Öncüsüz isyan, rotasız ilerliyor

Paris / Foto:AFP

Paris / Foto:AFP

  • Fransa’nın Nanterre bölgesinde polisin yol kontrolü sırasında 17 yaşında bir çocuğu öldürmesi ardından başlayan ve bir haftadır devam eden isyan, öncü yoksunluğu nedeniyle rotasız ilerliyor.

SELMA AKKAYA - PARİS

 

Fransa’nın başkenti Paris’i çevreleyen bölgeler, Marsilya, Lyon, Toulouse gibi büyükşehirler başta olmak üzere birçok kentte yayılan protestoların şekli giderek değişiyor.

Paris banliyösü olarak geçen Nanterre bölgesinde 27 Haziran’da Fransız polisi içinde 3 kişi bulunan bir araca ateş açmış, 17 yaşındaki Nael M. adlı sürücüyü öldürmüştü. Nael’in öldürülmesinin ardından başlayan protestolar sürüyor. Yangınlar, banka, kamu binası, market ve sigara satış noktalarında yaşanan yağma görüntüleri, sosyal medyayı dolduruyor. Ülkenin banliyölerinde saat 21.00’den itibaren sokağa çıkma yasağı getirildi. 45 bin polis gece görev yapıyor.

Ailelere cezai yaptırım

Fransa Başbakanı Elisabeth Borne, düzeni yeniden tesis edene kadar çalışacaklarını söyledi. Toplantılarını yarıda kesip ülkeye dönen Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, "Onları evde tutmak ailelerin sorumluluğu. Ebeveynleri gibi davranmak devletin işi değil" dedi. Adalet Bakanı Eric Dupond-Moretti de  17 yaşın altında olaylara karışan çocuklar için ebeveynlerinin sorumlu tutulacağını ve 30 bir eurodan iki yıl hapise varan cezalar verilebileceğini duyurdu. Hükümetin yasak, ceza hakkında yaptığı açıklamalar dizisi birbirini izlerken banliyölerdeki eylemler büyüdü.

Çeteler, yağma ve hedefsiz saldırılar

Fransa’da son bir yılda yol kontrolleri sırasında polisin kurşunuyla 13 genç yaşamını yitirdi. Cinayetlere karşı yapılan eylemler bir süre sonra sönümlendi, polisler ise belli bir süre uzaklaştırıldıkları görevlerine yer değiştirerek devam etti. Nael’in öldürülmesi, aynı zamanda polisin sınırsız güç kullanımı, yoksul semtlerdeki öteki olma haline isyan olarak ortaya çıktı. İlk birkaç gün yaşanan eylemlerin talebi ise “polisin yetkilerinin kısıtlanması üzerine” şekillendi. Bu talep, bir süre sonra eylemlerin biçiminin değişimiyle kayboldu. Ülkedeki ırkçılığa ve ayrımcılığa tepkinin ötesine geçen eylemlerin kontrolü, banliyölerdeki çete örgütlenmelerinin eline geçti. Beraberinde yağma görüntüleri, hedefi belli olmayan saldırılar ve o bölgede yaşayan küçük esnafın tahrip edilmesi gibi farklı boyutlara ulaştı.

Banliyölerde büyüyen öfke

Nasıl devam edeceğini öngörübilmek için biraz da Fransa’nın banliyö gerçeğini irdelemekte fayda var. 1980’li yıllardan bu yana Fransa’da yabancıların yoğun olarak yaşadığı bu getto tarzı semtler gündemde. ‘Tehlikeli’, ‘suç merkezi’ olarak tanımlanan Fransa’nın büyük kent banliyölerinde, yabancıların yoksul kesimleri oturuyor. Bu semtlerin yüksek binaları arasında büyüyen gençlerin eğitim gördüğü okulların eğitim düzeyi Fransa’nın en alt seviyesinde. Paris’in bazı banliyölerinde oturan gençlerin iş bulması bile adreslerinden dolayı mümkün olmayabiliyor. Her yazın başı ya da kışın benzer çatışmalar yoğunlaşırken, işsizlik rekoru da bu semtlerde. 2000’li yıllardan sonra özellikle Paris ve Marsilya’nın bazı bölgelerinin yeniden ele alınarak kentsel dönüşüm programları devreye sokuldu. Bu aşamada devlet söz
konusu projeyi yürütürken, polisi banliyöler üzerinde sürekli bir baskı aracı olarak kullanmaya devam etti.

Paris çevresinin 'arındırılması'

Paris’i çevreleyen Aubervillier, La Courneuve, La Chapelle ve Saint Denis semtlerinin göçmenlerden arındırılıp kentsel dönüşüme tabi tutulması için önce sürekli polis operasyonları devreye sokuldu. Sosyal konutların yıkım kararı çıkarıldı. Yoksul emekçilere ait harabe evler, küçük rakamlar verilerek büyük inşaat devleri tarafından satın alındı. Sosyal konutlardaki yoksul emekçiler, Paris’in daha da dışına itilerek kentten uzaklaştırıldı. Şimdi o yoksul emekçilerin oturduğu semtler 'Büyük Paris Projesi' içerisinde yeniden dizayn edildi. Yeni spor tesisleri inşaa edildi. Büyük yüzme havuzları, 2024 Olimpiyatları için hazır durumda. En küçük dairesinin 600 ile 700 bin euro değer biçildiği evler çoktan satışa sunuldu.

Kentsel dönüşüm vurgunu

Bugün isyanın başlangıç noktası olan Nanterre bölgesinde birçok sosyal konutun yıkım kararı çoktan verildi. Konutların tahliyesi için ilgili kurumlar, anı kolluyor. Diğer taraftan aynı şekilde diğer semtlerde de yeniden yapılandırma kapsamında kentsel dönüşüm projeleri hazır. Uyuşturucu, silah, kadın, kara para ticaretinin, hırsızların merkezi olan bu semtlerin içerisinde uyuşturucu kullanım yaşı 10’a kadar düştü. İlkokuldan itibaren yoksul göçmen çocukların, hem kullanıcı hem de satıcı olduğu uyuşturucu trafiğinin içerisinde hep bir polis ağı da var.

Fransız solunun etkisizliği

Küçük otonom Fransız gruplar da ilk günler olayların içindeydi, ancak banliyölere yayılan eylemlerin gövdesini yoksul semt gençleri oluşturuyor. Çoğunluğunun yaşı ise 18’in altında. Bugüne kadar yapılan binin üzerindeki gözaltıların yaş ortalaması ve profillere bakıldığında; birçoğunun çetelere bağlı kimi suçlar nedeniyle daha önce poliste kaydı bulunuyor. Fransız solunun eylemlerde bir etkisinin olduğunu söylemek mümkün değil, çünkü tıpkı 2005’te olduğu gibi gençlerin ölümüne karşı gelişen tepkiyi haklı görüyor ama olayların gidişatıyla birlikte sürece temkinli yaklaşıyor. Aşırı sağ, “İslamcılar yönetiyor” teziyle güç devşirmeye çalışıyor.

Ötekileştirme politikası

Ötekileştirilen banliyö gençlerinin kendini “Müslüman” olarak daha fazla tanımlaması son yıllarda gelişti. Özellikle 2015'ten sonra Fransa’da yaşanan terör olaylarının ardından banliyölere dönük artan baskı, ötekileştirmeyi şunlar takip etti; 

* Seçim süreçlerinde üzerlerinde oynanan oyunlar, aşırı sağ ve liberallerin sürekli argümanı olma hali, 

* Kuzey Afrikalı gençlere dönük eğitim ve diğer alanlarda uygulanan ayrımcılık,

* Korona salgını gerekçesiyle işten atılanların yabancılar olmasına duyulan tepki.

Bütün bunlar, özellikle genç kuşaklarda kendini dini inancıyla tanımlamayı arttırdı. Bir dini pratik içerisinde olmaktan öte sisteme tepkinin ifadesi olarak kendini böyle tanımlayan aynı gençler, mesela uyuşturucu parasıyla tavuk alırken, “bu helal mi” diye sorabiliyor.

Uyuşturucuyu polis dağıtıyor

Paris’ten Marsilya'ya, Toulouse’dan Lille'ye kadar uzanan yelpazede yaşanan olayların önümüzdeki günlerde de çeşitli biçimlerde sürmesi muhtemel. Fransa’da uçlarda birikme halinin bir dışa vurumu olan olaylar karşısında aşırı sağcıların Nael’in katili polis için başlattığı yardım kampanyasının internet ortamında ilk üç günde 600 bin euroyu geçtiğine baktığımızda daha iyi anlayabiliriz. Diğer taraftan ötekileştirilen bu gençlerin örgütsüz, dağınık ve öfke ile dağıttıkları, bir süre sonra sigorta şirketleri tarafından geri toplanır. O gençlere uyuşturucu dağıtan şebekelerin bir parçası olan polisin, pazardan payını yeni yetkilerle donatılarak alacağı kesin. Kurdistan’da savaşın  bitmesini istemeyen ‘Türk ordusu’ misali, bu bölgelerdeki polislerin de banliyö gerçeğinin bir parçası olması başlı başına bir araştırma konusu.

Sisteme alternatif yok

Macron’un bu süreçte yıpranmasını bekleyenlere, 'Sarı Yelekliler'in ülke çapındaki eylemlerini hatırlatalım. Kaç kişi öldü, kaç kişi gözünü, kolunu kaybetti ama Macron iktidara yeniden oturdu. En büyük neden, sisteme alternatif, bu yoksul emekçi semtlerdeki gençlerin öfkesini kanalize edecek bir hareketten olmaması. Bu nedenle “sıcak yaz”, “banliyö isyanları”nın ömrü çok uzun olmayacak. Macron’un yeni göç yasası, kentsel dönüşüm için bu semtlerde başlayacak çalışmalara bakmakta fayda var.

 

*****

Yeni bir durum değil

Fransa’da yaşayanlar için bugünkü görüntüler yeni değil. Sarkozy’nin Cumhurbaşkanlığına adım atmaya hazırlandığı ve İçişleri Bakanı olduğu dönemin Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, OHAL ilan etmişti. Fransa’nın banliyölerinden o dönem isyanlardan devrimci çıkışlar bekleyen kesimler de olmuştu. Üç hafta süren olaylar, sayısız gözaltı ve tutuklamanın ardından sönümlenmişti. Bugün olduğu gibi genç kesimlerin sokağa inen tepkisi örgütlü değildi. Sistemi hedef almak yerine polisle gece başlayıp gündüz sönümlenen, hedefi olmayan bir hareket tarzı vardı. Yanan araçlar, yağmalanan marketler, yoksul emekçi gençlerinin öfkesi olarak dışa vururken, ötekinin kendi mahallesinde tepkisi olarak kaldı. Olayların ardından Fransa’da göç yasası değişti, banliyöler için kentsel dönüşüm projeleri devreye konulmak istendi. Fransa’da polisin yetkileri de o dönemde yeniden gözden geçirilip yeni polis alımlarıyla konumları değişti. Özellikle Paris’in kapılarında bulunan binlerce göçmeni barındıran birçok büyük sosyal konut hakkında yıkım kararı çıkarıldı ve bu evlerde yaşayanlar kentin daha da dışına itildi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.