Kürt annesini görecek…


Cihan DENİZ
9 Ekim Kürtler için asla unutulmayacak bir tarihtir. O gün PKK Lideri Abdullah Öcalan, uluslararası bir komplo ile Suriye’den çıkma zorunda kalmıştı. Ama 9 Ekim Uluslararası Komplosu, asıl olarak büyük güçlerin Ortadoğu’yu çıkarları doğrultusunda yeniden paylaşmasının bir adımı olduğu için en az Kürtler kadar diğer tüm bölge halkların barışına ve bir arada yaşamasına dönük de bir komplo idi.
Amaç en başta Türkler ile Kürtler arasında olmak üzere bölge halklarını birbirine kırdırmak ve sonrasında da bölge üzerindeki hegemonyalarını daha bir üst boyutta tekrar tesis etmekti. Bu kirli komplo, en başta PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kaçırılarak getirildiği İmralı’da ilk günden itibaren gösterdiği çok boyutlu direniş ve Kürt halkının dünyanın dört bir yanında önderlerini ve direnişini yaşamları pahasına sahiplenerek bu direnişi büyütmeleri ile boşa çıkartılmıştı. Bir sonraki adımda ise Kürt direnişi bir bütün olarak bu komploya verdiği yanıt, felsefi, ideolojik ve örgütsel bir yenilenme olmuştu.
Bu yönüyle uluslararası komplonun boşa çıkartılmasının ete kemiğe bürünmüş hali, kapitalist modernitenin bölgeye dayattığı deli gömleği olan tekçi iktidarların altında farklı halkların, inançların sürekli birbirini boğazladığı, kadın kimliğinin adeta kölelik ile eş anlamlı hale geldiği bu coğrafyada halkların, inançların özgürce ve barış içinde birada yaşayabileceğinin, devlet olmadan da toplumların kendilerini demokratik bir biçimde yönetebileceğinin, kadın özgürlüğünün bir ütopya değil ama gerçekleştirilmesi mümkün bir hedef olduğunun yaşayan örneği olan Rojava’dır.
Rojava’da Kürtlerin kapitalist moderniteye karşı yeşerttiği demokratik modernite, farklı halklar ve inançların özgür ve barış içinde bir arada yaşamasıyla, öz yönetimiyle, öz savunmasıyla, kadın özgürlüğünün yaşam bulması için attığı ciddi adımlarla kısacası ahlaki ve politik toplumu kurma yönünde kat ettiği mesafe ile tekçilik, iktidarcılık, cinsiyetçilik çölündeki bir insanlık vahasıdır.
Bu yönleriyle Rojava Devrimi sadece Kürtler, bölge halkları için değil dünyanın tüm devrimci, sosyalist, ilerici kesimleri için bir umut ve ilham kaynağı olmuştur. Dünyanın dört bir tarafından devrimciler, yeri gelmiş Rojava Devrimi’ni kendi bulundukları yerlerde tartışarak anlamaya çalışmıştı; yer gelmiş bizzat Rojava’ya gelerek bu devrimi yerinde incelemiş ve bundan sonuçlar çıkarmıştı; en önemlisi de bu devrim DAİŞ çetelerinin saldırısına uğradığında Devrim’i savunmuştu.
İşte bu umut ve ilham kaynağı Rojava Devrimi bugün bir kez daha uluslararası bir komplo ile bölgenin tüm karanlık güçlerinin saldırısıyla boğulmak istemektedir. Türkiye ve ona bağlı çetelerin işgale başlamak için seçtiği günün tamda yirmi bir yıl önce uluslararası komplonun başladığı gün olması tesadüf değildir; tıpkı Hitler’in Sovyetler Birliği’ne tam da Napolyon’un Rusya Seferi’ne başladığı günü seçmesinin tesadüf olmaması gibi. Yirmi yıl önce yapamadıklarını başartmak için, hemen gözleri önünde yükselen Yeni Yaşam’ın aydınlığını karanlıklarıyla boğmak için bir kez daha aynı gün saldırmalarının bu anlamıyla sembolik bir yönü de vardır.
Farklı hesaplar ve farklı oyunlar hem Rusya hem de Amerika Türkiye’nin Kürtlere dönük açtığı bu işgal savaşına en azından bir dereceye kadar izin vermiştir. Alınan bu icazet ile tüm dünyanın gözü önünde her türlü kirli teknik kullanılarak gerçekleştirilen bu saldırılarda, savaşa dair hiçbir ahlaki ve hukuki kural gözetilmemektedir. Sivil yerleşim yerlerine yönelik bombardımanlarda aralarında bebeklerin ve çocukların da olduğu siviller katledilmekte; gazeteciler, sivil siyasetçiler yollarını kesen çeteler tarafından infaz edilmektedir.
Ama Kürtlerin işgale karşı gösterdiği tarihsel direniş, tıpkı yirmi yıl önce olduğu gibi, bir kez daha oyunları bozmakta, komploları boşa çıkarmaktadır. Operasyon sahasının her noktasında gösterilen tarihsel direniş, bir kez daha herkese Kürtlerin Suriye siyasetinde askeri ve politik olarak göz ardı edilemeyecek bir güç olduğunun ettirmiştir. Aslolanın maalesef sadece haklılık değil ama aynı zamanda güç olduğu uluslararası düzlemde neredeyse tüm ülkelerin Türkiye’nin bu işgal girişimine karşı tutum almasını sağlayan, bu tarihsel ve haklı direniştir.
Aynı şekilde Kürt direnişinin işgali durdurması, Kürtler ile Suriye rejimi arasında askeri bir anlaşma yapılmasının da yolunu açmıştır. Bu son hamle ile onlarca yıldır süren direnişte billurlaşmış Kürt aklı kıvraklığı ve esnekliği ile iktidarı bir yıl içinde ikinci kez şaşkına çevirmiştir. İlk yenilgilerini telafi etmek, artık gerilemeden dağılma aşamasına geçmiş iktidarlarının ömrünü uzatmak ama en çok da kendilerine bu yenilgiyi yaşatan Kürtlerden intikam almak için girişilen bu hamleleri de bırakın amacına ulaşmayı sadece askeri değil ama aynı zamanda ekonomik, siyasi ve diplomatik açılardan da her geçen gün büyük bir hezimete doğru adım adım gitmektedir.
Saldırılar ne kadar büyük olursa olsun, ödenen bedeler ne kadar ağır olursa olsun şurası artık kesinlikle ortaya çıkmıştır ki Kürtlere dönük bu uluslararası komplo da tıpkı yirmi yıl önce olduğu gibi tarihsel bir direnişle boşa çıkartılmıştır. Kürtler, Rojava Devrimi’nin onlar için ne ifade ettiğini bilen bölge halklarıyla beraber, bu işgal saldırısını hem sahadaki direnişleriyle hem de masadaki diplomatik akıllarıyla şaşkına çevirmişlerdir. Kürt annesini görmesin diye yola çıkanların günü sonunda ne göreceği artık yavaş yavaş ortaya çıkmakta, işgalcilerin ve sömürgecilerin ödeyeceği hesap her geçen gün kabarmaktadır.
Ama kesin olan Kürt’ün annesini göreceğidir ve bunun için çok fazla da beklemesine gerek kalmayacaktır.
