Kürtlerle yüzleşmeden mülteci düşmanlığı bitmez

  • Türkiye’de mülteci ve göçmenlere yönelik ırkçı söylemler ve ayrımcı uygulamalar, Afganistan’da iç savaşın yarattığı göç dalgasıyla yeniden alevlendi. 

Kürtlere yönelik ötekileştirici politikalardan beslenen mülteci ve göçmen düşmanlığı, iktidarın yanı sıra muhalefet partileri tarafından da kışkırtılıyor. Ayrıca güvencesiz bir şekilde ucuz iş gücü olarak kullanılan, her an geri gönderilme kaygısıyla yaşayan, Avrupa’ya karşı koz olarak kullanılan göçmen ve mülteciler, sık sık iktidar ve muhalefet partileri ile iktidar medyası tarafından hedef gösteriliyor. 

Aynı kökenden besleniyorlar

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Göç ve Mülteciler Meclisi üyesi, Halkların Köprüsü Derneği Genel Sekreteri Yusuf Ak, mülteci ve göçmen düşmanlığının Kürtlere yönelik ırkçı politikalardan beslendiğini söyledi. 

 Mezopotamya Ajansı’ndan Kadir Güney’e konuşan Ak, “Türk üst kimliği eksenli kurulmuş ulus devlet sistemi, ne yazık ki başka kimliklerin kendi özgünlüğüyle var olmasına izin vermiyor. Halklar bu asimilasyona karşı direniş ortaya koyduğunda ise sürgün edilmeyle karşı karşıya kalıyor” diye belirtti.

Ak, muhalefet partilerinin “Vatan elden gidiyor”, “Askerimiz Suriye’de savaşıyor” gibi söylemlerle göçmen ve mülteci karşıtlığını körüklediğini söyledi. 

 Sermayenin kriz politikası 

Mültecilere yaklaşıma “mıknatıs” benzetmesi yapan Ak, “İnsan kaçakçıları dahil olmak üzere zenginler servetine servet katıyor, yoksullar mülksüzleşiyor ve daha da yoksullaşıyor. Yoksullar arası oluşan rekabet nedeniyle ucuz iş gücü olarak çalışmak zorunda kalan mülteciler, hedef tahtasına oturtuluyor. Diğer taraftan küresel sermaye mültecilerin ülkeye giriş yapmaması üzerinden kriz söylemi üreterek güvenlikçi politikalara başvuruyor.  Buna İran (Rojihilat) Kürdistan’ı ve Van arası inşa edilen beton duvarları örnek olarak gösterebiliriz” ifadelerini kullandı.

Emeğinin sömürüsü 

Göçmenlere karşı bir yandan da açık kapı politikasının uygulandığına dikkat çeken Ak,  öte yandan mültecilere ümmet kardeşliği vurgusu yapıldığını, halkın inançsal değerlerinin siyasallaştırıldığını belirtti. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin “Bazı şehirlerde işçi bulunamıyor. Sanayiyi onlar ayakta tutuyorlar” sözlerini anımsatan Ak, açıklamanın göçmen emeğinin nasıl sömürüldüğünün kanıtı olduğunu kaydetti. Ak, “AB’den fon koparmak için, politikalarını dayatmak için, mülteciler koz olarak kullanılıyor. Bu durum tam anlamıyla ikiyüzlülüktür” dedi.

Ak, mülteci örgütlerinin Bolu’da çalışmalar yürütmesi gerektiğini sözlerine ekleyerek, “Bolu’da şiddetin olağanlaşmaması için çaba harcamamız gerekiyor” diye belirtti.

Alternatif siyasetler üretilmeli 

AK, ültecilerin her toplumsal sorunun suçlusu olarak gösterildiğini belirtti ve ekledi: “Halkların birlikteliğine vurgu yapan alternatif siyaset üretilmediğinden, halk mültecileri günah keçisi olarak görüyor. 2017’de Saya işçilerinin eylemleri ve Esenyurt’ta gıda işçilerin yaptığı eylemler, ayrımcılık duvarının yıkılarak sermaye sınıfına karşı omuz omuza direnebileceğini gösterdi.” 

 Kürt realitesiyle yüzleşilmediği sürece mülteci düşmanlığının artarak devam edeceğini dile getiren Ak, “Çözüm sürecinde şunu gördük ki Kürt realitesinin kabul edilmesine yönelik çalışmalar bile çatışmasızlık sürecinde, insanların kendi dilinde konuşabilmesi gibi olumlu bir rüzgar oluşturdu. Ama sürecin tek taraflı sonlandırılmasıyla, hepimiz bu güvenlikçi politikaların zorluklarını yaşıyoruz” şeklinde konuştu.

Mültecilere statü verilmeli 

Mültecilerin statüsünün olmamasının yaşamlarını kötü etkileyeceğini ifade ederek, Geçici Koruma Statüsü’nin kaldırılması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi: “Coğrafi sınır şerhi kaldırılmalı, sığınmacılara ve kimliksiz mültecilere, mültecilik statüsü verilmeli. Güvenli bir ortam sağlanmalıdır. Mülteciler sosyal uyum, tek taraflı entegrasyon adları altında tek dile mahkum edilmemelidir. Kendi dillerinde eğitim görebilecekleri, kendi kültürlerini özgürce yaşayabilecekleri bir zemin yaratılmalıdır. Son yıllarda giderek artan mülteci akınıyla beraber ileriki süreçte ulus devlet sistemin ve resmi ideolojisi milliyetçilik daha da fazla tartışmaya açılacaktır.” 

Dayanışma ağlarını örmeliyiz 

Meclis olarak sürekli mülteci konusunda insan hakları politikalarının geliştirilmesi adına tartışmalar yürüttüklerini aktaran Ak, “Kronikleşen şovenizme, sömürüye, patriyarkaya, ötekileştirmeye karşı her zamankinden daha fazla birleşmeye, dayanışma ağları örmeye, örgütlenmeye ihtiyacımız var” dedi.  İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.