Kürtler din istismarcılığına da ‘HAYIR’ diyecektir

Haberleri —

Erdoğan-AKP kirli amaçlarına ulaşmak için umudunu bir kez daha dindarları kandırmaya bağlamıştır. Erdoğan ve AKP’nin “muhafazakar Kürtlerden oy istiyoruz” demesi ise Kürt dindarlara daha büyük yalanlar söyleyeceklerinin itirafıdır. 

Kürtlerden bir kesim AKP’nin dindar olduğuna inandırıldığı için şimdiye kadar oy vermekteydi. Erdoğan-AKP’nin Kürt karşıtlığı ve inkarcılığı tümüyle deşifre olduğu için bu kesimde bir sorgulama ve kararsızlık yaşanmaktadır. Erdoğan ve AKP 16 Nisan referandumunda bir kez daha bu Kürtlerden oy isteyeceğini söylüyor. Dini değerler konusunda duyarlı Kürt kesimleri bazı tarikat ve cemaatler yoluyla ikna etmek istemektedirler. 

Erdoğan ve AKP’nin içinden çıktığı Milli Görüş ve Nurcu-Nakşi geleneğin Türk kolunun kahir ekseriyeti AKP ve Erdoğan’a karşı tavrı almışken, Kürtler içindeki hem Nakşibendi tarikatından bazı çevrelerin hem de özellikle Erbakan’dan bu yana Milli Görüş’e sempati ile bakmış Kürtlerin Erdoğan ve AKP’ye oy verme ihtimalinin tartışılması düşündürücüdür. MHP ile aynılaşmış her yerde ve her kesimden Kürt’e düşman olan bu din istismarcıların dini hassasiyeti önde Kürtlerden oy alma umudunun kendisi bile Müslüman Kürtlerde kıyameti kopartmalıdır. Çünkü bu yaklaşım bu eksendeki Kürtleri büyük bir zulme ve haksızlığa ortak etme gayretidir. AKP-MHP çizgisi İslam’ı kullanarak laik ulusalcı Kemalistlerin “Kürtler dağlı Türk’tür” tezini nihayete erdirmek istiyorken Kürtlerden oy istemesi en basit ifade ile küfürdür. Sosyal ve siyasal duruşlarında İslami değerleri önceliğe koyan Kürtlere ise en büyük hakarettir. Bu referandum Kürt ulusunun kimliği açısından hayati bir önem taşıdığı ve gelecek on yıllarını etkileyeceği için dindarlık hasebiyle AKP’ye yakınlık duymuş Kürtlerin daha derin ve geleceklerini düşünerek hayır demelerini gerektirir.

Geçmişte toplumsal ve siyasal kimliklerini İslam dini ile tanımlayan ya da böyle tanımlamayı hak eden Kürt kesimlerin Kürt dili edebiyatı ve siyasal alan başta olmak üzere toplumsal yaşamın hemen her alanında yer yer belirleyici olacak kadar etkili oldukları herkesin malumudur. Meleyê Cizirî, Ehmed-î Xanî, Meleyê Bateyî vd... seyda ve alimlerimiz edebiyatımızın çınarlarıdır. Kürt uluslaşmasının bilinç damarları, dindar Kürtlerin onurlu ve imanlı duruşlarının abideleridir. Kürt medrese geleneğinin tüm insanlığa hizmet çizgisinin yarattığı büyük edebiyat, şair ve filozoflarıdır. Şex Ubeydullah, Şex Said, Şex M. Berzencî ve Mele A. Tîmoqî vd... alimler son iki yüz yılık Kürt halk tarihinin siyasal geçmişinde adları kolay silinmeyecek dini önderlerdendir. Bu geleneğin günümüzdeki temsilcileri halkımızın gücüne güç, ahlaki değerlerine ve birliğine ruh katmaya devam etmektedir. 

Uluslaşma sürecinde Kürt dilini ve edebiyatını bu kadar geliştirmiş, Osmanlının yıkılması sürecinde Kürt milletine bir gelecek yaratabiliriz diyerek ayağa kalkmış, Kemalistlerin Kürtleri aldattıklarının anlaşılmasıyla da ilk harekete geçen bu geleneğin bir kesiminin bugün Kemalistlerin Kürtleri kandırma siyasetinden daha fazla Kürtleri kandırdığı ifşa olmuş AKP ve Erdoğan öncülüğündeki Türk egemenlerine destek verme ihtimali gerçekten de ciddi bir sorun olarak görülmelidir. Erdoğan ve AKP’nin yürüttüğü Kürt soykırımına rağmen bu kesimlere umut bağlayarak oy istemesi kendilerini günaha çağırmak, zulmüne ortak etmek, bir gerçeği inkara alet etmek demektir. Ulusal olarak da kendinizi inkar edin demektir. 

Tabi ki Kürt-Türk ilişkilerinde din hatırı sayılır bir bağdır. Kürtler Türklere hep İslam kardeşliği duygusu ile bakarak güvenmiştir. Buna karşın Selçuklulardan bu yana Türk egemenleri de Kürtleri ağırlıkta dini duygularını istismar ederek aldatmayı temel yol bellemiştir. Kürtler İslam’ın her kritik döneminde içtihat yaparak tasavvufi mefkûreye dalarak tarikat ve cemaatler geliştirerek İslam’a ve İslami halklara hizmet etmiş bir geleneğe sahiptir. Fakat bu fikri derinliğin siyasetini ağırlıkta Türk egemenleri ele geçirdikleri için en son Gülen Cemaati’nde de gördüğümüz gibi Kürt alimlerin büyük hizmetleri Türkler eliyle kendilerine ve Kürt halkına inkar ve imha olarak geri dönmüştür. 

Erdoğan ve AKP, bu çirkin ve aldatıcı din istismarının son fırkasıdır. Bu ekibin de özellikle Nakşibendi tarikatı geleneği sayesinde güçlendiği bilinmektedir. Bu topraklardaki Nakşi-Nurcu çizginin asıl sahipleri Kürtler olmasına rağmen bu fikrin Türk egemenlerince Kürtleri yok sayma siyasetine dönüştürülmesine de bu referandumla bir son vermek hem dini ve hem de milli bir görev olarak en başta da bu kesimlerin görevi olmaktadır. Kürt muhafazakârlar denilen kesimlerin bu gerçeği görmeleri hem dini hem dayandıkları gelenekti yurtseverlik gereğidir. 

Türkiye’nin içinden geçtiği süreç Kürtlerle Türklerin yeni bir sözleşme yapması sürecidir. Cumhuriyet ile beraber Türk devleti ile Kürt halkı arasındaki ilişkinin yeniden düzenlemesi gerekmektedir. Sorun bundan sonra Kürtler üzerindeki inkarın kaldırılıp kaldırılmayacağı devletin Kürtleri hukuki olarak tanıyıp tanımayacağı sorunudur. Erdoğan-AKP tek millet diyerek, anayasadaki ilk dört maddeye dokunmayacaklarını ilan ederek Kürt halkını tanımayacağını her gün defalarca tekrarlıyorken bunlara oy vermek Kürtlüğünden ve Kürt olarak dininden imanından vazgeçmek demektir. 

Kürt insanı ama özellikle dindar Kürtler herkesi kendisi gibi dürüst ve samimi düşünüp öyle olduklarına inanan bir duygu ve düşünceye sahiptir. İlk yıllarda AKP’ye de böyle bakmıştır. Fakat denebilir ki TC tarihinde Kürtlerdeki din kardeşliği kültürünü en çok istismar eden Erdoğan ve AKP oldu. Bunlar laik-ulusalcıların yapamadığı vahşetleri yaptı. Bebelerimizi kadınlarımızı genç kızlarımızı ve oğullarımızı diri diri yaktı. Şehirlerimizi yıktı, viran etti. Mele ve seydalarımızı katletti. Allah’ın ayetlerinden olan dilimiz ve kimliğimiz için verdiğimiz bunca bedele rağmen Kürt varlığına karşı iblisçe bir inkar ve asilik içinde olmakla övünmekte iblisliğine Türk devletinin başarısı demektedir. Allah’ın her varlık ve topluluk için belirlediği kanunu ve farklılığı inkar eden tekçiliği ile ilahi yaratılış gerçeğini Kürtler şahsında din adına inkar etmektedir. Sıralayarak bitiremeyeceğimiz Erdoğan-AKP’nin İslam ve Kürt düşmanlığı bu kadar aleniyken birilerinin ister Türk ister Kürt olsun dini hassasiyet adı altında bu iblis fırkasına yandaş olması destek vermesi Muhammedi İslam’a karşı olması anlamına gelecektir. 

16 Nisan referandumu Erdoğan ve AKP kadar daha önce dini değerleri esas aldığını düşünerek AKP’ye oy vermiş Kürtler için de bir imtihan olacaktır. Bu imtihanda mevzubahis Kürtleri şu ayetlere göre tutum alamaya çağırmanın Muhammediliğin emri gereği olduğuna inanıyorum. “O halde, hakikati yalan sayanlara boyun eğme! Şunların hiçbirine itaat etme: yemin edip duran, aşağılık, herkesi kötüleyen, söz götürüp getiren, hayra engel olan, mütecaviz ve saldırgan, günahkar, kaba ve kötülükle damgalı, mal ve oğullar sahibi olmuş diye böyle yolunu şaşırmış̧” olana. (KALEM). Çünkü bu kişinin Allah’ın ayetlerini inkar ettiği belirtilmiş ve “Biz yakında onun burnuna damga vuracağız kibrini kırıp rezil edeceğiz.” (KALEM) diye buyrulmuştur. 

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.