Mülazim'in mirası mücadelesi oldu

Dosya Haberleri —

Mülazım Köker

Mülazım Köker

  • Mülazim Köker’in mücadele dolu hayatı 26 yıldır yaşadığı sürgünde son buldu. Oğlu Özgür, genç yaşta gerillada şehit düşmüştü, diğer oğlu Şevder ise 22 yıldır Türk zindanlarında. Büyük bedeller ödeyen ve Kurdistan devrimine önemli katkılar sunan Köker ailesinin hikayesini Mamoste Mülazim’in kızı Evin anlattı.
  • Babasının yaşama çok fazla kendi izini bırakan biri olduğu söyleyen Evin Köker, "Bir keresinde çocuklarla beraber İsveç’e gitmiştik. Bingöllüsünden Vartolusuna birçok insan evimizde o yıllarda misafir olduklarından söz etmişlerdi. 1979 yılındaki 1 Mayıs kutlamalarını hatırlıyorum evimizde adım atacak yer kalmamıştı ve babamın yüzündeki mutluluğu tarif edecek cümle bulamıyorum" diyor.
  • Babasının sürekli gözaltına alındığını ve bazen hiç haber alamadıklarını ifade eden Evin Köker, "Böyle zamanlarda televizyonlara da çıktığında anlardık ki gözaltına alınmış. Önünde ait olduğu iddia edilen silahlar ve dökümanlar olurdu. Babamın bir çantası vardı içinde her zaman kıyafetleri olurdu. Gözaltına alınınca o çantayı yanına alırdı" diye belirtiyor.

HAKAN TÜRKMEN

Mûş Melazgir'de (Malazgirt) 1943 yılında doğan dünyaya gelen Mamoste Mülazim, burada matematik öğretmenliği yapmaya başlar. Kürt siyasal hareketinden önce de çevresinde komünist Kürt bir devrimci olarak tanınırdı. Öğretmenlik yılları hep sürgün edilmeyle geçer. 12 Eylül’de görevden uzaklaştırıldıktan sonra bu kez sürekli gözaltına alınır, işkenceler görür ve cezaevine atılır. Halkın Emek Partisi (HEP), Demokrasi Partisi (DEP) dönemlerinde aktif siyaset yürütmeye başlar. Fakat Melazgir ilçesinde yapılan tüm eylemlerden devlet Mülazim Köker’i sorumlu tutar. Bu yüzden orayı terk etmek zorunda kalır. 6 yıl kaçak olarak İstanbul yaşar ve nihayetinde bir yol bulunca Avrupa’ya göç eder. 1998 yılından beri Berlin’de yaşayan Mamoste Mülazim, 13 Ocak 2024 tarihinde 81 yaşında yaşamını yitirdi. Mamoste Mülazim, memleketi Mûş’un Melazgir ilçesinde toprağa verildi. Mamoste Mülazim’i kızı Evin Köker ile konuştuk.

Evin Köker

'Her seferinde daha çok ağlardım'

Evin Köker, ''Çocukluğumuz hep kaybetme korkusu ve bekleyişle geçti'' diyor. Babasına dair hafızasının 80’lerle başladığını belirterek devam ediyor, ''Babamı sürekli götürürlerdi. Her seferinde gün doğmadan kapı kırılırcasına çalınır, içeri silahlı askerler doluşur, sonra da babamı alıp giderlerdi. Ne kadar çok ağlarsam babamın o kadar çabuk döneceğine inandırmıştım kendimi, her seferinde daha çok ağlardım. Çocukluğum hep bu duyguyla geçti. Biz üç kardeştik, bir gün annem ve babam misafirliğe gitmişlerdi ve kapıyı dışarıdan kilitlemişlerdi. Eve erken geleceklerdi ama kapı çaldığında gelen onlar değildi, tanıdıklar vardı kapıda. Annemiz ve babamızın gözaltına alındığını söylemişlerdi. Sanırım o anda daha çok korkmuştuk çünkü bu kez annemiz de yanımızda yoktu. Seksenler ve çocukluğumuz hep bu kaybetme korkusu ve bekleyişle geçti.’’

'Sevgi dolu bir karakterdi'

Süreklileşen gözaltılar sonrası babasının görevden atıldığını söyleyen Evin Köker, daha sonra babası ile annesinin beraber küçük bir butik açtıklarını belirterek, şöyle devam ediyor: “Birlikte çalışmaya başladılar. Zaten annem kendi kendine bir örgü makinesinde örgü yapmayı öğrenmiş ve babama destek olmak için üretmeye başlamış bir kadındı hem bize bakıyor hem babama destek oluyordu. Babam hem çok sevecen hem de yaşamı oldukça disiplinli yaşayan bir adamdı. Çocukla çocuk olabilen ve her yaştan insanla anlaşabilen sevgi dolu bir karakterdi. Pijamayla bir çocuğun karşısına bile çıkmazdı çünkü bir çocuğa da oldukça saygı duyardı. Kardeşler olarak akşam haberleri saatinde yatağımızda olmak, sabah yedide uyanmış olmalıydık. Bizimle sohbet etmeyi çok severdi. Bahar aylarında hep birlikte yeşeren otlardan toplar ve yerdik. Doğayı tanımamızı sağlardı. Kardeşim Doğan yani Özgür soru sormayı çok severdi. Babam her defasında ve hiç bıkmadan tüm sorularını yanıtlardı. Bu saatlerce sürse bile davranışı hiç değişmezdi ve yüzünü asla ekşitmezdi. İnsanları çok severdi ve eve neredeyse hiç misafirsiniz geldiğini hatırlamıyorum. Görevden atılmadan önce Malazgirt Alparslan lisesinde müdürdü. Oradaki öğrencilerine bile 'Yengeniz bu akşam şu yemeği yaptı' isteyen gelebilir derdi. Birçok genç insanın okul diplomasını alıp iş hayatına atılmasına vesile olmuştur. Bölge halkı bu yönüyle de onu çok sever ve tanırdı. Babam burada öldü ama Malazgirt’te bile acısı duyumsandı. Yaşama çok fazla kendi izini bırakan bir adam oldu. Bir keresinde çocuklarla beraber İsveç’e gitmiştik. Bingöllüsünden Vartolusuna birçok insan evimizde o yıllarda misafir olduklarından söz etmişlerdi. 1979 yılındaki 1 Mayıs kutlamalarını hatırlıyorum evimizde adım atacak yer kalmamıştı, tüm ev insanlarla dolmuştu ve babamın yüzündeki mutluluğu tarif edecek cümle bulamıyorum.”

'O manzarayı unutamıyorum'

Babasının sürekli gözaltına alındığını ve bazen hiç haber alamadıklarını ifade eden Evin Köker, devam ediyor anlatmaya: “Böyle zamanlarda televizyonlara da çıktığında anlardık ki gözaltına alınmış. Önünde ait olduğu iddia edilen silahlar ve dökümanlar olurdu. Babamın bir çantası vardı içinde her zaman kıyafetleri olurdu. Gözaltına alınınca o çantayı yanına alırdı. 1992’de ulusal kongreye seçildiğinde oldukça mutlu olmuştu. Aynı dönemlerde kardeşim Doğan yani Özgür gerillaya katılmıştı. 1993’te Varto'da şehit düştü. Haberin geldiği gece babamı götürdüler. O gece çatışmalar oldu cenazeye hiç kimse katılmasın diye kaymakam bile müdahale etti. Annem çok soğukkanlı bir şekilde davrandı Özgür’ün yediği ilk kurşun suratına gelmişti ve tanınmaz haldeydi bu manzarayı unutamıyorum. Özgür’ün cenazesinin geleceği gece yine gelip babamı götürdüler. Halbuki bir hafta önce Amed cezaevinden gelmişti. Muş’a götürüp minibüsün üstünde olan cenazeyi göstermişler. Babam ilk etapta tanımamış. Babamın söylemi, 'Gözüm karardı ve tanıyamadım'. Annem ve Nazım (Şevder) da duyunca Muş’a gitti. Takvimler 28 Ocak 1993 yılını gösteriyordu ve hava çok soğuktu. Cenazeye katılım olmasın diye gece birçok eve baskınlar düzenlendi. Gözaltılar yetmemiş olsa gerek dönemin kaymakamı evin önünde halkı engellemeye çalışıyordu. Ona rağmen insanlar gelmeye devam etti. Malazgirt’e gelen ilk şehit cenazesiydi. Özgür’ün şahadetinden etkilenen çok sayıda genç katılım sağlarken, sınıf arkadaşlarının çoğu da katılım yaptı.”

Babası yerine Şevder’i götürürler

Kardeşi Şevder’in ODTÜ’de okurken peşine kontralar takıldığı için okulu bırakıp ailesinin geri döndüğünü anlatan Evin Köker bir keresinde babasının yerine kardeşi Şevder’in gözaltına aldıklarını belirterek konuşmaya devam ediyor: “Kepenk kapatma eylemi yapılacaktı. Babam olmadığı için gelip Şevder’i aldılar ve dükkanı açması için zorladılar. Şevder direndi ve açmadı kepenkleri ama korkunç bir dayak yedi polislerden. Bu olaylardan sonra babam İstanbul’da yıllarca kaçak yaşadıktan sonra 1996 yılında yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. 1998 yılında da ben öğretmen olarak çalışırken Çankırı’ya sürgün edildim. Devam edemeyeceğimi anlayınca istifa ettim. Çünkü sürekli bir baskı altındaydım. 2 yıl belediyede çalıştım. Yaklaşık 15 yıl boyunca ailemi göremedim. Onca yıl sonra onları görmek çok tuhaftı ilk hissettiğim şey huzurdu. Çünkü uzakta olduğu zamanlarda bile babamın bana verdiği enerji beni ayağa kaldırırdı. Elini hep omzumda hissederdim. Mesela kadına değeri de ondan öğrendim. Annemi nerede görse ayağa kalkar saygısını gösterirdi. Çok iyi bir baba olduğu kadar çok iyi bir eşti. 15 yıl ardından onu ilk gördüğümde anladım ki babam hiç değişmemişti. Hala eskisi kadar planlı yaşıyordu. Dostluk ilişkileri hep aynıydı ve hala eskisi kadar misafirperverdi. Telefon ile konuşuyorduk fakat gördüğümde bıraktığımdan daha da yaşlanmıştı. Babam küçük torununu ilk defa 10 yaşında gördü ve oğlumun babamı tanımasına çok sevinmiştim.”

Giderken çok mutluydu

Sorumuz üzerine kardeşi Özgür (Doğan) ile ilgili anılarını da anlatıyor Evin Köker: “Ben ve Özgür hiç anlaşamazdık. Çok parlak bir öğrenci olmasına rağmen liseyi bitirdiği gibi gitti. Giderken 100 kaset götürdü kendisiyle. Onun için önemli ve değerli ne varsa kendiyle götürmüştü. Giderken çok mutluydu. 30 Ağustos 1990 günüydü. 17 yaşındaydı. Normalde çok gergin bir karaktere sahipti ama o gün çok mutluydu. Evden çıktığı gün akşam üzeri babam geldi ve Özgür’ün gittiğini söyledi. Bazen sesini duyma şansım olmuştu. Babamın yine gözaltına alındığı ve bırakıldığı süreçlerden birinde aramış ve babamın bırakıldığını söylediğimde 'Gözünüz aydın' demişti. Böyle bir yabancı gibi söylemesine çok içerlemiştim. O görüşmeden birkaç gün sonra şehit düşmüştü. Özgür gidince hayatımızda çok şey değişti. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildi ve olmayacaktı. Ama ailemiz mücadeleye daha sıkı bir şekilde bağlanmıştı. ''

Şevder 22 yıldır cezaevinde

Diğer kardeşi Şevder’in ise Özgür’ün mezarını yaptırdıktan kısa bir süre dağa gittiğini belirten Evin Köker, son olarak kardeşi Şevder hakkında ise şunları söylüyor: ’’Özgür’ün yolundan gitti. Şevder, Özgür gibi değildi. Daha sessiz biriydi. Sürekli kitap okurdu. Babama çok benzer. Şimdi cezaevinde hala eskisi kadar okur. Birkaç kez yaralandı. Güney Kurdistan’da cezaevinde kaldı. 2001 yılında İstanbul’da yakalandı ve şu an Van Yüksek Güvenlikli cezaevinde, Muş ve Bitlis olmak üzere toplamda 22 yıldır cezaevinde. Babamla 30 yıl görüşemediler. Sadece telefonla ve haftada 10 dakika görüşme imkanları oluyordu. Haftada 10 dakika babamın sesini duyması bile ne çok şeyi ifade ediyor onu gördüm kardeşimde. Şevder’i ilk defa isyan ederken gördüm, sevdiklerini yaşarken görememek zor olduğunu söylüyordu.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.