Leyla Zana’ya mektup

‘’Kendi elinizle kazanmadığınız yaşamın bir TUZAK olduğunu asla unutmayacaksınız.” Öcalan
Tutuklamalar hızla devam ederken, Roboski’den yükselen acı ve öfke dolu feryatlar hala duyuluyorken, Urfa zindanında insanlar diri diri yakılırken, Öcalan’a ulaşımı sağlayacak olan Koster hala “bozuk” iken, Kürtlere hakaret ve saldırılar hızından bir şey kaybetmemişken, toplumsal mutabakatla bir Anayasa çıkarılamıyor, kendisi de dahil vekillere ve Belediye başkanları cezalar yağdırılıyor, tarih boyunca Kürdistan’a yapılan yollar, barajlar ve benzeri hizmetler orayı kuşatmak ve haklı isyanları bastırmak için yapılıyorken ve Leyla Zana tüm bunları biliyorken, en önemlisi de dört parçanın katılacağı bir kongre yapılmaya çalışılıyorken, kısacası BİRLİK zamanıyken bu röportaja neden gerek duyuldu?
L.Zana böyle bir hataya nasıl oldu da düştü? Kürtlerin karşısına bir kadın lider mi hazırlanıyor? Sorular çoğaltılabilir ama, cevapları kendinde saklı olan L.Zana’nın tavrı ne yazık ki, sırat köprüsünden geçerken, zebanilerin uzatmış olduğu eli tutma hatasına düşmüş olmasıdır. Bu aynı zamanda kendi halkıyla el ele yaptığı yürüyüş kortejinden çıkması anlamına gelmektedir. L.Zana, cehennem zebanilerinin kendilerine uzatılan her eli, ateşe atmak için tuttuğunu bilmeyen biri değildir. AKP’nin ezme, sindirme, aldatma, bitirme plan ve uygulamaları tüm hızıyla devam ederken, Zana’yla o röportajın neden yapıldığının cevabını da zaman bize verecektir. Tabi Zana zamandan önce davranarak henüz tam olarak onun kurbanı olmamışken bu zamanı hatasını telafi etmek için değerlendirebilir. Kuşkusuz Zana’nın tavır değişikliğine ilişkin Kandil’in yapacağı detaylı bir açıklam çok önemli olacaktır. Ancak o zaman, ortaya atılan tüm sorular yerli yerine oturacak ve netlik kazanacaktır.
L.Zana, o röportajıyla fırsat bekleyen tırşıkçı takımına olduğu kadar, başta AKP ve CHP olmak üzere tüm ikiyüzlü döneklere gökte ararken yerde buldukları bir malzeme sunmuştur. Ve zayıf düşen bu asalaklar bu fırsata keyifle yaslanarak güç toplama uğraşına girdiler bile. Bu tavırdan hareketle, Kürtlerin kafasını karıştırma, kuşkulandırma, birliğini bozma ve giderek parçalama hevesi AKP’yi daha da umutlandırmıştır. Zana’nın, “Erdoğan’a inancımı yitirmedim” sözü de bu umudun güçlenmesine hizmet etmiştir. Onlar şimdi Zana’yı kendi partilerine katmaktan tutalım da TV ve gazetelerde daha fazla konuşturma, basın açıklamaları yaptırma ve paneller düzenleme tuzaklarını hazırlıyorlar. Onlara göre Zana dönüşü olmayan bir yolda ilerletilmeli ve bir daha halkının ve yoldaşlarının arasına dönemeyecek duruma sokulmalıdır. Özgür ve onurlu Kürt duruşundan rahatsız olan ve bu yüzden avantaj elde edemeyen düşkünler, buldukları “av”larını afiyetle yiyip bitirmek için şimdi pusuya yatmış fırsatçı kurtlar gibi “bu malzemeden” en azami derecede faydalanmanın peşinde koşmaktadırlar. Çünkü “lokma” büyüktür. Uluslararası itibar sahibidir. Taviz vermeyen dik duruşu uluslararası camia da ödüllendirilmiştir. Çekirdekten yetişme biridir. Zından da on yıl tutsak edilmiş eski ve yeni bir milletvekilidir. Bu özellikleri nedeniyle, Özgür Kürdün ve temsilcisi PKK’nin darbelenmesi ve kokuşmuş ve çözümsüz düzenlerinin ömrünün uzatılması için iyi bir propaganda “aracıdır.”
Şimdi asıl mesele, L.Zana’nın bu aç kurtların heveslerini kursaklarında bırakıp bırakmayacağı sorusudur.
Gelinen aşamada L.Zana tüm tepkileri doğru değerlendirerek, röportaj öncesindeki onurlu ve başı dik olan özgür Kürt duruşuna uygun bir tavır sergilerse, bağrından çile çekerek geldiği ve omuzlarında yükseldiği mazlum Kürt halkının alkışları arasında saflardaki yerinde yürümeye devam edecek ve zalimlerde avuçlarını yalayacaklardır.
Akbabalara yem olmamak ve onların yarattığı köleler ve yalakalar sürüsüne katılmamak için, “Her kuş kendi sürüsüyle uçar” ve sürüden kopanı Kurt kapar...
Yiğit kadın Leyla Zana, biz özgürlükçü Kürtler olarak seni alkışlamak istiyoruz. Halkının ellerini boşlukta bırakma...
