NATO zirvesi ve Kürt pazarlığı

Forum Haberleri —

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ve Erdoğan

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ve Erdoğan

  • Stoltenberg’in gözetiminde Türkiye, İsveç ve Finlandiya bir araya geliyor ve Kürtler hakkında karar alıyorlar. Masada Kürtler yok. Kürtlerin ne düşündüğü ve ne istediği onların umurunda değil.

ZEKİ AKIL
Türk devleti Kürt halkına karşı yürüttüğü soykırım savaşını NATO’nun zirvesine taşıdı. Türkiye NATO’ya gireli 70 yıl oldu. Bu süre içinde Kürt halkına karşı soykırım uygulamaları hiç durmadı. "Tek devlet, tek millet" 1924’lerden beri temel bir stratejiydi ve hiç aksatılmadan uygulandı. NATO ve onu oluşturan devletler Türk devletinin Kürtler üzerindeki kültürel soykırım dahil hiçbir politikasına itiraz etmedi. Şimdi NATO genel sekreteri J. Stoltenberg, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anlamalıyız, diyor. Ama bir gün birisi çıkıp bu Kürtlerin durumu ne olacak, onların var olma ve yaşama kaygılarına nasıl cevap olacağız, demedi.

Türk devleti NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip. Kendisini savunma gücü var. Kürtlerin orduları yok. NATO gibi bir örgüte de üye değiller. Herhangi bir devlet onlarla ittifak yapmıyor. Tersine dört devlet arasında paylaşılmış ve bu dört devlet de Kürtleri asimile ediyor, baskı ve şiddet altında yönetiyor. Kürtlerin bütün yeraltı ve yerüstü kaynakları talan ediliyor. Milyonlarca insanın emeği onların çıkarına göre değerlendiriliyor. Kürtler buna itiraz ettiklerinde ve hak arayışına girdiklerinde de onları bekleyen katliamdır, işkence ve sürgündür. 

Stoltenberg tarihi gerçekleri çarpıtıyor. Güya Türk devleti terörden çok çekmiş! Peki Kürtler zevk ve sefa mı sürmüşler? Kürtlerin çektiklerini hiç görmeyecekler mi? Kalpleri bu kadar mı katılaşmış, gözleri bu kadar mı görmez olmuş? Avrupa ve NATO her şeyi biliyor. Ellerindeki olanaklar, istihbarat ve teknik her şeyi bilmelerini sağlıyor. Sözde Türkiye, AB’ye girecekti. AB, Kopenhag kriterlerini önlerine koymuştu. Ne oldu şimdi? Tam tersi gerçekleşti. Türkiye ırkçı, militarist Ankara kriterlerini Avrupalıların önüne koydu. Avrupa’nın en demokratik, ezilen halklara en yakın duran iki ülkesi, İsveç ve Finlandiya’nın önüne faşist Erdoğan Kürtlerin inkarını ve tasfiyesini koydu. Türkiye’nin inkarı ve katliamları yetmemiş gibi bir de bunu Avrupalılara şart koştu.

Yazılarımızda bazen değiniyor ve tekrarlıyoruz. Dünyada görülebilecek en büyük kötülüklerin ve zulümlerin başında bir halkın geleceği üzerine başkalarının karar vermesidir. Stoltenberg’in gözetiminde Türkiye, İsveç ve Finlandiya bir araya geliyor ve Kürtler hakkında karar alıyorlar. Ama masada Kürtler yok. Kürtlerin ne düşündüğü ve ne istediği onların umurunda değil. Dünyada bundan daha haksız ve adaletsiz ne olabilir? Ezilen ve terör altında yaşayan, dünyadaki en mazlum halklardan biri olan Kürt halkı şiddetin ve kötülüğün kaynağıymış gibi tartışılıyor. 

NATO ve Avrupa, ABD biraz tutarlı ve halkların varlığına, haklarına saygılı olsalardı Erdoğan bu dayatmalarda bulunamazdı. Terörün ne olduğunu DAİŞ ve El Kaide dünyaya gösterdi. DAİŞ ve El Kaide’yle kim ortaklaştı, kim onlarla iş tuttu? Her kes iyi biliyor ki, Erdoğan bu insanlık karşıtı örgütlerle ortaklaştı. Bugün de Suriye’de Türk devletinin işgal ettiği bölgelerde bu örgütler cirit atıyor. DAİŞ’in ve El Kaide’nin başında bulunan şahıslar Türk koruması altındaki bölgelerde yakalanıyor veya öldürülüyorlar. Türk devleti on binlerce silahlı, zihniyet olarak da DAİŞ ve El Kaide’den farklı olmayan gücü elinde bulunduruyor. Türk devleti bütün dünya için bir güvenlik sorunu haline gelmiş. Terör ihraç eden bir devlet konumunda. Arap ülkeleri bile bu örgütlerden el çekti ama Erdoğan hepsini etrafında toplamış, emri altında savaştırıyor.

Avrupa ve ABD son derece pragmatik ve ilkesiz davranıyorlar. Ortadoğu’da devletler çözülürken ve ordular DAİŞ’in önünde kaçarken direnen ve savaşanlar Kürtlerdi. Kürtler büyük fedakarlıklar yaptılar ve ağır bir bedel ödediler. Kürtlerin tutarlı, kararlı ve demokratik duruşları nedeniyle koalisyon onlarla ortak hareket etme kararı aldı. Şimdiye kadar koalisyondaki ülkelerin hiç birisi Kürtlerden bir kötülük görmedi. Hepsi de iyi biliyor ki, Kürtler Türkiye’nin sınırlarına saldırmış değiller ve onları tehdit edecek bir güçleri de yok.

Tersine saldıran güç Türkiye’dir. Şimdiye kadar Efrin, Serêkaniyê ve Girê Sipî’yı işgal eden Türkiye’dir. On binlerce ipini koparmış çeteyi de halkın üzerine salan yine Türkiye’dir. Kürtlere karşı soykırımın en bariz uygulaması olan etnik temizlik yapan da odur.
Stoltenberg diyebilir ki, Kürtler de silahlı mücadeleyi bıraksın, demokratik yöntemlerle mücadele etsinler. Çok güzel. Kürtler silah ve savaş hayranı değiller. Ayrıca savaştan en büyük zararı gören de kendileridir. Stoltenberg bir zahmet Türk yöneticilerini AB kriterlerine uydursa! Türkiye’de yasal çalışmalara Kürtler ağırlık verdiler. Yüze yakın belediye başkanlığını kazandılar. Bütün bunlar Türk yasalarına göre oldu. Ama şimdi bütün belediyelere el konulmuş. Belediye başkanları, HDP’nin genel başkanları ve milletvekilleri dahil binlerce Kürt hapishanelerde. Stoltenberg bunları duymadı mı, haberi mi yok? ABD, Avrupa ve Stoltenbergler ne yaptılar? Hiç. Varsa yoksa kendi çıkarları. Stotenberg gibilerinin özgürlük, toplumsal ahlak ve hak, adalet diye dertleri kalmamış. Soğukkanlı biçimde halkların ezilmesine ve ağır suçların işlenmesine ortak olmaktan ve uzaktan seyretmekten çekinmiyorlar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.