Mehmet Tunç’un sesi AP’de halen yankılanıyor


AP koridorlarındaki en büyük gündem, Türkiye-AB arasındaki gerilim. AP’deki gruplardan sağcı ve muhafazakar gruplar, tüm yaşanan anti demokratik uygulamalar, insan hakları ihlalleri, HDP’li Eşbaşkanları ve vekillerin tutuklanmasına karşı mülteciler üzerinden yürütülen kirli anlaşma gereği seslerini çıkarmama taraftarıydı. Fakat Rusya ile yakınlaşma ile beraber Türk Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan ve şürekasının yaşadığı özgüven patlaması, AB ve AP Başkanı Martin Schulz hakkında söylediği sözler bardağı taşıran son damla oldu.
Geçmişten günümüze, gerek AB gerekse ABD, Kürtlerin yaşadığı zulmü, sürekli Türk devletiyle aralarındaki kirli pazarlıklarda bir enstrüman olarak kullanmak istedi.
Ne AB, ne de ABD, Kürtlerin köylerin, şehirleri bombalanırken, Cizre’de insanlar, diri diri bodrumlarda yakılırken tek bir kelam etti.
Cizre’de katledilen Mehmet Tunç, Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen Kürt Konferansı’na bağlanarak şunları söylemişti: “Cizre’de büyük bir katliam yaşanıyor ve büyük bir soykırımla yüz yüzeyiz. AKP Hükümeti ve Türk devleti, 21’nci yüzyılda düşmana karşı kullanabilecek silahları, kendi halkına karşı kullanıyor. 60 gündür susuz, aç ve yaşam sınırları kapanmış halde bekliyoruz. Elimizde 100 cenaze var. 120 nüfuslu ilçeden geriye 10 bin kişi kaldı. Biz şu anda bir bodrum katındayız. 4 kişi öldü, 24 kişi en azından şu an sağ. Sultan Irmak’ın durumu çok ağır. Hiç su, yemek yok. Elektrik yok. Oradaki dostlara sesleniyoruz, bu vahşeti durdurabilirsiniz. Aksi takdirde oluşacak bir katliamda sizleri de bunun suç ortağı görmek durumundayız.”
Evet, bugün ortada net bir durum var…
Tunç ve yanındaki yüzlerce kişinin katledilmesinde ses çıkarmayan AB ve Avrupa Parlamentosu, daha sonra DBP’li belediyelerin eşbaşkanlarının tutuklanması, onlarca televizyon, radyo, gazete ve medya kuruluşunun kapatılması, HDP’li vekillerini rehin alınması ve kayyumlar hakkında sadece ve sadece ‘Endişeliyiz’ yorumunda bulundu.
Bunun ise suça ortaklık olduğu açıktır.
Peki şu an AP’de neler konuşuluyor? Hangi yaptırımlardan söz ediliyor ve nasıl bir pratik adım atılacak?
Şu an en büyük yaptırım olarak Türkiye’nin AB’ye giriş müzakerelerinin durulması yine gündemde. Strasbourg’da yapılacak olan oturumda, genel kurulda çıkması planlanan yasa tasarısında şu başlıkların yer alacağı belirtiliyor:
* HDP milletvekillerinin durumu,
* Seçilmiş belediye başkanlarının durumu,
* Erdoğan rejiminin içerisine girdiği yeni tutum,
* AB ile müzakerelerin durdurulması.
‘Ekonomik yaptırımlar tartışılıyor’
Avrupa Birliği’nde karar alma süreçleri sürekli uzuyor. Karar alma ve kararları pratikleştirmek çoğu zaman sürüncemede kalıyor. Ancak yine de yukarıda geçen maddelerin dışında ekonomik yaptırımlar da ciddi bir şekilde tartışılıyor. Çünkü Türk ekonomisinin yüzde 60’ı Avrupa’ya bağımlı. Hali hazırda doların her gün ‘tarihi zirve’yi gördüğü şu günlerde, bu tartışmanın gündeme gelmesi bile Türk ekonomisi açısından bir felaket demek.
‘Hafta bir cezaevlerine ziyaret’
Farklı adımlar da düşünülüyor. Türkiye’de rehin tutulan HDP eşbaşkanlarını, milletvekillerini, tutuklu belediye başkanlarını her hafta bir heyetin düzenli olarak ziyarete gitmesi ve bunun sürekli gündeme taşıması yapılan planlamalar arasında bulunuyor. AB ve AP yetkilileri, Çavuşoğlu ve Erdoğan’ın kullandığı dil ve sarf ettikleri sözlerden aşırı derecede rahatsız olduklarını görüştükleri tüm heyetlere açık bir şekilde söylüyor.
Yaptırımlar Aralık’ta belli olacak
AB’de ise Türkiye ile ilişkilerin kopması halinde Türkiye’ye söz söyleme ve herhangi bir yaptırım uygulama haklarının ellerinden gitmesinden kaynaklı bir endişe de var.
Nihai karar, Aralık’ta gerçekleştirilerek olan AB’nin dışişleri bakanlarının yapacağı toplantıyla netleşecek.
