toprakları bu tarzda sayısız hazine saklıyor. Prof. Dr. Çelik, ”Mardin’de de aynı Harbetsuvan Tepesi, Karahan Tepe, Xerab Reşkê gibi bir alan bulundu. Siirt’te bulundu, Batman’da bulundu. Adıyaman’da T şeklinde bir dikilitaş var şu anda Adıyaman Müzesi’nde. Gaziantep’te bir heykel bulduk. Bölgede bu Neolitik dönemde inanılmaz bir moda gelişiyor, Xerab Reşkê benzeri yerler yapılmaya başlanıyor” diyor.
Urfa Müzesi’ne çok sayıda tarihi eser ulaştı
Bölgede bulunan tarihi eserler Urfa Müzesi’nde toplanıyor ya da sergileniyor. Urfa Müze Müdürü Celal Uludağ yapılan kazı çalışmaları sonucu müzeye, Xerab Reşkê ile çağdaş insan heykelleri, hayvan heykelleri ve figürinler ulaştığını belirtti.
Urfa sınırları içerisinde özellikle bu şekilde Neolitik döneme tarihlenen 10 tane kutsal alan olduğunu kaydeden Uludağ, ”Şanlıurfa’nın Neolitik dönemde de bir inanç merkezi olduğunu, özel seçilmiş bir alan olduğunu söyleyebiliriz. Zaten bu bölge Mezopotamya, bereketli topraklar olduğu için dönem insanı bu alanda yerleşmeyi, bu alanda mimari kurmayı tercih etmiş” dedi. Şu ana dek Xerab Reşkê’yi 500 bin kişinin ziyaret ettiğini kaydeden Uludağ, yapılan çalışmalar ve UNESCO süreciyle birlikte bölgenin bilinirliğinin daha da artacağını ifade etti.
Kürdistan’ın hazineleri her geçen gün insanlık tarihine dair bilinenlere yenilerini ekliyor. Kazılar tamamlandığında belki de tarihe dair sorulara tüm yanıtlar bu topraklardan çıkmış olacak.
HABER MERKEZİ
