Madde, kuantum alanları ve zihin arasındaki bağlantı
Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —
- İnsan bilincinin kaynağı konusu halen bilim dünyasının karşı karşıya olduğu en büyük sorulardan biri. Günümüzde başını mikroişlemcilerin mucidi Federico Faggin’in çektiği bir grup bilim insanı bilincin geleneksel yaklaşımla değil kuantumla açıklanabileceğini savunuyor.
Bilim insanları ve filozoflar, fizik yasaları ile bilincin nasıl ilişkilendirilebileceği sorusuna uzun yıllardır yanıt bulmaya çalışıyor. Özellikle kuantum mekaniğinin gizemleri ve zamanın doğası gibi konular, zihin ve madde arasındaki ilişkinin geleneksel fizik anlayışımız içinde nasıl konumlandırılması gerektiğini sorgulayan yeni yaklaşımları doğuruyor.
Kanada’daki Perimeter Teorik Fizik Enstitüsü’nden teorik fizikçi Lee Smolin’e göre bilincin doğasını açıklamak bilimdeki en zor ve kafa karıştırıcı sorulardan biri. Yeni yaklaşımlara göre bu alanda yapılan yeni çalışmalar, yalnızca bilinci açıklamakla kalmayıp evrenin temel yapı taşlarını da yeniden ele almayı gerektirebilir.
Mikroişlemcilerin mucidi olarak bilinen ünlü fizikçi ve mucit Federico Faggin, bilincin doğasının yalnızca fiziksel süreçlerle açıklanamayacağını ve kuantum alanlarının bu süreçte temel bir rol oynayabileceğini ifade ediyor. Faggin’in yeni yayınlanan “İndirgenemez: Bilinç, yaşam, bilgisayarlar ve insanın doğası” adlı kitabı bilincin doğası ve nasıl bir yaklaşımla ele alınması gerektiği konusunda yeni perspektifler ortaya koyuyor.
Modern fiziğin zihin ve madde ayrımı
Bugün bildiğimiz anlamıyla modern fizik, zihin ve maddeyi birbirinden ayırarak gelişmiştir. Bilimin gelişmesiyle birlikte birçok bilim insanı her şeyi matematikle, mekanikle ve buna bağlı yasalarla açıklayabileceğini düşünmüşlerdir. Ancak büyük felsefeciler ve bilim insanları insan bilinci, spiritüalite gibi konuları ayrı tutmuştur.
17. yüzyılda Galileo Galilei, evrenin hareket yasalarının matematikle açıklanabileceğini öne sürdü ve bu süreçte bilinci ve algıyı fiziksel dünyanın dışında bıraktı. Onun açtığı bu yol, Newton’un klasik mekaniği ve Einstein’ın görelilik teorisi gibi büyük fiziksel teorilerin doğmasına olanak sağladı.
Federico Faggin, bilincin bu geleneksel yaklaşımla anlaşılamayacağını ve evrenin temelinde yalnızca fiziksel süreçler değil, kuantum alanları ve bilinç arasında daha derin bir ilişki olduğunu savunuyor. Faggin’e göre, bilincin tamamen maddeden doğduğunu söylemek eksik bir yaklaşım çünkü matematik, aslında bilincin bir ürünü olarak ortaya çıktı ve bir ürünle onu üreten şeyi açıklama çabası nafile.
Faggin, bilincin kuantum fiziğiyle bağlantılı olabileceğini ve evrendeki her şeyin salt fiziksel parçacıklardan değil, aynı zamanda bilinçle bağlantılı enerji alanlarından oluştuğunu düşünüyor. Bu bakış açısı, bilincin yalnızca beynin bir ürünü değil, evrenin temel bir bileşeni olduğu fikrine dayanıyor.
Kuantum mekaniği ve gözlemcinin rolü
Bilincin fizik içinde nasıl konumlandırılabileceği sorusu, kuantum mekaniğinin bazı açıklanamayan yönleriyle doğrudan bağlantılı. Kuantum mekaniği, atom altı parçacıkların belirli bir konumda ya da durumda bulunmadığını, yalnızca olasılıklar halinde var olduğunu ortaya koyuyor. Ancak bir gözlem yapıldığında bu belirsizlik sona eriyor ve parçacık belirli bir duruma çöküyor.
Bu durum, kuantum mekaniğinde “ölçüm problemi” olarak bilinmekte. Bu olgunun açıklanması için birçok teori geliştirilmiştir. Bazıları gözlemcinin bilincinin bu çökmeye neden olduğunu öne sürerken, bazıları da paralel evrenler teorisini savunarak her olasılığın başka bir evrende gerçekleştiğini ileri sürüyor.
Federico Faggin’e göre, bilincin doğasını anlamak için kuantum mekaniğinin sunduğu olasılıklar dünyasını ve gözlemcinin rolünü daha derinlemesine ele almak gereklidir. Faggin, bilincin yalnızca beynin içinde gerçekleşen bir süreç olmadığını, kuantum alanlarıyla doğrudan bağlantılı bir fenomen olabileceğini öne sürüyor.
Buna göre, gözlemcinin rolü yalnızca fiziksel bir etkileşim değil, bilinçli bir varlık olarak evrenle kurduğumuz temel bir ilişki biçimidir. Yani, biz evrene baktığımızda yalnızca nesnel bir dünya gözlemlemiyoruz, aynı zamanda evrenin bizim bilincimizle nasıl bir etkileşime girdiğini de deneyimliyoruz.
Fiziğin alternatif açıklamaları
Bazı bilim insanları ve filozoflar, fiziğin temel yapı taşlarının yalnızca madde ve enerjiden ibaret olamayacağını öne sürüyor. Panpsişizm adı verilen bu görüş, bilincin evrendeki tüm varlıkların temel bir özelliği olduğunu savunur. Yani, tıpkı madde ve enerji gibi, bilinç de fiziksel gerçekliğin temel bileşenlerinden biri olabilir.
Federico Faggin, bu fikirden hareketle bilincin evrendeki kuantum alanlarıyla doğrudan bağlantılı olabileceğini savunuyor. Ona göre, fizik salt matematiksel denklemlerle sınırlı değil, çünkü matematiğin kendisi de bilinçli bir zihnin ürettiği bir yapıdır. Bu nedenle, bilinci anlamak için yeni bir fiziksel paradigma geliştirmemiz gerekmektedir.
Faggin’in yaklaşımına göre Kuantum alanları yalnızca fiziksel süreçleri değil, bilinçle ilgili süreçleri de barındırıyor olabilir. Bununla birlikte evrenin temelinde bilinçli bir yapı olabilir ve bu, kuantum mekaniğinin bazı açıklanamayan yönlerini anlamamıza yardımcı olabilir. Ayrıca Bilinç, kuantum dalga fonksiyonlarının çökmesine katkıda bulunan bir faktör olabilir.
Bu görüşler, bilincin yalnızca beynin kimyasal ve elektriksel süreçlerinden doğmadığını, daha derin bir kuantum seviyesinde var olduğunu öne sürüyor.
Zaman, bilinç ve fizik
Bilinç ile ilgili tartışmaların bir diğer boyutu, zamanın doğasıyla ilgili modern fizik anlayışıdır. Einstein’ın “blok evren” modeli, zamanın aslında akmadığını, geçmiş, şimdi ve geleceğin bir bütün olarak var olduğunu öne sürer. Ancak bu, bizim zamanı akış halinde deneyimlememizle çelişir.
Faggin, zamanın da bilinçle ilişkili bir fenomen olabileceğini düşünüyor. Kuantum alanlarının ve bilincin zamanın akışıyla etkileşime girerek gerçekliği şekillendirdiğini savunuyor. Ona göre, zaman sabit bir gerçeklik değil, bilinçli varlıkların deneyimiyle şekillenen bir fenomen olabilir.
Bugüne kadar fizik, evreni nesnel ve gözlemciden bağımsız bir şekilde tanımlamaya çalıştı. Ancak kuantum mekaniği ve bilincin doğası ile ilgili süregelen tartışmalar, gözlemcinin fiziksel gerçekliğin temel bir bileşeni olduğunu gösteriyor.
Federico Faggin’in de savunduğu gibi, bilinci fiziksel dünyadan bağımsız bir fenomen olarak ele almak yerine, kuantum alanları ve zamanın doğasıyla bağlantılı olarak yeniden değerlendirme yaklaşımıyla karşı karşıyayız.