‘Oğlum sen gittin, devletten kurtuldun’

Kadın Haberleri —

Sisê Ana

Sisê Ana

  • İki oğlu özgürlük mücadelesinde şehit düşen, baskı ve cezaevi zulmüne direnen Sisê Ana: “Oğlumun mezarına gidip 'Oğlum sen gittin, artık sen devletten kurtuldun' demek istedim… Diyorlar ki anneler ağlamasın. Biz öyle bir ağladık ki… Tesellimiz bitti ama artık kimse ağlamasın birlik olsun, barış olsun.” 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrıları, Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’daki sistem krizine alternatif sunarken, 52 yıllık mücadelede ağır bedeller ödeyen Kürt halkının barış ve demokrasi talebi, Sisê Bingöl’ün (Sisê Ana) hikayesinde vücut buluyor. Sisê Ana (83), iki oğlunu özgürlük mücadelesinde kaybetmiş, deprem felaketi ve yoksullukla çocuklarını yitirmiş, baskılar ve cezaevi koşullarında işkenceye maruz kalmış bir anne. Buna rağmen, “Artık kimse ağlamasın, birlik olsun, barış olsun” diyerek barış umudunu diri tutuyor.

Evlatlarını kendi elleriyle toprağa verdi

Mûş’un Gimgim (Varto) ilçesine bağlı Badan köyünde 1942 yılında doğan Sisê Ana, 15 yaşında evlendirildi. 1966 Gimgim depreminde iki çocuğunu, yoksulluk nedeniyle başka bir çocuğunu kaybetti. Kürt ve Alevi kimliğinden dolayı baskılara maruz kalan ailesinden iki oğlu, PKK saflarına katıldı. Hüseyin (Kasım) 1997’de ve Hıdır Özgen (İsmail Bênav) 21 Mayıs 2001’de, Çewlîg’de çatışmalarda yaşamını yitirdi. Sisê Ana, oğullarının cenazelerini kendi elleriyle yan yana toprağa verdi. 

 

 

78 yaşında tutuklandı

Sisê Ana’nın yaşamı mücadeleyle geçti. 6 Nisan 2016’da  Sisê Ana’nın Badan köyündeki evine baskın düzenlenir. Bu baskında köy muhtarı Ali Rıza Şahin ve iki yurttaşla birlikte gözaltına alınan Sisê Ana, götürüldüğü İlçe Jandarma Komutanlığı’ndaki ifade işlemlerinin ardından çıkarıldığı Varto Adliyesi’nde, “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutukladı. Tutuklanan Sisê Ana, Muş E Tipi Kapalı Cezaevi’ne götürüldü. Sisê Ana’nın 78 yaşında ve hastalıkları olmasına rağmen tutuklanmasının ardından Sisê Ana’ya “terörist” denildi. Bu duruma karşı gösterilen halk tepkisinin ardından açıklama yapan Muş Valiliği, Sisê Ana’ya sahip çıkanları suçlayarak haklı olduklarını savundu.

İşkenceden dolayı tedaviyi reddetti

Sisê Ana, Muş Cezaevi’nde 2,5 ay kaldıktan sonra 23 Haziran 2016’da ilk kez hakim karşısına çıktı. Yaşlılığı, sağlık sorunları ve tutululuk süresi dikkate alınarak tahliye edildi. Tahliyede, savaşın bitmesini ve barış istediğini söyledi. Ancak bir yıl sonra, 8 Nisan 2017’de evine baskın düzenlendi. “Örgüte yardım” iddiasıyla 4 yıl 2 ay hapis cezası aldı. Erzurum İstinaf Mahkemesi cezayı hızla onayladı ve Sisê Ana, oğlu Zafer Bingöl ile birlikte tekrar Muş E Tipi Cezaevi’ne gönderildi. Cezaevinin ağır koşulları ve yetersiz tedavi, sağlığını daha da ağırlaştı. Sisê Ana, hastaneye giderken işkence gördüğünü söyleyerek tedaviyi reddetti.

Yaşadıklarını mektupla anlattı

Tarsus T Tipi Kapalı Cezaevi’ne sürgün edilen Sisê Ana, üç günlük yolculuğun ardından ağır bir şekilde hastalandı. Tarsus’ta yaşadığı hak ihlallerini, 23 Mart 2018’de Jinnews’e yazdığı mektupta anlattı. Hastaneye gittiğinde doktorların ilgilenmediğini ve sadece ilaç yazarak cezaevine gönderildiğini söyleyen Sisê Ana, “İlk tutuklanmamda üç ay cezaevinde kaldım, üç kez adli tıpa gittim, ilk gittiğimde adli tıp ‘Cezaevinde kalamaz’ raporu verince tahliye oldum, hüküm giydikten sonra iki kez daha adli tıpa gittim, adli tıp ‘Cezaevinde kalabilir’ raporu verdi” diye anlattı. 

İmza kampanyası ve şartlı tahliye

Sisê Ana’nın serbest bırakılması için Şubat 2018’de imza kampanyası başlatıldı. Mersin Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi, 2 Kasım 2018’de verdiği raporda, Sisê Ana’nın cezaevinde kalmasının hayati tehlike oluşturacağını ifade etti. Sisê Ana, 4 Mart 2019 tarihinde infazı tamamlandığı için şartlı tahliye edildi. 

 

 

‘Xizir kalanların yolunu açsın’

Yaşadıklarıyla, barışın neden sağlanması gerektiğinin kanıtı olan Sisê Ana Jinnews’e konuştu. “Ben kardeşlikten yanayım. Dünya bir olsun ve temiz olsun. Gidenler gitti, kalanların Xizir yollarını açsın, düşmanın çubuğu onlara değmesin. Kardeşlik iyidir” diyerek sözlerine başlayan Sisê Ana, var olan süreci çok olumlu bulduğunu ifade ederek, “Biz önceden ‘Aleviyiz’ demekten korkuyorduk. Ben istiyorum ki birlik olsun. Aleviler, Kürtler, Türkler bir olsun istiyoruz. Olan olmuş ama bundan sonra dünyanın düzelmesini ve kalanlarının da hayatlarına devam ederek yaşamalarını istiyorum. Gerillalar silah bıraktı, onların bir bildiği var ki bıraktılar” dedi.

Biz öyle bir ağladık ki…

Şehit düşen iki oğlunu kendi elleriyle toprağa veren Sisê Ana şunları söyledi: “İki oğlum da Bingöl taraflarında şehit düştü. Kanîreş’te (Karlıova) şehit düşen oğlumun haberini aldığımda inanmadım. Daha sonra birileri geldi ve doğru olduğunu söylediler. Cenazeye sahip çıktım. Cenazeyi ormanın dibine gömmüşlerdi. Oğlumun cenazesini aldıktan sonra defin işlemlerini hallettik. Mezarın başına gidip 'Oğlum sen gittin, artık sen devletten kurtuldun' demek istedim. Ama akrabalarım tek başıma mezarın başına gitmemi istemedi. Daha sonra birçok insan geldi. Her şey geldi geçti, gelenim fazlaydı. Diyorlar ki anneler ağlamasın. Biz öyle bir ağladık ki. Her yerde ağladık artık tesellimiz bitti ama artık kimse ağlamasın birlik olsun, barış olsun. Kalanlara Allah yardımcı olsun” diye konuşuyor. MUŞ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.