Müslüman Kürt yurtseverliğinin timsali; Mele Evdilayê Timoqî - Cihan EREN

Haberleri —

Mele Evdilayê Timoqî, Kürt yurtseverlerinin çok iyi tanıdığı bir şahsiyettir. Tanımayanlarında ismini duydukları bilge bir kişiliktir. Mele Evdilayê Timoqî, 20.yy Kürt İslam kültürünün temsilciliğini yapan az bulunur örneklerindendir.

Bakur, Rojhilat ve Başur Kürdistan’ında dini ve milli duygularla hareket etmiş, her türlü baskı ve işkenceyi göze alarak Kürt halkına hizmet etmeye çalışmış bir mücadelecidir. Hapis yatmış, işkence görmüş ama inandıklarından taviz vermemiştir. Mele Evdilayê Timoqî, Müslüman kimliği ile Kürt yurtseverliğinin nasıl temsil edilebileceğini göstermiş bir alimdir.

Sayın Öcalan’ın hakkında ‘O ihtiyar kadar sevdiğim bir ihtiyar olduğunu sanmıyorum’ dediği Mele Evdilayê Timoqî, 1990 yılında Bekaa vadisine, Mahsum Korkmaz Askeri Akademisi’ne gerilla ortamına gittiğinde yüz yaşına merdiven dayamış bir ‘delikanlıdır’. Kürt gerillaların anılarından öğrendiğimize göre Mele Evdilayê Timoqî, yüz yaşında da olsa ruh olarak gerçekten de gençmiş. PKK’yi tanıdıktan sonra ‘Allah’ım ömrümü bir kaç yıl daha uzat ki Kürt halkının zaferini göreyim, bunu bana nasip et’ şeklindeki duası PKK’de İslam'ın demokratik kültürünü gördüğünün kanıtı, ‘dağa on beş yaşındaki gençler gibi tırmanırdı’ gözlemi ise Seydanın yüz yaşına yakın ömrüne rağmen taşıdığı ruhun, inandığı değerlerin kendisinde yarattığı moral ve heyecanın ispatı olmuştur.

Seydanın ömrünün sonlarındaki yaşamı, İslam'ın adalet, eşitlik, zalime karşı mazlumların yanında olma, her halkın kimlik ve değerlerinin Allah'ın bir ayeti olduğunun, inkarcılığın günah, hak ve adalet tarafında olmanın ise sevap olduğu inancına candan bağlılığına delildir. Sayın Öcalan da kendisi hakkında, ‘kesinlikle ruhunu temiz korumuş, TC’nin kirlerine bulaşmadığı gibi, İslam’ın da kirletilen değerlerine bulaşmamış çok güzel bir insandı’ tespitinde bulunarak O’nun İslam ve insani olarak en güzel ve doğru değerleri kişiliğinde birleştirdiğine dikkat çekmiştir.

Kürtlerdeki İslam, en az Arap halklardaki kadar kültürel, Farslardaki kadar da yaratıcıdır. Kürtlerin İslam adı altında halk değerlerini terk etmeye başlaması, İslam'ın Kürtler üzerinde asimilasyon ve sömürgeci temelde kullanılması ve İslam ile Kürtlerin ‘akıllarını yitirmesi, imanlarının kirletilmesi’ kesinlikle Türk egemenlerle girilen ilişkiyle birlikte ortaya çıkmıştır. Türk egemenlerini tanımadan önce İslam'ın en yaratıcı halklarından biri kesinlikle Kürtlerdir. Sadece itikadi ve fıkhı mezheplerin geliştirilmesi bağlamında değil, tarikat oluşturmada da Kürt kültürü hep öncü rolde olmuştur. Yine Emeviler gibi devlet ve iktidarların zulümlerine karşı da Kürtler, İslam'ın adalet ve eşitlik ilkesini esas alan direnişte hep öncü rol oynamıştır. Zaman gelmiş Selahattin-i Eyyubi gibi tüm İslam alemine askeri ve siyasi hizmetlerde bulunmuştur.

İslam'ın temel kavramlarını kendi dilinde ifade eden tek halk Kürtler ve Farslardır. Xuda, Peygamber, Roji, Namaz, Mizgeft vb. Tüm bunlar Kürtlerin İslam'ı kültürleştirerek zenginleştirdiğini göstermektedir. Mele Evdilayê Timoqî şahsında da gördüğümüz Kürt İslamlığı, Kürtlerde çok güçlü bir damar olarak uzun zaman varlığını sürdürmüştür. Çok az bir kesim kalmış olsa da, bu damar canlı ve imkan bulduğunda kendisini yaratacak kabiliyetti bugün de temsil etmektedir.

Kürtlerin son üç yüz yıldır İslam adı altında katledildikleri doğrudur. Kürtleri katledenler Türk egemenlerdir. Sonuncusu Erdoğan olan bu barbar katiller, Kürtleri her zaman İslami argümanlarla soykırıma tabi tutmuştur. Kemalist laik milliyetçiler bile Kürtleri Ermeni halkıyla işbirliği yapma temelinde Hristiyan kültürlü devletlerin ‘ajanı’ şeklinde suçlayarak katliamlarına dini kılıfla meşruluk yaratmak istemiştir. İşte Erdoğan'ın bir süre önce HDP’deki Kürt yurtseverlerini ve Kürt halkının Türk dostlarını ‘dinsiz, imansız ve ateist’ biçiminde nitelemesi bu Kemalist ilkenin dinci söylemi olup soykırımcılığına meşruiyet sağlama sözüdür. İşte Mele Evdilayê Timoqî ve Muş’lu Mele Said Güngör gibi değerli Kürt alimler, Türk soykırım rejiminin İslam'ı kılıf ederek Kürtleri katletmesini derinden bilince çıkarmış, İslam'ı Kürt halkının zihniyet ve vicdanına göre yaşamaya çalışmış Muhammedî çizgideki inananlar olmuştur.

Kürtler doksanlı yılların başında diriliş devrimini yaşayınca, Türk soykırım rejimi en etkili soykırım silahı olan İslam'ı daha etkili kullanmaya koyuldu. Hizbullah adlı kontra bir güç örgütledi. Kimi tarikat ve şeyh ailelerini parayla kendine bağladı. Bu hain kontraların eliyle Kürtleri Türk özel savaş yöntemleriyle katletti. Türk özel savaş birimleri, bu öldürme yöntemlerini daha sonra DAİŞ ve Nusracılara da öğretti. Özcesi doksandan itibaren biri hain ve işbirlikçi diğeri de bugün demokratik İslam dediğimiz iki İslami anlayış Kürtler içinde oluşmaya başladı. Mele Evdilayê Timoqî ve hizbi kontraların katlettiği gönüldaşlarının İslam'ı  yurtsever Kürt İslamcıların İslam'ıdır.

Hain ve işbirlikçiler hiç bir konuda İslami sayılmazlar. Bunların İslamiliği, İslam'ın en sert eleştirdiği haksızca mal ve mülk elde etme ve biriktirme İslam’ıdır. Kur'an’a göre bunlar Allah'ın ayetlerini inkar edenlerdendir. İslami manada imanları olmadığı için biçime çok önem verirler. Kırık Türkçeyle konuşur araya bir kaç Arapça kelime serpiştirerek vaaz verir, dini kendi mülkleri olarak görür, sakal bırakır, cübbe giyerek İslami olduklarını iddia ederler.

Mele Evdilayê Timoqî ve refikleri için İslam, iman ve onunla emredilmiş ‘amel-i salihtir’. Kur'an ayetleri ve peygamberin Sünneti Kürtlerden ne ister sorusuna Medine İslam çizgisinde cevap olan bu çizgi, onur ve haysiyet, iyilik ve güzellik, doğruluk ve gerçekliğin temsilcisidir. Korku bilmez Kürt yurtsever İslam çizgisi, iyi ahlak ve adil vicdanın timsalidir. Mele Evdilayê Timoqî, Mele Sait Güngör ve öncesinde Şeyh Sait ve yoldaşları, bu çizginin yaşam bulmuş öncü müminleridir. TC’nin tekke ve zaviye kanunuyla saldırdığı ve yok etmek istediği Kürt medrese İslam’ı da olan yurtsever Kürt İslam çizgisi, camilere sıkıştırılarak yok edilmek istenmektedir. Başta Mele Evdilayê Timoqî olmak üzere adını anmadığımız diğer tüm değerlerimizin anısına verilecek cevap, camilerden çıkıp yeniden medreselere yönelmeyi, Türk sömürgeciliğiyle ilişkilenmeyi değil ona karşı kıyam etmeyi emreder.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.