Mersin'de polis kumpası


Mersin'de tutuklu K.E isimli genç, polisin Kürt çocuklarını tutuklamak için yaptığı kirli oyuna ortak olduğunu itiraf etti. K.E, polisin talimatıyla korsan eylemler düzenlediğini, çok sayıda çocuk hakkında 'gizli tanıklık' yaparak tutuklattığını söyledi. Yaptıklarından dolayı vicdan azabı çektiğini belirten K.E, "Artık dayanamıyorum" diyerek yardım istedi.
Mersin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan K.E. kendi el yazısı ile İHD Mersin Şubesi'ne mektup göndererek yaşadıklarını anlattı. Mektubunda önemli iddialarda bulunan K.E, polis olan ağabeyi ile birlikte 5 polis tarafından ajanlaştırıldığını ve 10'larca kişi ile birlikte ajanlık yaptığını belirtti. K.E, 'KCK' adı altında gerçekleştirilen birçok tutuklamanın da gizli tanığı olduğunu söyledi. "Dağa gönderme" adı altında sınıra kadar götürdükleri gençleri ajan ve polis tuzağına düşürdüklerini de aktaran K.E, polisin akıl almaz işkenceleri sonucu gençlerin "ajanlığa" zorlandığını anlattı.
'Artık dayanamıyorum'
K.E, kendi el yazısıyla Mersin İnsan Hakları Derneği(İHD) Şubesi'ne gönderdiği mektupta şunları söyledi: "Polis olan abim M. 2008 yılında Mersin'e gelmişti. Meslektaşları Arif, Hacı, Vedat, Necat, Sinan ile beraber bizim eve geldiler. Benimle konuştuktan sonra, beni Mezitli'ye gezmeye götürdüler. Orada bana ajanlık teklif ettiler. Önce kabul etmedim, ancak üzerimde baskı kurdular. Bana 30 bin TL vereceklerini söylediler. Ben kabul ettikten sonra telefon, kart ve 500 lira para verdiler. Daha sonra akrabam olan H. de onların yanına geldi. Onu da ajanlaştırmışlardı. Ayrıca Zeki, Cemal, Mehmet, Hozan, Ahmet adlı kişiler ve ben ajanlaştırıldık. Hepimize telefon, kart ve para veriyorlardı.
1. adım: Talimatla eylem
Bizi emniyete götürüp, bölgelere dağıtıyorlardı. (Yenipazar, Şevket Sümer, Çilek, Demirtaş, Kurdali mahalleri vb.) Bize 'gençleri etrafınıza toplayın eylem başladıktan sonra bizi arayın' diyorlardı. Bizler de bize verilen talimatları aynen yerine getiriyorduk.
2. adım: Polise ihbar
Eylemde yapılan malzemeleri Zeki, Hozan, ben, Cemal, Ahmet, Mehmet yapıp başka gençlere vererek, 'bunları götürüp saklayın' diyorduk. Hemen ardından polisi arayıp, yerini bildiriyorduk. Polis baskın düzenleyip, kişileri yakalıyordu.
2. adım: Gizli tanıklık
Bizleri de onlara karşı 'gizli tanık' diye kullanıyorlardı. Her seferinde gelişen bu olaylara aynı şekilde hem eylemleri biz gerçekleştiriyorduk hem de polisi arıyorduk. Hem gizli tanıklık ediyorduk. Bunlar polislerin planlamaları doğrultusunda oluyordu. Ben her ne kadar 'psikolojim ve ruh sağlığım bozuldu yeter' dedimse de, 'Seni ağabeyine söyleriz, seni öldürürüz, bir daha ağabeyini göremezsin' diye tehdit ediyorlardı. Ben de korkup yapıyordum. Sürekli biz 6'mız polis kontrolünde toplanıp, eylem ve yapılacakları kararlaştırıyorduk.
İşkenceyle ajanlık dayatması
Polisler bize ayda bin TL veriyordu. Şu ana kadar 10 genci ajanlaştırıp dağa gönderdik. Abim, ben ve diğer polisler, bir de Hozan ve Zeki, gençlerin kanına girip dağa gönderip, hemen bizi arıyor gerekenleri aktarıyordu. Abim görev yerine döndü, ben ve diğerleri sınırda kaldık. Bize verilen haberler doğrultusunda onları yakalayıp, dayak ve akıl almaz işkenceler yapıyorlardı. Bunlar doğrultusunda zorla dayak yoluyla ajanlaştırılıyorlardı. Bunların çoğunluğunu biz, polis planlıyordu."
Cezaevine de polis soktu
Çok sayıda kişinin tutuklanmasına yol açtıklarını da belirten K.E, cezaevine de polisler tarafından ajan olarak sokulduğunu söyledi: "İşin asıl meselesine gelmek istiyorum. Ben polis tarafından burada bulunuyorum. En son yapılan eylemde aynı şekilde polisi arayıp eylem yaptım. Polis geldi. Beni aldılar. Bana dediler ki, senin başına maske ve eline eldiven geçirip, delil olsun diye yani olay yerinde yakaladık gibisinden yapacağız. Bunun nedeni beni cezaevine atıp, buradan onlara bilgi sızdırmaktı. Bulunduğum sürede hastane bahanesiyle beni burada alıp emniyete götürdüler. Benden isimler istediler, kimin daha çok mücadeleye bağlı olduğunu öğrenmek içindi. Ayrıca Kemal B. de polislerin baskısı sonucunda cezaevine gelip ve kısa bir süre içerisinde çıkması benim durumumu ve burada olup biteni ve benim ona aktaracaklarım için polis tarafından yollanmıştı. Hem suç işliyorduk, hem de bu suçu başkasına atıyorduk. Ben bu durumdan kurtulmak istiyorum. Ama polisler tarafından tehditlere maruz kalıyorum. Artık vicdanen yaptıklarımı kaldıramıyorum. Bu durum ve tehditlerden kurtulmak için sizden yardım istiyorum. Durumun ciddiyetini anlamanızı istiyorum. Sizden yardım bekliyorum. K.E."
Savcılar olaya el atmalı
K.E'nin başvurduğu İHD Mersin Şubesi'nin başkanı Ali Tanrıverdi, "Mersin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde olan K.E adındaki tutuklunun bize yazdığı mektupta çok ciddi iddialar var, bunların mutlaka araştırılması gerekiyor. Gerek idari makamlar gerekse de cumhuriyet savcılıkları tarafından durumun araştırılarak, gerçeklerin mutlaka açığa çıkması gerekmektedir. Burada K.E.'nin can güvenliğinin sağlanması için her türlü önlemin alınması gerekmektedir. Biz İHD olarak bu işin takipçisi olacağız" dedi.
Mektuptan sonra sevk edildi
Mektuptaki yazıların doğru olması halinde "gizli tanık" kurumunun ne kadar antidemokratik olduğunun ortaya çıkacağına dikkat çeken Tanrıverdi, "İleri sürülen iddialar doğruysa güvenlik güçlerinin yasadışı bir takım uygulama ve organizasyonların içinde oldukları görülmektedir. Mutlaka bunun açığa çıkması gerekir. Pozantı'ya gönderilen çocukların hangi yöntemlerle tutuklandıkları da açıkça ortaya çıkmaktadır" dedi.
Tanrıverdi, K.E'nin yaptığı başvuru ardından apar topar başka bir cezaevine gönderildiğini belirterek, "Tutuklanma süreci de kuşkulu görünüyor. Ayrıca Mersin Valiliği, 3 Mart 2012'de bir işyerine zarar verdiği iddiasıyla 2 bin 480 TL para cezası kesmiş. Halbuki derneğimiz kayıtlarına göre, K.E, 2011 Ekim ayında tutuklanıp halen cezaevinde görünmektedir. Tüm bunlar K.E.'nin yazdığı iddiaların doğru olabileceği kanısını uyandırmaktadır. Bu nedenle K.E.'nin ajan olduğu ve onu ajanlığa zorlayan güvenlik güçlerinin yargılanmaları gerekmektedir" diye konuştu.
FERHAT ARSLAN / DİHA/MERSİN
