Öğretmenlere rağmen kanun

  • Muhalefetin ve eğitim örgütlerinin karşı çıktığı Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda kabul edildi. Öğretmenlik mesleği, aday öğretmenlik döneminden sonra “öğretmen”, “uzman öğretmen” ve başöğretmen” olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılacak. 

 

Teklifle, eğitim öğretim hizmetlerini yürütmekle görevli öğretmenlerin atamaları ve mesleki gelişimleriyle kariyer basamaklarında ilerlemelerinin düzenlenmesi amaçlanıyor. Buna göre, öğretmenlik mesleği, aday öğretmenlik döneminden sonra “öğretmen”, “uzman öğretmen” ve başöğretmen” olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılacak. Uzman öğretmen veya başöğretmen unvanı alanlara her unvan için ayrı ayrı olmak üzere bir derece verilecek. Uzman öğretmenlere ödenen eğitim öğretim tazminatı yüzde 20’den yüzde 60’a, başöğretmenlere ödenen eğitim öğretim tazminatı ise yüzde 40’tan yüzde 120’ye yükseltilecek.

Birinci dereceli kadroda görev yapan öğretmenlerin ek göstergeleri 3600’e çıkarılacak. Bu madde, 15 Ocak 2023’te yürürlüğe girecek.

Öğretmenliğin, “eğitim öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği” olarak tanımlandığı teklife göre, öğretmenlerin çalışma şartları, eğitimde kalitenin yükseltilmesi için belirlenen amaçları gerçekleştirmek üzere düzenlenecek.

Askeri kışla kanunu

Muhalefet, Anayasa’ya aykırılık ve kanun teklifinin yetersizliği üzerinden eleştiriyor.  Komisyonda söz alan HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, kanun teklifinde mesleğin tanımından haklarına kadar çok ciddi hak ihlalleri söz konusu olduğunu söyledi. Öğretmenlik mesleğinin tekçi, inkarcı ve asimilasyoncu politikalar nedeniyle adeta bir suç işleme makinasına dönüştürüldüğünü kaydeden Bülbül, “Bu etnik ve inançsal kimlikler, cinsel kimlikler söz konusu olduğunda böyledir. İki, bu yasada kadının adı da yoktur, hakları da yoktur, kadın görülmemiştir, yok sayılmıştır. Kadına karşı çok ciddi bir ihlal ve giderek bir yok sayma söz konusu” dedi.

Kadınlara dair özel hakların yer alması gerektiğini dile getiren Bülbül, “Mesleğe hazırlıkla ilgili sadece bir aday öğretmenlik belirlemesi var; doğrudur, olabilir aday öğretmenlik ama asil öğretmenlik, uzman öğretmenlik, efendim, başöğretmenlikle adeta askeri kışla kanunu ile istihbari takip modeli var burada, istihbari takip ve tetkik modeli var. Bu bir askeri kışla kanunudur, öğretmenlik meslek yasası değildir. Bakınız, kariyerler meslekte ilerlemeye dair ayrıştırıcı, ötekileştirici, karşı karşıya getirici bir durum söz konusu. Ekonomik haklar, ücret hakları, benzeri haklara dair somut hiçbir düzenleme yoktur; çalışma alanına dair yine aynı öyle” diye konuştu. 

İhraç edilen eğitim emekçileri

Sözleşmeli öğretmenlere dair hiçbir düzenleme olmadığını da kaydeden Bülbül, şunları ifade etti: “KHK’yle ihraç edilen ve adı konmamış idam cezasına mahkum edilen eğitim emekçileri, eğitim ve bilim insanları ne olacak? Öğretmenlerimize, örneğin kültürel olarak kendini geliştirmek, sanatsal geliştirmek ve bu anlamda kitap, tiyatro, sinema, müze, turizm gezisi ve benzeri gibi haklar bu yasada neden düzenlenmiyor? İletişim ve bilişim haklarına dair telefon, internetten yararlanma, bilgisayar, tablet kullanma gibi haklar neden bu yasada düzenlenmiyor? Bu yasada neden buna dair hiçbir şey söylenmiyor? Kurucusu ve yöneticisi olduğum için 12 kez yargılanıp 8 kez ceza aldığım Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın ve diğer eğitim iş kolunda örgütlü sendikaların bu konuda görüşleri alınmamıştır.”

32 yıl öğretmenlik yapmış, bunun bütün süreçlerini yaşamış bir eğitim emekçisi olarak konuştuğunu söyleyen Bülbül, şunları dile getirdi: “Burada emekli öğretmenlerin durumu yok, özel okullarda çalışan öğretmenlerin durumu yok, rehabilitasyon merkezlerinde çalışan öğretmenlerin durumu yok. Son derece muğlak, anlaşılmaz ve söylenen kavram doğru -hangi sendika, hangi eğitim ve bilim emekçisi söylemiş ise- dağ fare doğurdu bile burada yetersiz kalıyor. Bu teklif geri çekilmeli.”

Sendikaların hepsi eleştirdi

AKP, sendikaların görüşlerini aldıklarını iddia etti ama sendika temsilcileri görüşleri alınmamasını da eleştirdi. Komisyon’da ilk olarak söz alan Eğitim Bir Sen Genel Başkanı Latif Selvi, AKP’li Nazım Maviş’in kazanımlar getirdiğini savunduğu teklifin söylendiği çerçevede olmadığı eleştirisinde bulundu. 

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Başkanı Nejla Kurul da 1966’da ILO, UNESCO ortak belgesi olarak ortaya çıkan ve Türkiye’nin de imzaladığı “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi” belgesine dikkati çekti. Öğretmenler ile ilgili yasa tasarısı hazırlanma sürecine sendikaların dahil edilmesi gerektiğini dile getiren Kurul, “Türkiye’nin üye sayısı itibarıyla 3. büyük ama etkili sendikasıyız ve bugüne kadar bu tasarıyla ilgili olarak sendikamıza herhangi bir görüş sorulmamıştır. Görüş sorulmak bir yana biz göreve geldiği günden itibaren Sayın Milli Eğitim Bakanı’ndan bu konuları ve farklı konuları görüşmek üzere randevu almaya çalıştık fakat kendisinden randevu alamadık. Kanun teklifi gerek hazırlanış biçimi, gerekse sınırlı içeriği açısından bir öğretmenlik meslek kanunu değil, öğretmenler arasında statü farklılaşması ve hiyerarşi oluşturma projesidir. Bu kapsayıcılıktan uzak o 12 maddelik kanun teklifiyle öğretmenlik mesleğinin sorunlarına çözüm bulmak mümkün değildir. Tasarıyı geri çekerek veya alt komisyonda inceleme yapmak üzere çekerek bunu çeşitli yönleriyle tartışmak ve gerçekten eğitim hakkı ve çalışma hakkının karşılığı olabilecek bir meslek kanununu ortaya çıkarmak gerekmektedir” şeklinde konuştu. 

Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay, yasa da getirilmek istenen öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen şeklinde kategorize edilmesine tepki gösterdi. Eğitime adeta kar zarar zihniyetiyle bakan piyasacı bir anlayışla rekabete dayalı, çatışmacı bir ortamı ateşlemek ve çalışma barışını bozacak önerinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Özbay, şunların altını çizdi:“Ataması yapılmayan yaklaşık 1 milyon öğretmeni kendine dert edinmemek, her yıl 100 bin öğretmenimizin emeğini sömürerek asgari ücretin altında çalışmaya mahkum eden koşulları dert edinmemek, farklı yerlerde çalışmak zorunda olan ama mesleği öğretmen olan arkadaşlarımızın çalışma koşullarını dert edinmemek ve sanki tüm öğretmenlere bir müjdeymiş gibi anlatılıp eğitimin en önemli öznesi olan öğretmenleri 12 maddelik göstermelik, teneffüs arasında bile yapılabilecek aslında 3,5 maddeden oluşan bir eskize sığdırmak -bakın, buna bir taslak bile denmez- bir karalamaya sığdırmak ve ayrıştırmanın ötesine geçmeyen, okulu, öğretmeni, öğrenciyi...” 

AKP’li vekillerin tepki göstererk sözünü kesmeye çalışması üzerine  Özbay, “Şimdi, konuştuğunuz konu benim mesleğim. Bakın, öğretmene parmak sallayarak konuşmak sizin geleneğiniz olabilir ama öğretmene parmak sallanmaz” sözleriyle karşılık verdi. 

Türk Eğitim Sen Genel Başkan Yardımcısı Selahattin Dolğun da 1 Aralık 2021 tarihinde 20. Milli Eğitim Şurası konuşmasında “Kadrolu öğretmenler ile sözleşmeli öğretmenler arasındaki ayrımı kaldırıyoruz” sözlerini sarf eden AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadelerine uygun düzenleme yapılmadığı eleştirilerinde bulundu. 

Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı Mehmet Alper ve Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Eğitim Sekreteri Umut Erkurt da eleştirilerini sıraladı.

Yapılan görüşmeler ardından kanun teklifinin maddelerine geçildi ve teklif, AKP-MHP çoğunluğuyla kabul edildi.  ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.