Muhalefet muhalefet olabilseydi

Forum Haberleri —

.

.

  • Türkiye’nin asıl sorunu görüldüğü gibi muhalefetin muhalefet olamama sorunudur. AKP-MHP faşizmine karşı olan bütün güçler birleşirse onların ayakta kalma şansları kalmaz.

ZEKİ AKIL
Türkiye’de Erdoğan ve Bahçeli ittifakının faşizmi egemen kılmaya çalıştığını bilmeyen kalmadı. Bu iktidar ülkeyi kanlı bir çıkmaza soktu. İçeride kriz ve baskı, dışarıda savaş ve işgal ülkeyi yönetme tarzları oldu. Mevcut yasa ve anayasa çerçevesinde Türkiye’yi yönetme olanakları kalmadı. Onun için AİHM, Anayasa mahkemesi kararlarını bile uygulamıyorlar. Hak, hukuk diye bir kaygıları yok. Çünkü mafya, çete, rüşvet ve soygun çarkını başka türlü çalıştıramazlar.

İktidarın iflas ettiği ortada. Enflasyon tırmanıyor. Bu halkın soyulması ve yoksullaşması anlamına gelir. Yükselen fiyatlar birilerinin cebine gider, birilerinin de cebinden çıkar. AKP yirmi yıldır iktidarda. Mevcut durumu kimseye yıkamaz. İstediği yasayı çıkarıyor, istediği kararı alıyor. Ne oluyorsa onların kararı ve onayıyla oluyor. Demokrasi sürekli darbeleniyor, kazanımlar budanıyor. Adalet sistemi iktidarın basit bir iktidar aracı haline getirildi. Aydınlar, gazeteciler, muhalefet edenler karalanıyor, takibe uğruyor, linçe tabi tutuluyor, hapislere dolduruluyorlar. Son yıllarda yurtdışına kaçanların sayısı 12 Eylül darbe döneminden az olmasa gerek. Basın tümüyle faşist yönetimin denetimine alınmış.

Kürt halkı ağır bir inkar ve saldırı kampanyası altında. Irak ve Suriye yıllardır bombalanıyor, Kürtlerin kazanımları ortadan kaldırılıyor. Kimyasal silahlar dahil en ağır ve gelişmiş silahlar kullanılıyor, cinayetler işleniyor, katliamlar yapılıyor. Aleviler ısrarla asimile edilmek isteniyor. Kürtler nasıl ki, asimile ediliyorsa, Aleviler de öyle asimile edilip Sünni yapılıyor. Erdoğan ve Bahçeli Aleviliği sonunda devletleştirecek adımlar da attılar. Kültür bakanlığına bağlı bir müdürlük altında onları kontrole alacak ve yönetecekler. Uzun bir tarihi geçmişi olan, derin bir toplumsallığı ve eşitliği esas alan Alevi inancı bir çırpıda devletin basit bir kolu oluverdi!

Erdoğan bir zamanlar Kürt sorunu var, çözeceğim diyordu. Şimdi 2015’ten bu yana 36.500 Kürt’ü öldürdüklerini övünerek ve başarılarının göstergesi olarak sunuyorlar. ‘’Kürt sorunu yok, terör sorunu var. Kürt sorununu çözdüm. Tek bir terörist kalana kadar savaşa devam’’ diyor. Türkiye’de cezaevine atılanların sayısında rekorlar kırıldı. Sürekli yeni tip cezaevleri inşa ediliyor. Türkiye AB’ye uzaktan el sallıyor. Erdoğan bir NATO üyesi gibi değil de Şanghay beşlisi gibi hareket ediyor. Bütün komşu devletleri tehdit ediyor. 

Erdoğan bütün Arap ülkelerini tehditlere ve hakaretlere boğdu. Bütün dünyanın karşısında birleştiği DAİŞ ve El Kaide’yle ittifaklar yaptı. DAİŞ, Kobanê’ye saldırdığında Türkiye’ye “Kobanê düştü, düşecek’” diye müjdeler verdi. Yine herkesin elini çektiği bütün silahlı çeteleri etrafına topladı. Şimdi İdlib’de Türk ordusu El Nusra ve diğer çetelerin kurduğu iktidarın korumasını üstlenmişler. Herkesin dışladığı İhvancıları ve ipini koparan soyguncuları, çeteleri Efrîn, Serêkaniyê gibi işgal ettikleri bölgelere doldurmuşlar. Her türlü insanlık ve savaş suçlarını işlemeye devam ediyorlar.

İlk bakışta görülebilecek ve herkesin vakıf olduğu bazı sonuçları aktardık. Erdoğan ve Bahçeli iktidarının tahripleri daha fazladır. SADAT’ı var, Türkiye’yi iç savaşa bile çekecek planları var. Bunları en iyi Türkiye’de kendisine muhalefet diyen partiler ve çevreler bilir.

Mevcut manzaraya bakıldığında, bu kadar yıkım, başarısızlığa rağmen bu hükümet nasıl ayakta kalıyor diye sorular kafalara üşüşür. Erdoğan’ın Avrupa ve ABD’den de fazla destek aldığı söylenemez. Dış sermaye akışı görülmüyor. Aslında herkes Erdoğan’dan kurtulmak istiyor. Buna rağmen Erdoğan bugüne kadar nasıl geldi sorusu önem kazanıyor. Burada muhalefetin tutumu ve politikalarını sorgulamak gerekiyor. Evet, Erdoğan’ın Türkiye’yi bu kadar tahrip etmesine muhalefetin muhalefet olamaması yol açıyor.

CHP ve diğer partilerin yurtdışında ve içinde yaygın bir biçimde görüşlerini, çözüm önerilerini sunması, kendilerini tanıtmaları gerekiyordu. Muhalefet atak ve alternatif olduğunu göstermeliydi. Dışarıya ve içeriye “ben varım, ülkeyi yöneteceğim” demeli ve güven vermeliydi. Tutarlı, güven veren bir muhalefet olsaydı Erdoğan şimdiye kadar Türkiye’nin ve bölgenin başına bela olmazdı.

Muhalefet özgüvenden yoksun ve demokrasi konularında iç ve dış kamuoyuna güven vermiyor. Böyle olunca diğerleri de işlerini Erdoğan üzerinden görmeye devam ediyorlar. Erdoğan da muhalefetin bu zaaflarını iyi kullanıyor. Onda ilke ve ahlaki değerler yoktur. Onun kıblesi iktidar ve güçtür. İktidar için yapmayacağı şey yoktur. Bu açıdan muhalefet gözü pek bir duruş sahibi olmak zorunda. Türkiye’nin potansiyeli büyüktür. Onlarca yıldır demokrasi için mücadele veren güçler vardır. Kadınlar, Kürtler, Aleviler, emek örgütleri, gençler, çevreciler mücadele ediyorlar. Erdoğan bütün saldırı ve bastırma girişimlerine rağmen toplumu tümden susturamıyor.

Muhalefet güçleri asgari demokratik bir programda birleşirse Erdoğan ve Bahçeli faşizminin hiçbir şansı kalmaz.

Muhalefet Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürt sorununda muhalefet yapmıyor. Tutarlı bir duruşu yoktur. Emek mücadelesinde, Alevilerin hak arayışında muhalefet birleşmiyor, derli toplu hareket etmiyor. Özellikle Kürtlere karşı yürütülen savaşta muhalefet ortadan kayboluyor, iktidarın ardından yürüyor. İktidar da bu durumu sonuna kadar kullanıyor ve savaş kartını sürekli elinde tutuyor. Şimdi de Başûr ve Rojava’da askeri başarılar elde edip bir baskın seçim yapmak için uğraşıyor. 

Türkiye’nin asıl sorunu görüldüğü gibi muhalefetin muhalefet olamama sorunudur. AKP-MHP faşizmine karşı olan bütün güçler birleşirse onların ayakta kalma şansları kalmaz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.