Ölüm yolculuğu: Mavi Ring

Haberleri —

Türkiye'nin hak ihlalleri ve insanlık dışı uygulamalarla gündemden düşmeyen cezaevleri, can almaya devam ediyor. Hasta tutsaklar başta olmak üzere yetkililerin duyarsız kaldığı cezaevindeki ölümler, adaletin insana verdiği önemi de gözler önüne seriyor. Hak ihlalleri ve işkenceyle birlikte cezaevi koşullarının insan sağlığı üzerinde yarattığı etki yetmezmiş gibi tutsakların maruz kaldığı en büyük sıkıntılardan birisi de sürgünler ve sevkler. Son olarak önceki gün Tokat T Tipi Kapalı Cezaevi'nden Kilis E Tipi Kapalı Cezaevi'ne sevk edildikleri ring aracının devrilmesi sonucu Celal Binici (42) hayatını kaybetti. Binici'nin yaşamını yitirmesinin ardından bir kez daha ring araçları gündeme geldi.


Sürgün yolculuıu işkencesi
Keyfi sürgünlerin yoğun bir şekilde yaşandığı cezaevlerinde bu sürgünlerin büyük çoğunluğu ring araçlarıyla sağlanıyor. Sağlıksız koşullara sahip olan ring araçlarıyla tutsaklar saatlerce elleri kelepçeli bir şekilde kapalı bir ortamda seyahat etmek zorunda. Özellikle Kuzey Kürdistan'daki cezaevlerinde tutsaklarla birlikte aileleri de cezalandırmak adına yapılan bu sürgünlerde saatlerce zor koşullarda seyahat etmek zorunda olan tutsaklar, bu süre boyunca da hak ihlallerine ve kötü muameleye maruz kalmakta.

Tasarrufu esas alıyor

İHD verilerine göre, 2013 yılı içerisinde 614 tutsak farklı cezaevlerine sevk edilirken, bu tutsakların neredeyse tamamı ölüm riski taşıyan ve büyük çoğunluğu eski araçlardan oluşan ringlerle yapıldı. İşte bu araçlarla birlikte tutsakların maruz kaldığı hak ihlalleri yaşam hakkı ihlaline dönüşüyor. 6 kişinin kaldığı 3 metre karelik hücrelerde normal koşullarda 2 saat süren bir yolculuk bu araçlarla kimi zaman 10-15 saat sürebiliyor. İstanbul'dan tutsaklarla dolu çıkan bir nakil aracı Bursa, Silivri, Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Çanakkale'yi dolaşarak, cezaevlerine tutsakları bırakarak en erken 24 saatte gidiyor. Çünkü devlet cezaevlerindeki sevkler için "can güvenliği" değil, "tasarrufu" esas alıyor.

Direnişin bir diğer adı

Son kaza, bir kez daha 1989 yılında sürgün sırasında iki tutuklunun yaşamını yitirmesi olayını hatırlattı. Kürt kamuoyunun yakından tanığı olduğu ring araçlarındaki vahşet Fuat Kav'ın kaleme aldığı "Mavi Ring" kitabıyla da yaşamla ölüm arasındaki bu yolculuğu konu alıyor. Askeri darbenin ardından cezaevindeki insanlık dışı işkencelere karşı açlık grevinde olan tutsaklar Eskişehir Cezaevi'nden, Aydın'a sürgün edilir. Tutsaklar ölüm ile yaşam arasındaki o uzun yolda direnmenin ve teslim olmamanın bedelini çok ağır ödeyeceklerdi. 35 gün boyunca aç olan tutsaklar bitkin ve halsiz durumda sevk edilir. Böyle bir yolculuğu kaldırmaları imkansız olan tutsaklar her şeye rağmen, direnir. Ancak ölümlere gebe bu yolculukta PKK'li tutuklular Hüseyin Hüsnü Eroğlu ile Mehmet Yalçınkaya yaşamını yitirir.

Bedenleri küle çevirdi
Yine "Mavi Ring"in yanı sıra 2011 Eylül'ün Kayseri'de meydana gelen bir kaza da ringlerin tabut olduğu tutsak isimlerinin listesine yeni isimler ekledi. 16 Eylül 2011 günü Malatya- Kayseri karayolunda ring aracı cayır cayır yandı. Araçtaki 2 şoför ve 2'si rütbeli 10 jandarma kendilerini alevler arasından dışarı atıp kurtulurken, bulundukları bölümün kilidi açılamayan 5 tutsak alevlerin içerisinde can verdi. Demir yığını haline gelen ring aracında Akif Karabalı, Abdülsettar Ölmez, Medeni Demir, Sinan Askan ve İsmet Erin'in kömürleşmiş cesetleri, savcının incelemesinin ardından öğle saatlerinde çıkarılabildi.
"Mavi Ring" ve Kayseri'deki kazanın yanı sıra çeşitli tarihlerde de ring araçlarıyla yapılan sevkler tutsakların ölüme yolculuğu oldu. Fikri Sönmez, 4 Mayıs 1985'te Amasya Cezaevi'nden hastaneye sevk edildiği sırada ring aracında yaşamını yitirdi. Süleyman Onguz, Ocak 1995'te Diyarbakır Cezaevi'nden Antep Özel Tip Cezaevi'ne sevk edilirken ring aracında görevlilerin saldırısında ağır yaralanarak 22 Ocak'ta yaşamını yitirdi. Ömer Gezer de Ocak 1996 Diyarbakır Cezaevi'nden Elazığ Cezaevi'ne sevk edilirken görevliler tarafından dövülerek katledildi. Bu isimlerin yanı sıra birçok tutsakta sevk sırasında yaşanan trafik kazalarından dolayı yaşamını yitirdi.



Müebbet, yaşatarak öldürmedir
Psikolog Dr. Türkcan Baykal, yaşam boyu mahkumiyeti, "yaşatarak öldürme, öldürerek yaşatma ve umudun yok edilmesi" şeklinde tanımlarken, uzun süreli mahkumiyetin aynı zamanda "sivil bir ölüm hali" olduğunu söyledi.
Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), Taxim Hill Otel'de uzun süreli mahkumiyet durumu ve ortaya çıkan hak ihlallerinin masaya yatırıldığı "İşkence ve Kötü Muamele Yasağının İhlali Bakımından Uzun Süreli Mahkumiyet" konulu panel düzenledi. Panelin ilk oturumunda konuşan Psikolog Dr. Türkcan Baykal, "Yaşam boyu mahkumiyet ve tecrit" başlıklı sunumuna, Dante'nin İlahi Komedyası'ndaki "Ey buraya giren bütün umutlarını ardında bırak" sözleriyle başladı. Yaşam boyu mahkumiyete dikkat çeken Baykal, yaşam boyu mahkumiyetin "yaşatarak öldürme, öldürerek yaşatma ve umudun yok edilmesi" olduğunu söyledi. Bu mahkumiyetin aynı zamanda sivil bir ölüm hali olduğuna vurgu yapan Türkcan, yaşam boyu mahkumiyetin sadece bireyi değil yakın çevreyi ve toplumu ilgilendiren bir konu olduğunu dile getirdi. İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre yaşam boyu mahkumiyetin mahkumlarda ağır depresyona yol açtığını belirten Baykal, "Araştırmaya göre, mahkumların umut ve gelecek tasarımı olmadığı için ölüm ve intiharların sık ortaya çıktığı görülüyor" dedi. Tecrit koşullarının 19'uncu yüzyılda Amerika cezaevlerinde başladığını ve hızla Avrupa'ya yayıldığından söz eden Baykal, tarihsel olarak diğer ülkelerdeki tecrit ve cezaevleri koşullarını anlattı.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.