Metris’te bir işkence odası: A-17

  • 150 kişi kapasiteli Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda tutulan ağır hasta Ergin Aktaş, Serdal Yıldırım ve Abdullah Turan, insanlık dışı uygulamalarla yüz yüze. Üç siyasi tutsağın tutulduğu A-17 koğuşu adeta bir işkence odası.

MIHEMED PORGEBOL / İSTANBUL

Aktaş ve Yıldırım ardından Abdullah Turan’ın da tahliye talebi de Adli Tıp Kurumu’nu değil emniyeti esas alarak reddedildi. Avukatı Vedat Ece, ”Abdullah Turan için her dakika önemli. Tek başına bir hücrede ve her an onu yitirebiliriz” dedi.

Aynı koğuşta kalan tutsaklardan Ergin Aktaş’ın elleri bileklerinden itibaren yok. Aktaş’ın hükmü ağırlaştırılmış müebbet. Adli Tıp Kurumu, cezaevinde kalmasının sağlığı açısından uygun olamayacağı gerekçesiyle 6 ayda bir Ergin Aktaş için karar çıkıyor. Aktaş, ağırlaştırılmış müebbet hükmü var diye günde yalnızca bir saat avluya çıkıp hava alabiliyor. Cezaevi yönetimi Aktaş’ın bu bir saatlik hakkını da engellemek için avluya çıkış saatlerini yemek saatine denk getiriyor; ya yemek yemeyecek ya da güneş görmeyecek. Yemek yese avluya çıkıp hava alamayacak, avluya çıksa aç kalacak olan Aktaş’ın tahliyesi Diyarbakır TEM Şube’nin ‘tahliye olması durumunda toplum güvenliği açısından risk oluşturur’ beyanı yüzünden tahliye edilemiyor.

Belden aşağısı felç

A-17’de tutulan Serdal Yıldırım’ın ise cezaevine girmeden önce geçirdiği trafik kazası sebebiyle belden aşağısı tutmuyor. Geçirdiği kaza sonucu omurgasında ağır hasar oluşan Yıldırım’ın sırtında 40’a yakın platin var. Bu platinleri masadan kalkma ihtimalinin çok düşük olduğu bir ameliyat sonucu takılmış. Yıldırım, sırtındaki platinler için şöyle diyor: ”Benim sırtımda tren rayları gibi platin var. Her omurumda platin var. Eğer ben o ameliyatı olmasaydım oturamazdım bile. Çok riskli bir ameliyattı. Masada da kalabilirdim. Öz direncimle o ameliyattan çıkabildim.”

Yaşanan kazadan sonra tutuklanan Serdal Yıldırım 9 yıl hapse mahkum ediliyor.

Ameliyat masasından kalkmayabilir

Tutuklandıktan sonra da Metris R Tipi Cezaevi’ne getiriliyor. Yıldırım’ın sırtındaki platinler yakın zamanda hastaneye taşınırken sedyeden düşürülmesi sonucu yerinden çıkıp etine batmaya başlıyor. Sırtında yaralar açıldığı için sırt üstü yatamıyor. Bunların yanında mesane ve midesinde ciddi derecede enfeksiyonlar, vücudunun birçok noktasında da ciddi yatak yaraları var. Sadece antibiyotikle hayata tutunuyor. Hapishane koşullarında ne yatak yaralarına ne de mesane ve midesindeki enfeksiyona çözüm bulunabiliyor. Ameliyat edilmesi gerekir ama ameliyat edilemiyor. Son olarak Baltalimanı Hastanesi’ne götürülüyor. Hastane, sırtındaki bu platinleri ameliyat edebilecek doktorun onları takan doktor olması gerektiğini söylüyor. Yetkililer, ”Burada seni ameliyat edersek masada kalma ihtimalin var. Ciddi riskleri olan bir ameliyat. Cezaevi koşullarında yaşayan birine de zaten böyle bir ameliyat yapılamaz” diyor. 

Mardin TEM tahliyeye engel

Adli Tıp Kurumu’nun Serdal Yıldırım hakkında da cezaevinde kalamayacağına dönük kararları var. Avukatları, Serdal Yıldırım’ın bir an önce tahliye edilerek ameliyat ve tedavi edilmesi gerektiğine dair raporlarla tahliye talebinde bulunuyor fakat Ergin Aktaş için yapılanın aynısı Serdal Yıldırım için de yapılıyor. Savcılık, Mardin TEM Şube’ye Serdal Yıldırım’ın tahliyesi durumunda toplum için tehlike oluşturup oluşturmadığını soruyor. Mardin TEM Şube, tehlike oluşturduğunu beyan ediyor ve böylece Yıldırım’ın tahliyesine engel olunuyor.

Bir günde iki kez hastaneye

Her an ölüm haberi gelebilecek olan Abdullah Turan ise boyundan aşağısı felç olan ağır hasta bir tutsak. Boyundan aşağısını hiçbir şekilde hareket ettiremiyor. En son geçen hafta ağır bir şekilde fenalaşan Turan, artık konuşacak durumda bile değil. Avukat Vedat Ece, Abdullah Turan’ın son durumu hakkında ”Abdullah’ın fenalaştığını, durumunun çok ağır olduğunu öğrendiğimiz 25 Kasım’da Abdullah’ı görmeye gittik. Abdullah yoğun ağrılar çektiği için bizimle görüşemedi. Ergin’le görüştük. Ergin, Abdullah’ın çok kötü bir şekilde fenalaştığını söyledi. Bir gün içerisinde iki kez Başakşehir Şehir Hastanesi’ne gönderildiğini, orada muayene edildiğini söyledi. Abdullah’ın ağır enfeksiyon yaşadığını ve ileri derecede kansızlığının bulunduğunu söylemişler hastaneden. Midesinde ve mesanesinde şişmeler olduğu belirtilmiş” diyor. 

20 dakikada bir ‘ölüm’ kontrolü

5 aydır mesanesinden kan gelen Abdullah Turan, sık sık baygınlık geçiriyor. Hastaneden her döndüğünde de Kovid-19 sebebiyle tek başına karantinada tutuluyor. Şu an boynundan aşağısı felç, şişmiş midesi ve mesanesi, sırtındaki yatak yaralarıyla tek başına tutuluyor. Avukat Vedat Ece, ”Abdullah’ın durumunun ciddiyetinden ötürü cezaevindeki revir personelleri 20 dakikada kontrol ediyorlar. Acaba Abdullah ölmüş mü diye. Her an yaşamını kaybedebileceğini onlar da biliyor. Tansiyonu hep 17-18’lerde” diyerek durumunun ciddiyetini tekrar vurguluyor.

Felç ama eylem yapabilir!

Ece, şunları söylüyor: ”Abdullah Turan’ın durumuna ilişkin de Adli Tıp Kurumu derhal uygulanması gereken bir karar verdi. Ceza İnfaz yasasının 16/6 maddesi uyarınca hiçbir ihtiyacını gideremeyeceği için cezaevinde kalmasını uygun bulmadı. Aynı zamanda başka bir maddeye dayanarak cezaevinde bulunmasının ölümcül risk taşıyacağına dair de bir ibare ekledi raporuna. Buna rağmen de Abdullah Turan tahliye edilmedi. Diyarbakır TEM Şube boyundan aşağısı tutmayan Abdullah Turan hakkında ‘toplum güvenliği açısından risklidir’ dedi. Bu süreçte dosyası henüz kesinleşmemişken Yargıtay’a gittik. Adli Tıp raporunu hukuk diline tercüme ettirip götürdük. İstanbul Tabip Odası’ndan mütalaa aldık. Bunu da Yargıtay’a sunduk. Dosyayı öne aldılar ama yine de Abdullah hakkında verilmiş olan 7.5 yıllık hapis cezasını onayıp tutukluluğuna devam kararı verdiler.”

Ece, bu karardan sonra Abdullah Turan’ın, Mart’ta tekrar Adli Tıp Kurumu’na sevk edildiğini söylüyor.

Diyarbakır TEM esas alındı

Adli Tıp Kurumu’ndan yine aynı kararın çıktığını, yine Diyarbakır TEM Şube’ye yazıldığını belirten Ece, yaşanan süreci şöyle özetledi: ”Diyarbakır TEM Şube Nisan 2020 tarihinde Abdullah’ın tahliyesinin toplum güvenliği açısından risk teşkil ettiğini soyut beyanlarla dile getirdi. Bunun üzerine 5 Haziran 2020 tarihinde Bakırköy İnfaz Savcılığı Diyarbakır TEM Şube’ye ‘Siz toplum güvenliği açısından riskli olduğunu ima etmişsiniz ama bu beyanınız soyut kalmış. Toplum güvenliği açısından oluşturduğu risk nedir? Açıkça beyan edin’ diyerek  bu riskin ne olduğunu sordu. Diyarbakır TEM Şube, savcılığın bu talebine 5 ay boyunca cevap vermedi. 5 ay sonra verdikleri cevapta ‘Önceki kararımızı tekrarlıyoruz. Bizce tahliye olması toplumun güvenliği açısından risklidir. Örgüt üyeleri tahliye olduktan sonra hasta olsalar bile eylem yapabilirler. İntihar saldırısı düzenleyebilirler. Canlı bomba eylemi yapabilirler’ deyip yine soyut bir beyanda bulunuyor. Bunun üzerine İnfaz Savcılığı infaz erteleme talebimizi reddetti.”

Her saat her dakika önemli

Artık artan sağlık sorunları yüzünden Abdullah Turan’ın kendisiyle bile görüşemediğini ifade eden Av. Vedat Ece Turan’ın son durumuna ilişkin şu bilgileri paylaştı: ”Yoğun bakımda tedavisi gerçekleştirilmesi gereken Abdullah Turan cezaevinde sadece kan ve tansiyon değerlerine bakılarak tutuluyor. Antibiyotik verilerek tedavisi yapılmaya çalışılıyor. Daha doğrusu, tedaviye dönük hiçbir şey yapılmıyor. Sadece ilaç verilip sedyede bekletiliyor. Abdullah Turan için her dakika, her saat önemli şu an. Tek başına bir hücrede tutuluyor ve her an onu yitirebiliriz. Hasta bir mahpus devletin ve bütün kamuoyunun gözü önünde ölümle burun buruna. Bu ağır bir insan hakları ihlalidir. Abdullah’ı yitirirsek sorumluluk Bakırköy İnfaz Savcılığı’ndadır. Sorumluluk Anayasa Mahkemesi’ndedir. Bütün raporları onların gözünün önüne serdik. Derhal tahliye kararı verilmesi ve tam teşekküllü bir hastanede tedavisine başlanması lazım.”

Tüm baskılar burada da geçerli

”BütTürkiye’nin diğer hapishanelerindeki koşulların tamamı burası için de geçerli. Gazetede verilmiyor, dergi verilmiyor.  Mektupları geç veriliyor.  Sağlıklı beslenmeye erişimleri yok, sosyalleşme alanları yok” diyen Ece, hapishanenin genel koşullarının da temel hakları hiçbir şekilde karşılamadığına vurgu yapıyor.

Üç odada üç kişi

Tüm bunlara rağmen A-17’de tutulan üç tutsak daha kendi ihtiyaçlarını gideremezken birbirlerinin ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor. Serdal ellerini kullanabilen tek kişi olduğu için arkadaşları kitap okurken sayfaları çeviriyor. Serdal fenalaştığında Ergin olmayan elleriyle onu doğrultmaya çalışıyor. Hapishane ve sağlık koşullarından ötürü arkadaşlarının morali bozulduğunda boynundan aşağısı tutmayan Abdullah arkadaşlarının moralini yükseltmeye çalışıyor. Bunlar yetmez gibi bu tutsaklar hastaneye götürülüp getirildiğinde bir de Kovid-19 sebebiyle hücrelerde tek başlarına karantinada tutuluyor. Abdullah Turan’ın hastaneden döndüğü için birçok sefer 30 güne yakın süreyle tek başına bırakıldığını söyleyen avukatı Vedat Ece, ”Sadece parmağını oynatabildiği için parmağının ucuna bir alarm takılıyor ve hücreye kapanıyor. Vücudunun hiçbir noktasını hareket ettiremezken bir ay boyunca tek başına bir odada tutuluyor” diyor. Bazen de aynı anda iki tutsağın fenalaştığı durumlarda hastane dönüşünde her birinin ayrı ayrı odalarda tutulduğunu belirtiyor: ”Üç ayrı odada kendi ihtiyaçlarını gideremeyen üç kişi.”

Üçü de hızla tahliye edilmeli

Avukat Ece, birbirleriyle çok güçlü bir bağ kuran üç tutsağın da kendi sağlık durumlarını düşünecek boyutu aştıklarını ifade ediyor. ”Üçünün de durumu ağır ama orada birbirleri için yaşıyorlar. Birbirlerine aile olmuşlar orada. Birbirlerine refakat ediyorlar o haldeyken” diyerek, bu durumun bir insan olarak kendisini de yaraladığını ifade ediyor.  ”Hangisiyle konuşursak kendi sağlık durumunun aciliyetini unutup arkadaşlarını anlatmaya başlıyor” diyen Av. Ece, şöyle devam ediyor: ”Mesela Ergin’le konuştuğum zaman tüberkülozunu, KOAH hastalığını, olmayan ellerini unutup Abdullah’tan bahsediyor. Serdal’la konuştuğumuzda ‘Ergin’in durumu kötü. Abdullah’ın durumu çok ağır. Sürekli yanındayız, ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyoruz’ diyor. Abdullah’la konuştuğumda ‘Serdal’ın durumu ağır. Serdal uyuyamıyor’ diyor. Bu insanı yaralıyor. Kendi dertleriyle değil, birbirlerinin dertleriyle ilgileniyorlar. Halbuki üçünün de bir an önce tahliye edilmesi gerekiyor. Üçünün de yaşamı çok ağır tehlike altında.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.