Öbürsüleştirilmiş klimanın serencamı

ÖZGÜR AMED

“Çok elektrik yakıyor, çünkü eski. Tasarruflu modeller var, artık değiştirsek iyi olur baba” dedim. Bir şey demedi, lakin demesine de gerek yoktu çünkü elektrik faturası önümüzde duruyordu. Klimayı alalı neredeyse yedi yıl etmişti. Bu geçen sürede devletler yıkılmış, yeni devrimler gerçekleşmişti. Küresel ısınma artmış, bu ısınan havanın %85’i Amed’e kısmet olmuş, Amed’e kısmet olan havanın %98’i de Bağlar’a verilmişti. Hasılı evler yanıyor, hayat kısalıyor, kuşlar uçuyordu… Daha ne diyeyim?  

Ama diyeceklerim var, burada bırakamam… 

Bizi insanlıktan çıkaran Amed yaz sıcakları, faturalar geldiğinde babamın ateşini de yükseltiyordu. Fakat nedense klimayı değiştirmeye de karşı çıkıyordu. Sıcaklara bir çözümü var mıydı? Tobe heram… 

Çernişevskî “nasıl yapmalı?” diye sormuştu, tekrara düşmeyelim. 

Cevabı basit: ya klimayı değiştireceğiz ya değiştireceğiz! 

O zamanlar üçüncü yol teorisi de yok, aklımıza başka bir şey gelmiyor, ideolojik fakirlik yaşıyoruz. 

Babamla istişarelere başladık, çeşitli fasıllar açtık… Aylar sonra babamı, bilimsel örnekler ışığında, tasarruflu klimayı kullananların beyanları, gizli tanıklar ve daha başka şeyler üzerinden ikna ettik. 

Çok uzatmaya gerek yoktu, hızlıca yeni siparişi verdik. 

Tam yeni klima eve gelecekken haşin bir sorunun bizi beklediğini fark ettim. 

Sordum babama haliyle, “eski klimanın çok elektrik yakmasının dışında bir sorunu yok, hala canavar gibi soğutuyor, satalım mı yoksa birine mi verelim?” diye sordum. 

Cevabı şoke ediciydi…

Yok yok şok etmedi, herhangi bir cevap vermedi, sesini bile etmedi valla. 

Öyle ortada kaldım sorumla. 

Ama hakikaten ne yapacaktık eski klimayı? Görüyorsunuz değil mi? Nasıl nankörüz! Daha yerinden sökülmeyen klimayı “eski” ilan ettim bile. 

Bir klimanın yolculuğu diye tüm anlarını çekip Netflix’e belgesel yapacağım, o aralar böylesi platformlar da yok…

Bu soru ve sorunlar ortasında yeni klimamız geldi. Klimayı kılıfından çıkardılar, duvara asılı klima ve yeni sıfır klima birbirini ilk defa gördü. 

Babam duygulandı tabi, gözyaşlarını sildi çaktırmadan. 

Gelen ustalar, iki dakikada söktüler klimayı, beş dakikada taktılar yenisini. Bastılar kumandaya, esti serin hava, esti deli gönlümüze… Êle xoş esiyordu êle xoş esiyordu sormayın. 

Babama göre eski klima ötekileştirilmiş, öbürsüleştirilmişti. Aldı kaldırdı masa üstüne, temizledi, okşadı. Annem yanımızda olmasa öpebilirdi de. Neyse… 

Gelen ustalara sordum, bu klimayı satın alır mısınız diye? 

Evet, iyi klima 1,5 milyara alırız dediler. Gayet iyi fiyat vermişlerdi, çünkü bir tık üstü paraya alınmıştı zamanında. 

Babam müdahale etti: “Neee? 1,5 mu? hayatta vermem” dedi. 

Babam satın aldığı klimayı, yıllarca kullandıktan sonra üstünde bir fiyata satmayı düşünüyordu galiba. Ustalar gayet mantıklı, amca valla biz iyi fiyat verdik, bundan ötesi zor dedilerse de dedikleriyle kaldılar. Bir uzlaşı sağlanamadı. 

İnsanlık için, Ortadoğu halkları için tekrar şansımı denemek istedim ve “Bu klimayı ihtiyacı olan birine verelim, kullansın. Ya da köyden birine yollayalım, ihtiyaç duyan vardır. Orada kullanır. Hiç olmasa evinde kaçak elektrik olan birine verelim, klimaya yazık olmasın baba” dedim. Şimdi bakınca mantıklı konuşmuşum ama babam “işine bak oxlım” manasında omuz silkti, satacağım dedi. 

Yıllarca bize emek vermiş sevgili klimayı son görüşüm o gündü; çünkü babam alıp binanın bodrum katına indirdi. Bir alıcı bulana kadar orada tutacaktı. 

Aradan bir iki ay geçti… 

Yeni klimanın bize çıkardığı fatura gayet uygun, çok yakmıyor. Babam da önüne geçip uyuyor gündüz ortası, püfür püfür… Ne yaptın emektarı diye de arada yokluyorum, bir gelişme yok. Ama siz tabii biliyorsunuz o aralar dünyanın dört bir yanında siyasal-ekonomik sorunlar ve isyanlar var. Vardı kesin. Nice yeni klima eskinin yerini alıyordu… Hayat devam ediyordu! 

Bir şekilde yaşamak zorundaydık. Amed sıcağına karşı da olsa yaşamalıydık. 

 

Kritik bir gelişme oldu!

Sıcakların biraz yumuşamaya başladığı bir ekim ayı ortasında, kritik bir gelişme oldu. Binanın zemin katındaki boş kiralık dükkâna bir bobinajcı geldi. Şimdi düşününce aslında ilahi güçlerin devreye girmesi ile özel olarak babam ve kliması ile ilgili süreci hızlandırmak için gönderilmiş bir usta olduğunu anlıyorum. 

Dükkân elektrik, motor, tesisat, bobinaj işleri vs yapıyor ve sahibi ile az çok tanışıyor babam. 

Tabii babam bir gün elinde bir klima olduğunu, satmak istediğini söylüyor. 

Bu bobinajcı abê de “Wiiii! Tam aradığım şeyler, bana sat” diyor. 

Babam mutlu, babam umutlu… 

Gelişmeleri akşam bize de aktardı. Babamın dediği fiyatı kabul etmiş. 

“Baba emin misin? Bir hinlik olmasın” demekten kendimizi alamıyoruz ev bileşenleri olarak. 

“Tanıyorum, ne sorunu olacak” dedi. O zaman tiktok olsa bir video çeker, arkaya Seyda Perinçek parçası koyar ve “Tanıyorum dediklerimiz bizi hep üzdü” falan tadında saçma sapan bir video çeker, atar yapardım, dıss yapardım, ağır çekim yapardım… 

Birkaç gün daha geçti, babam gelişmeleri ve kendince kazandığı büyük zaferi bize anlatıyor. Size demedim mi iyi bir fiyata satacağım diye de soruyor. He, helal olsun çok iyi fiyat! 

Elimizdeki son detaylar şöyle: Eleman babamla anlaşmış, bir köydeki müşteriye satacağım demiş. 10 gün içinde paranı vereceğim diye de eklemiş. 

Babam da tamam demiş. On gün sonra parasını alacak…

Böylece Mohaç ve Dandanakan savaşı arası bir zafer elde edilecek. 

Eve Waterloo meydan muharebesini kazanan İngiliz kumandanı gibi giren bu adam da kim? Aaa babammış! 

Evet, verdim klimayı dedi. 

Ne diyelim? Hayırlı olsun… 

Değerli dostlar, 

Sonunu tahmin edemediğiniz bir dizi gibi kötü şeyler oldu. 

Kader babam için ağlarını örmüş ve gerekeni yapmıştı!

On gün geçti, yirmi, otuz, doksan, yüz elli gün geçti… Ne varsa geçti! Herkes geçti…

Ama o klima parası gelmedi. 

Aslında klimayı verdikten beş gün sonra, bakın beş gün diyorum, gelişen birtakım olaylar zaten paraya El-Fatiha’yı hak kılmıştı. 

Neden dersiniz, bobinajcı dükkânı taşımış, kaçmıştı. 

Babam tüm kontörlerini bu adama harcadı, günde bilmem kaç kez arıyor, mesaj bırakın sesini duyduktan sonra küfürler ediyor haklı olarak. Onun dışında saha araştırması da yapıp, eldeki bilgiler ve tanıdıklar üzerinden iz sürüyor gün içinde. 

Gel gör ki kayda değer bir gelişme yok. Kayda değer tek gelişme çözüm süreci de yavaştan başlamıştı o aralar. Bunu hatırlıyorum en azından…

İnanın çözüm sürecini bozacak ilk adım bu bobinaj vurgunu olabilir. Çünkü psikolojîka bavê min xera bû!

Bu adam kimdi, neyin nesiydi ne ara gelip dükkânı kurdu ve ne ara çıktı… Çok bilinmeyenli sorular! 

Avrupa ve köydeki akrabalara soruyor, titri olan birileri varsa devreye sokmaya çalışıyor; tık yok… Sırra kadem basmış son klima bükücü!

Babam doğal olarak inanmadığı insanlığa dair umudunu biraz daha yitiriyor. Ona göre en kötü insanlar bobinajcılar. 

Kahrolası bobinajcı! Bir insanın umudu ile oynamak ne demek bilir misin? 

Borsada olmayan bitcoini batmış gibi üzüntülü babamı teselli etmek de yine bize düşüyor. 

Boş ver baba, zaten çok fazla bir ederi olmazdı diyoruz. 

Yeni klimanın andok yaylaları gibi serinleten havası da kurtarmıyor. 

Babam aramaya devam ediyor. 

Halen bulabilmiş değil. Yıllar geçse de aklının bir ucunda var.

Bazen odada uzaklara dalıyor, bazen aşağı gidip firar eden boş dükkâna bakıyor, yine dalıyor…

Sonra eve gelip klimayı açarak bobinajcıya saydırıyor… 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.