Meme kanseri riski 20’li yaşlara düştü

Kadın Haberleri —

Meme kanseri

Meme kanseri

  • Türkiye’de meme kanseri 40’lı yaşlara kadar düştü ve 20 yaşını geçen her kadın artık bu riski taşıyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Ebru Ayvazoğlu Soy, meme kanseri risklerini, belirtilerini ve tedavi yöntemlerini anlattı.

Dünyada her yıl bir milyon kadına meme kanseri teşhisi konuluyor ve 400 bini yaşamını yitiriyor. Genellikle 50-60 yaş üzerindeki kadınlarda daha sık görülen meme kanserinin Türkiye’de görülme yaşı 40’lara kadar düştü.

Günümüzde yaygın hale gelen kanser türüyle mücadele etmedeki en büyük etken ise erken tanı ve tedavi. Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi ve Bayındır Kavaklıdere Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Ebru Ayvazoğlu Soy, 40 yaşını geçen her kadının muhakkak bir kez mamografi kontrolünden geçmesi ve 20 yaşından sonra her kadının da kendinde belirtilerin olup olmadığını kontrol etmesi gerektiğini söylüyor.

Erken regl ve geç menopoz riski arttırıyor

Ebru Ayvazoğlu Soy, meme kanseri risk faktörlerini Jinnews’e şöyle anlatıyor: “Ailede yumurtalık kanseri gibi kalıtsal geçişli kanserlerin varlığı, herhangi bir nedenden dolayı daha önce göğüs bölgesine ışın tedavisi alınması, erken adet görmek, geç menopoza girmek meme kanseri riskini artıran faktörler arasında yer alıyor. Memenin en çok etkilendiği faktörlerden biri de östrojen dediğimiz kadınlık hormonu olarak gösteriliyor. Östrojen ve progestronun dağılımı, bu hormonların zaman zaman yükselmesi, azalması, östrojen ve progestrona maruziyetin uzaması meme kanseri riskini artırıyor. İlk adet görme yaşının küçük olması ve geç menopaza girilmesi meme kanseri riskini artırabiliyor. Yapılan çalışmalarda 12 yaşından önce adet olan kadınlarda meme kanseri gelişme riskinin 1,7 ila 3,1 oranında daha fazla olduğu bildiriliyor. Ayrıca, tam tersi geç adet görülmesi ve menopoza erken girilmesi meme kanseri riskini azaltabiliyor.

Aynı mantıkla düşünecek olursak östrojen ve progesteron içeren doğum kontrol hapları, erken menopoz nedeniyle menopozun belirtilerini baskılamak için verilen hormon replasman tedavileri ve bunların uzun süre kullanılması meme kanseri riskini artırabiliyor. Meme kanserinde en önemli faktörlerden biri de hastanın kendi hikayesi oluyor. Daha öncesinde memelere girişim yapılmış olması ve bu girişimlerde kanser öncesi lezyonların saptanması hastanın kanser riskini yükseltiyor. Ayrıca diğer memede kanser hikayesi, hastanın normal olan ve takip edilen memesinde de kanser riski normal popülasyona göre daha fazla oluyor.”

En ufak belirtide harekete geçilmeli

Memedeki her kitlenin kanser kitlesi olmadığına işaret eden Ebru Ayvazoğlu Soy, şöyle devam ediyor: “Kitlelerin solid mi kistik mi olduğu bizim için önem taşıyor. Kistik kitleler içi sıvı dolu kitleler, solid kitleler ise meme dokusu dışında başka bir dokuyla dolu olan kitleler oluyor. Bizim için sert, yerinden kımıldamayan meme derisinde ve meme başında çekinti olan kitleler ciddi önem taşıyor ve derhal doktora başvurulması gerekiyor. Meme başındaki değişiklikler, pulsu döküntüler ve egzama, meme derisinde gamzeleşmeler, çekilmeler, memede asimetri, meme başında kendi kendine gelen ve özellikle tek taraflı olan koyu renkli akıntılar kanser belirtisi olabiliyor. Bu belirtilerin varlığında zaman kaybedilmeden hekime başvurulmalıdır.”

‘Meme koruyucu’ yöntemi çözüm mü?

‘Mastektomi’ yönteminin tedavide en çok kullanılan ve bilinen yöntem olduğunu ancak günümüzde artık ‘meme koruyucu cerrahi’ yönteminin tercih edildiğini söyleyen Ebru Ayvazoğlu Soy, “Mastektomide meme başı, derisi ve dokusu ameliyatla çıkarılıyor. Ancak son yıllarda tedavi alternatifleri ve tümörün biyolojisini detaylı inceleyebilmemiz sayesinde hastaların memesini koruyabiliyoruz. Bu nedenle günümüzde en çok ‘meme koruyucu cerrahi’ yöntemi tercih ediliyor. Meme koruyucu cerrahide sadece tümörün olduğu doku, cerrahi ve onkolojik prensipler çerçevesinde çıkarılıyor. Hasta için memesinin olmaması daha sonraki dönemlerde psikolojik olarak hastayı olumsuz etkileyebiliyor. Bu nedenle meme koruyu cerrahi ile hastalar, bu zorlu süreci daha kolay atlatabiliyor. Fakat tedavide meme koruyucu cerrahisine mi yoksa mastoktomiye mi başvurulacağı tümörün büyüklüğü, sayısı, tek ya da çift taraflı olup olmaması, yayılım durumu gibi faktörlerin değerlendirilmesi sonucu belirleniyor” diyor. HABER MERKEZİ

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.