Küresel ırkçı savaş

Toplum/Yaşam Haberleri —

Gazze/ Foto:AFP

Gazze/ Foto:AFP

  • Bu savaşta soykırım istisna değil, norm haline geliyor. Bu savaştan çıkış yolu olduğuna inanmıyorum. İnsanlık bu savaştan sağ çıkacak gibi görünmüyor.

FRANCO ‘BİFO’ BERARDİ / Çeviri: Tijda YAĞMUR

Son on yıldır, 2022’de sinsi biçimde başlayan ve 2025 yazının ilk günü resmen ilan edilen üçüncü dünya savaşını tanımlamak için sıkça “küresel iç savaş” ifadesini kullandım. Ama yanılmışım. Bu parçalı ve her yerde birden yaşanan savaşta hiçbir “içsel” ya da “medeni” yan yok.

Bir iç savaş, tıpkı 1936-39 İspanya’sındaki gibi, iki ideolojinin karşı karşıya geldiği bir çatışmadır.

2022’de, Biden’ın emperyalist politikalarının kışkırttığı Rus milliyetçiliği Ukrayna’ya saldırdı ve Avrupa Birliği ölümcül bir krize girdi: Liberal demokrasi, kendi sınırları içinde yükselen otoriterliğe karşı aceleyle militarize olarak kendini savunmaya başladı.

Ancak Avrupa çözülürken, İsrail’in başlattığı soykırım küresel çapta bir savaşı fiilen başlattı. Ve son aylarda, insanlığı yok oluşa sürükleyebilecek bu savaşın gerçek doğası net biçimde ortaya çıkmaya başladı.

Bu savaş, insanlığa özgü değil; vahşi bir savaş — ama Liu Cixin’in Karanlık Orman romanındaki Thomas Wade’in tanımıyla hayvansı bir vahşet: “İnsanlığımızı kaybedersek bir şey kaybederiz, ama hayvansılığımızı kaybedersek her şeyi yitiririz.”

Siyonist canavarlar, dünyayı doğrudan ırkçı karaktere sahip bir savaşa sürüklemeyi başardı.

Küresel ırkçı savaş — İşte yeniden canlanan Nazizm’in, İsrail aracılığıyla dünyayı içine çektiği dehşet bu.

Bu savaşta soykırım istisna değil, norm haline geliyor. Gazze bunun ilk bölümüydü; şimdi sıra İran’da. 1953’ten bu yana hem Batı’nın sömürgeciliği hem de İslamcı köktenciliğin baskısı altında yaşamış, 90 milyonluk bir ülke. (O yıl, demokratik yollarla seçilmiş Başbakan Musaddık, petrolü Batılı şirketlerin elinden alıp kamulaştırmak istediği için devrilmiş ve idam edilmişti.)

Bu savaştan çıkış yolu olduğuna inanmıyorum. İnsanlık bu savaştan sağ çıkacak gibi görünmüyor.

Bu savaş, hâlâ gezegendeki yaşamı yok etme kapasitesine sahip olan, can çekişen sömürgeci aslanın son hamlesidir. Bu yüzden doğası açıkça ırkçıdır: Yaşlanan beyaz ırk, güneyin intikamcı milliyetçiliklerinin hayati kaynaklar üzerindeki kontrolü ele geçirmesini engellemek için elindeki tüm aşırı şiddet araçlarını kullanıyor.

Corriere della Sera gazetesine verilen bir röportajda şu soru soruluyor: “İsrail nükleer silaha sahip olabiliyor, neden İran da sahip olamasın?”

Benny Morris şöyle yanıtlıyor: “Çünkü biz Batılı demokratik bir toplumuz, onlar ise fanatik, mesihçi bir İslam rejimi.”

Ama bu yanıtın asıl anlamı şu: Biz egemen beyaz ırkın parçasıyız; onlar ise doğaları ve kaderleri gereği köleleştirilmiş siyahlardır.

Bu, düpedüz Hitlerci bir cevaptır.

Peki bizi yakın gelecekte ne bekliyor?

Dünyanın dört bir yanındaki beyaz olmayan halkların yanıtı ne şekilde olacak?

Korkarım bu yanıt, eşi görülmemiş boyutta bir terörün geri dönüşü şeklinde olacak. Ve bu terörün ana sahnesi, Batı’nın metropolleri olacak.

Zaten bu terör, büyük çoğunluğun hayatına çoktan kazınmış durumda: Yaşanacak bir hayat kalmadı. Bu savaş, iklim çöküşünü daha da hızlandıracak; neoliberalizmin zaten sefalet içinde bıraktığı toplumu daha da derin bir yoksulluğa sürükleyecek. Dünya şehirlerinde milyonlarca insan şu soruyu soracak:

Aşağılanma ve yoksulluk içinde hayatta kalmanın ne anlamı var?

Bugün her zamankinden çok, disidans — yani itaatsizlik, sistemden kaçış — insanlık için tek çıkış yolu. Bu canavarlaşmış toplumla ilişkiyi asgariye indirmek; ekonomik sistemle bağları minimumda tutmak; tarihin sürüklendiği bu dehşetten bizi koruyacak sığınaklarda hayatta kalmak gerekiyor.

Kaynak: https://francoberardi.substack.com/

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.