Mankurtlaşma mı?

Forum Haberleri —

Mankurt

Mankurt

  • Türkiye’de islam maskeli iktidarla birlikte toplumsal mühendislik adeta temel politika haline getirildi ve toplumun kılcal damarlarına sızma operasyonları yapıldı, yapılıyor.

RUŞEN TUTKU

14 Mayıs’ta gerçekleşen cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri geride kaldı. Türkiye halkları yeni bir cumhurbaşkanı ve değişen bir iktidarla geleceğe uyanamadı. Tam tersine büyük bir kısmı gergin, stresli, geleceğe daha umutsuz ve biraz daha yıkık duygularla katıldı. Eğer seçimin ikinci turunda faşist Erdoğan kazansa bu olumsuz durum katlanarak devam adecek.

Tek adam rejiminin ayak sesleri kulaklardan silinmeden öylece kaldı. Paslı, sinir bozucu faşizmin borazanları çalmaya devam etme havasında. İkinci tura kalan seçimde sürpriz olmasa hasta adam yeniden tek adam mesaisine devam edecek. Böylece faşizm daha kanlı, kıyıcı bir yüzle sokaklara salyalarıyla akacak. Tüm muhalif, özelikle Kürtlere karşı cadı avına başlayacağı kuvvetle muhtemeldir.

Mevcut iktidar Türkiye’yi siyasi ve ekonomik olarak kriz haliyle yönetmeye çalışıyordu. Soluksuz kalmış, adeta oksijen tüpüne bağlı olarak ayakta duruyordu. İçi hasta, ayakta duracak hali kalmayan insanlar kendilerini vazgeçilmez görüyorlar. Erdoğan ve Bahçeli ikilisi ölüm ile yaşam arasındaki o ince çizgide gidip gelmelerine rağmen halen ülkeyi yönetmek istiyorlar. İktidar hastalığı bu olsa gerek.

Gerçekleşen seçimde aynı zihniyetin tekrardan ciddi oy alması akıllara Türkiye’de toplumsal bir mankurtlaştırmanın olduğu, yaratıldığı hissi ve düşüncesini güçlendiriyor. Türk devleti insanlarını eğitirken milliyetçi, şoven ve dış güçlerin kendilerine karşı her zaman hesapları olduğu algısını canlı tutuyor. Bu eğitim tarzı neredeyse kundakta başlıyor ve mankurtlaşmanın basamakları böylece hazırlanıyor.

Cengiz Aytmatov un "Gün Olur Asla Bedel "romanında geçen bir efsanede barbar Juan Juanlar ın Orta Asya bozkırlarını işgal ettikleri dönemde, tutsaklara yapılan işkence yöntemlerinin insanların hafızasını yitirmesine, deli olmasına sebep olduğunu anlatıyor. Önce esirin saçları kazınır, sonra saçlar tek tek kökünden çıkartılır ve daha sonrasında taze kesilmiş devenin derisinin en kalın yeri olan boyun kısmı esirin kan içinde olan kazınmış başına sımsıkı sarılır. Bu yönteme maruz kalan tutsaklar ya ölüyor ya da hafızasını tamamen yitiren biri olarak ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan bir mankurt (bilinçsiz köle) yani geçmişini bilmeyen bir köle oluyor. Bir mankurt kim olduğunu, nereden geldiğini ve geçmişini bilmez durumuna geliyor.

Elbette Türkiye dış güçlerce askeri anlamda bir işgal seferiyle şimdilik yüzyüze gelmemiş. Türkiye’nin Kurdistan’ı işgal ettiği ve her anlamda sömürdüğü bir gerçek. Kurdistan yüz yıldır parçalanmış haliyle sömürge durumundadır.

Günümüzde kapitalist modernite toplumsal mühendislik metodlarıyla mankurtlaşmayı toplumlara dayatıyor ve bu konuda ciddi anlamda mesafe aldıkları tartışmasız. Özelikle teknolojiyi iyi kullanarak insanların beynini işgal edip kendi kültüründen, değer yargılarından uzaklaştırıp yozlaştırıyor. Toplumun değer yargılarını dinamitliyor ve anlamsızlaştırarak kendi kültürünü aşılamaya çalışıyor. Bir şekliyle asimilasyon, kültürel soykırım dayatılıyor.Dilin uçurulduysa, yabancılaşmaya adaysın. Artık başkasına benzemek için çabalarsın ve taklit etmeye başlarsın. Taklit başladı mı kendin olmaktan çıkarsın.

Türkiye’de islam maskeli iktidarla birlikte toplumsal mühendislik adeta temel politika haline getirildi ve toplumun kılcal damarlarına sızma operasyonları yapıldı, yapılıyor. Parçalanma iklimini hep gündemde tutma bir stratejik hedef oluşturulmuş durumunda. Yine toplumu açlıkla terbiye etme, kırıntılarla avutma, hep umut satma ama özünde umutsuzluğu aşılama oluyor.

Türkiye toplumuna model olarak sunulan politikacılar kabadayı havasında. Yaptıklarını gizlemeden adeta meşrulaştırıyorlar. Aynı model tip normalleşiyor ve ortalık bu tiplerden geçilmiyor. Bu tuzağa çekilenler her an katil olma adayı.

Toplumu hep baskılayarak adeta iradesizleştirip boyun eğdiriliyor. Boyun eğdirmek köleleştirmenin bir biçimi. Yani geçmişini unutma, değer yargılarından uzaklaşma olunca mankurtsun artık. Bunca açlığa ve dayatılan yozlaşmaya rağmen eğer halen faşist, hırsız tek adam rejimine bu kadar oy çıkıyorsa demek ki düşünmeyen, sorgulamayan bir kitle yaratılmış. Biat etmek bir kültür haline getirilmiş durumda. Uyuşturulan, hep narkozlu halde tutma operasyonları başka bir şeyi düşünmeme amaçlıdır.

Modernite ideolojileri muğlaklaştırmak için özel aygıtları devreye koydu. Serbest piyasa, liberalizm, birecilik, toplumsallığın tarihselliğini çarpıtma başta gelen konular. Ulusal değerleri, ülke bilincini muğlaklaştırma hatta anlamsızlaştırma beyinlere kazılınca başkalarına aşık olma yarışı başlıyor.

Celladına aşık olmak bir hastalık ve köksüzlüğü ifade eder. Her gün seni dirhem dirhem azaltacak ama yine de ondan hesap sorma refleksi gelişmeyecek. Özelikle celladına aşık olma gerçekliği işbirlikçi, kendini inkar eden Kürtler için daha gerçekçi. Diğer bir gerçeklik beyaz Türkler oluyor. Yani aslen Türk olmayan farklı etnik kökenden olanların milliyetçi, yurtsever kesilen mankurtlaştırılanların tavrı ve kendilerini pazarlama oluyor.

Buna karşı direnen Kürt gerçekliğinden de söz etmek gerekiyor. Ancak siyasi, legal hareket bu iktidarın acımasızlığını, hırsızlığını bilmesine rağmen sandıkları korumada ciddi davranmadığı görünüyor. Yine asıl olarak üçüncü yol paradigması ötelendi gibi. Bu aynı zamanda ittifak perspektifi içinde geçerli. Parti liberallerin, yüzeysellerin ve kafa kol ilişkilerin kulpu değil, olmamalı. Bunca bedel unutulmamalı, çarçur edilmemeli. Eğer bu yaklaşımlar hakim olmuşsa sisteme benzeşme olduğundan bahsedilebilinir. İktidar hastalığı çürütücü olduğu gerçekliği unutulmamalı. Oysa bu parti geleneğinde iki dönem aday olma vardı. Bazı istisnalar olabilirdi ama bunu aşındıran yaklaşımlar ortaya çıktı. Eğer bu bir dayatmaysa ve kendini vazgeçilmez olarak görme oluyorsa tehlikeli bir anlayıştır. Oy kaybı belki bu anlayışların nedeni. Yine aday belirleme süreci şeffaf yönetilmedi. Yerelin düşünceleri dikkate alınmadı, merkezi anlayış ortaya çıktı gibi. Üçüncü yol dünyanın siyah ve beyazdan ibaret olmadığını, farklı felsefik, paradigmasal bakış açının olduğunun ispatıydı.

Barbarlık bir sindirme, yok etme yöntemidir ve faşizmin ta kendisidir. Türkiye’de bu faşist iktidar döneminde kadın katliamı adeta tavan yaptı. Bu yaklaşımlar ideolojikti ve buna göre toplumsal değerlere her gün operasyonlar yapıldı.

Baskılama yöntemleriyle bilinçsiz kitle yaratıdı.

Mankurtlaşan ölümden kıl payı kurtulandır ve artık sahibinin komutlarıyla hareket edendir.

Yok olma halidir kendini pazarlayan.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.