Kürtler ve sinema: Nereye doğru gidiyoruz?

Forum Haberleri —

Sinema/foto:freepik

Sinema/foto:freepik

  • Demokratik ulus anlayışının ise yaşamın her alanında olduğu gibi sinema alanında da kendisini örgütleme sorunu vardır. Topluma ve öz güce dayanmayı, dağıtılan ve örgütsüz bırakılan toplumun temel sorunlarıyla ilgilenmeyi temel gündemi olarak ele almalıdır. B

RENAS BERİTAN

Kürtler tarihsel bir dönemecin başında duruyor. Bin yıllara dayanan büyük kaybedişlerin geri dönülemez tarzlarda görkemli başarılara kulaç attığı başlangıcın başındayız. Büyük düşünebilenler şu ana kadar yapılanları bundan sonra yapılacakların sarsılmaz temelini gibi görebilir. Küçük düşünenler ise atılan atımların yeterli olduğunu düşünerek var olanla yetinmeyi tercih etmeye yönelir. Bu, yaşamın her alanında olduğu gibi sinema alanında da geçerlidir.

Kürtler arasında çok bariz olarak iki eğilim belirgin olarak öne çıkıyor. Birincisi; yaşamın tüm alanlarında olduğu gibi sinema alanında da ulus-devlet yaklaşımını benimsemiş ve ona göre adım atmak isteyen bir eğilimle karşı karşıyayız. İkincisi ise; demokratik ulus anlayışına göre sinema alınana yönelen eğilim oluyor. Sinema alanında iki eğilimin işin doğası gereği anlayış ve çizgi anlamında karşı karşıya geleceği, çelişkiler yaşayacağı ve uyuşmayacağı çok açık.

Ulus-devletçi sinema anlayışının iktidarı esas alacağı, işi kendisinde merkezileştireceği, elitlerin kontrolünde ve tekelinde olan sermayenin istemleri doğrultusunda alanı yönlendireceği, ulus-devlet mantığını savunan iktidar odaklarının çıkarları temelinde alanı örgütlendirip şekillendireceği biliniyor.

Demokratik ulusçu sinema anlayışı ise iktidar odakları yerine farklı ulusların, kültürlerin, inançların ve etnik yapıların kendisini ifade edebileceği, farklılıkların kendi rengiyle var olabileceği, birey ve toplum dengesinin sağlanabileceği, özgünlüklerin ve özerk yapıların varlığını koruyabileceği, doğaya dost, toplumcu bir yaklaşımı esas alacağını vurgulamak gerekiyor.

Her ne kadar ulus-devletçi yapılar uluslararası sermaye güçleri tarafından da giderek bir tarafa bırakılmaya ve yeni formlarla iktidarlarını sürdürmeye yöneliyorlarsa da kolay bir şekilde ulus-devletçi yapıları desteklemekten geri durmazlar. Çünkü uluslararası temelci sermaye ve finans kapitalin bir söylediğini ikiletmeyecek sağlam uşaklara ihtiyacı vardır. Bu da ulus-devletçi anlayışı savunan eğilimin ta kendisi olmaktadır. Kolayca anlaşılacağı üzere bu yapılar iktidarlarını koruyabilmek ve eğilimlerini dayatmak için devletçi yapılara ve finans kapitale dayanacaklardır. Paranın gücüne dayanarak kendilerini zora dayalı örgütlemeyi esas alacaklardır. Tüm işlerini paraya dayalı ve içeriksiz bir tarzda sürdürecekler ve yaşamın her alanına el atacaklardır. Yaşamın tüm alanlarında olduğu gibi sinema alanında da kendilerine geniş bir kitle de devşireceklerdir.

Demokratik ulus anlayışının ise yaşamın her alanında olduğu gibi sinema alanında da kendisini örgütleme sorunu vardır. Topluma ve öz güce dayanmayı, dağıtılan ve örgütsüz bırakılan toplumun temel sorunlarıyla ilgilenmeyi temel gündemi olarak ele almalıdır. Bu zeminde işler kolay yürümeyecektir. Çünkü örgütsüz bırakılan, kendi öz benliğinden koparılan, bilinci çarpıtılan, kendisine yabancılaşan, bin yılların devletçi anlayışının dayatmaları altında şekillenen bir toplumsal gerçeklikle karşı karşıya olduğumuz bilinmek durumundadır.

Görülebildiği kadarıyla bu iki eğilim yaşamın bütün alanlarında olduğu gibi sinema alanında da kendisini örgütlemeye çalışmaktadır. Elbette bu iki eğilimden tercih edilecek olan demokratik ulusçu sinema anlayışıdır. Kürtlerin tarihsel bir dönemecin başında durmasını sağlayan da demokratik ulusçu anlayışın ta kendisidir.

Yaşamın her alanında olduğu gibi bu iki eğilim çelişecek, çatışacak ve öyle var olmaya çalışacaktır. Daha doğrusu Kürtlerdeki ulus-devletçi sinema anlayışı demokratik ulusçu sinema anlayışını karşısına almayı, onu görmezden gelmeyi, attığı her adımı engellemeyi kendisine temel amaç edinmiş durumdadır. Çünkü demokratik ulusçu sinema anlayışının gelişmesiyle birlikte kendi eğiliminin giderek sönümleneceğini düşünüyor ve karşı tarafa her türlü gizli, açık yollarla yönelerek onu etkisiz kılmaya çalışıyor. Ne yazık ki böyle bir durumla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.

Bizler kimin ne yaptığını ve ne yapmak istediğini bir kenara bırakarak demokratik ulusçu sinema anlayışının gelişimi için bir çaba içerisinde olursak gelecek günlerimizin özgürlükçü ve yaşanılabilir duruma geleceğini söyleyelim. Yaşamın bütün alanlarında olduğu gibi sinema alanında da bu yeni bir sürecin başlangıcının çabaları olarak görülebilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.