Kürt düşmanlığı ve Türkiye’nin Suriye’de U dönüşü 

Cafer TAR yazdı —

  • Erdoğan’ın ABD’nin şiddetli muhalefetine rağmen Esad’la görüşmek istemesi Türkiye’nin önemli bir yol ayrımına geldiğini gösteriyor. Bu noktada ABD ve Türkiye, Suriye politikası anlamında çok iki zıt noktaya savrulmuş durumdadırlar. 

Türkiye’nin yaklaşık 12 yıl önce Suriye iç savaşı başladığında üç temel amacı vardı: Esad yönetiminin devrilmesi, bunun yerine İslamcı bir yönetimin inşası ve en son olarak da günün sonunda Kürtlerin Suriye’de bir statü elde edememesi. 

Bunlardan ilki olan “İslamcı bir yönetim” sadece Suriye’de değil, bölgenin tamamında büyük oranda karşılıksız kaldı. Bu durum sadece Ortadoğu’da değil, Türkiye’nin iç siyasetini de belirlemiş gözüküyor; eminim dikkatinizi çekmiştir, Erdoğan ve ekibi uzun bir süredir eski İslamcı retoriği milliyetçilik ile değiştirmiş gözüküyorlar. 

Yüzde otuz beş ile Erdoğan, Putin olma şansını yitirmiştir, bu koşullarda sadece milliyetçi/Kürt düşmanı bir koalisyonun liderliğini yapabilir, ama artık tek başına Türkiye’yi yönetemez. Gelinen noktada Türkiye’yi bir koalisyon yönetiyor ve bu koalisyonun temel dinamiği Kürt düşmanlığıdır.  

Eğer özelde Türkiye genel olarak da bütün Ortadoğu’da Kürt Özgürlük Mücadelesi final aşamasına gelmeseydi, Erdoğan iktidarı çoktan yıkılmış, Erdoğan ve ekibi muhtemelen yolsuzluk mahkemelerinin muhatabı olmuşlardı. Erdoğan ve ekibi Kürt düşmanlığını kendi yolsuzluklarının üstünü örtmek için kullanmışlardır.  

Kürt düşmanlığı içeride asla bir araya gelmez diye düşünülen ulusalcılar ve İslamcıları bir koalisyonda bir araya getirirken dış politikada da Erdoğan’ı yıllarca bütün gücüyle yok etmeye çalıştığı Esad’la buluşmaya çok istekli, hatta bunun için araya aracılar koyan bir konuma getirmiştir. 

Burada temel eksen Kürt düşmanlığıdır; Türkiye iç politikada birçok benzemezi bir araya getiren temel dinamik uluslararası siyasette de işlesin diye Türk diplomasisi yoğun bir mesai harcıyor. Uzun bir süredir insanlar Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Güney Kurdistan ve İran gezisini konuşuyor.  

“Özel olarak hangi ayrıntılar konuşuldu?” bunu elbette bilemeyiz; fakat Hakan Fidan’ın söz konusu gezisinin Kürt düşmanı bir cephe oluşturmak için organize edildiğini bilmek için amiyane tabirle müneccim olmaya gerek yoktur. 

Hakan Fidan bölge gericiliğini Kürt düşmanlığında bir araya getirmek istiyor; tıpkı içeride olduğu gibi yeniden birbirine hiç benzemeyen; İran rejimi, Suriye yönetimi ve Güney Kurdistan yönetimi ve Irak merkezi yönetimini Kürt düşmanlığında birleştirmek istiyor. 

Erdoğan’ın ABD’nin şiddetli muhalefetine rağmen Esad’la görüşmek istemesi Türkiye’nin önemli bir yol ayrımına geldiğini gösteriyor. Bu noktada ABD ve Türkiye, Suriye politikası anlamında çok iki zıt noktaya savrulmuş durumdadırlar. 

ABD İran’ı geriletmek için Esad’ı Suriye’de istemiyor, eğer bu olmazsa gücü zayıflatılmış bir Esad istiyor. Türkiye ise gelinen noktada yanına aldığı çetelerle Esad’ı geriletemeyeceğini biliyor ve tam da bu yüzden Esad’la pazarlık masasına oturmak istiyor. Bana göre Türkiye son tahlilde yanına aldığı çeteleri küçük kazanımlar karşılığında Esad’la çalışmaya ikna edip, sonrasında Esad rejimini de yanına alıp Kürtleri yok etmek istiyor. 

“Peki bu plan işler mi?” Bence işlemez. Bu planın önünde iki engel var: Bunlardan ilki Suriye kamuoyu, Suriye’de özellikle Nusayriler Erdoğan’dan nefret ediyorlar, ülkelerinde olan biten bütün katliamlardan herkesten çok Erdoğan’ı sorumlu tutuyorlar. Bu koşullarda Esad çok net kazanımlar elde etmeden Erdoğan’la aynı masaya oturamaz. Erdoğan için siyasal bir başarı olan şey, Esad için yenilginin itirafı olur. 

Erdoğan ve Esad arasında kimi zaman Deyrizor’da olduğu gibi taktik yakınlaşmalar olabilir; ama Türkiye ve Suriye arasında Kürt düşmanlığında ortaklaşmanın ötesinde derin düşmanlıklar oluştu ve düşmanlıklar sadece Putin öyle istiyor diye ortadan kalkmaz.  

İkinci engel ise, ABD’nin Ortadoğu politikasıdır. ABD Ortadoğu’da İran’ı geriletmeden Rusya ve Çin’i geriletemez. İran’ı geriletebilmek için ise Suriye’de Esad iktidarının ya tamamen ortadan kaldırılması ya da oldukça zayıflatılması gerekiyor. Daha yakın zamana kadar Türkiye ve ABD’nin her şeye rağmen en önemli ortak paydası Esad’ın iktidardan uzaklaştırılmasıydı. 

Fakat Türkiye uzun bir süredir bu hedefinden vaz geçti; aksine Esad’la ortaklık kurup Kürtleri yok etmek istiyor. Halbuki bunun ABD’ye hiçbir faydası yok, aksine böylesi bir durum ABD’nin yıllardır Ortadoğu’da sürdürdüğü güç mücadelesini kaybetmesine neden olur ve İran’ı inanılmaz derecede güçlendirir, İsrail’in güvenliğini tehlikeye atar.

ABD’nin bu noktada Kürt düşmanlığında bir çıkarı yoktur; aksine Kürtlerin bölgede inisiyatifi kaybetmesi İran’ın güçlenmesine neden olur; çünkü Kürtlerin kaybedeceği mevziler hızla İran’a bağlı güçler tarafından doldurulur. 

Fakat bütün bunlar Kürtler açısından nispeten olumlu olan koşullar rehavete neden olmamalı; aksine daha fazla çalışarak orada göz dolduran bir halk demokrasisi pratiği sergilenmelidir. Kürt/Arap ve diğer halklarla geliştirilen kardeşlik ilişkileri geri dönüşsüz ve güçlü bir demokrasi şölenine dönüştürülmelidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.