Organize işler bunlar!


Polis aradığı notu buldu!
Kamera kaydına göre evdeki arama 16 Mart 2011'de saat 16.30'da başlıyor. Bir komiser ve dört polisten oluşan grup, 16.55'te yatak odasına giriyor. Komiser odaya girince "Dolaptaki eşyaların cepleri, astarları, hepsine bakacaksınız. Önce eşyalardan başlıyorsunuz. Ceketleri çıkarıyorsunuz arkadaşlar, içinde herhangi bir not... diye talimat veriyor. Bunun üzerine dört polis gardıroptaki giysileri ve eşyaları çıkarıp aramaya başlıyor. Bu arada komiser, "Ceplerine çok dikkatli bakın" diye uyarıyor. Sonra, bakılmış eşyaların bir kenarda toplanmasını isteyerek, "İyice silkeleyin, resmi mesim, her şey çıkabilir" diyor. Ardından polisleri durdurup "Bir dakika, yavaş yavaş... Arkadaşlar, aman, bakın, dikkatli bakın. Bir telefon, bir numara, bir resim..." diye konuşuyor. Komiser saat 16.58'de "Gömleklerin cebine bakalım arkadaşlar, her birinin cebine bakın, iyice bakın" diyor. Hemen sonra gardırobun sol gözü açılıyor. Komiser "Takımı çıkar, tek tek ara. Evet, dikkatlice bakın ceplerine, aman" diyor. Bu arada saat 16.59'da bir polis, iki ceketin birinin iç cebinde bir ilaç kutusu küpürü buluyor. Küpürde iki telefon numarası yazıyor. Sonra komiserine gösteriyor. Aralarında şu diyalog yaşanıyor:
Komiser: Ne?
Polis: Telefon numarası var iki tane.
K: Nereden çıktı?
P: (Ceketin iç cebini göstererek) Şu cebinden çıktı.
K: Göster onu kameraya. Oradan mı çıktı?
P: (Gösteriyor) Evet.
M: Tamam onu kenara koy, onu alacağız
Bunun üzerine polis, notu yatağın üzerine bırakıyor. Komiser saat 17.00'de 'Gökhan' adlı polis memuruna, "Şu not kağıdı bak, önemli Gökhan, şu not kağıdı önemli" diyor. Gökhan da "Tamam abi" diyor. Ve odadaki arama, 17.03'te bitiyor.
Komplo mesaisi
Türkücü İbrahim Tatlıses, 13 Mart 2011'de saat 24.00'te silahlı saldırıya uğradı. Her köşe başında aranan azmettirici Uçmak ve adamları aslında polis tarafından saldırıdan üç ay önce "her an suç işleyebileceği" için dinlemeye almıştı. Bu süreçte keşfe çıktığı halde fark edilemedi. Hatta saldırı akşamı, dinlenen telefonuyla suç ortağını arayıp "İbo Şov'un bitip bitmediğini sorması" bile polis tarafından bir gün sonra fark edildi. Ve 16 Mart'ta, evinin bulunduğu Pendik'te yakalandı. O gözaltına alınırken, bir grup polis arama yapmak üzere Uçmak'ın Pendik Ballıca köyü yolu üzerindeki evine yöneldi.
Bu arada, şehrin Avrupa yakasında bir başka sıradışı gelişme vardı. BDP İstanbul il örgütünde oturan Ruhşen Mahmutoğlu'nun cep telefonu saat 15.26 ve 15.27'de iki kez Pendik civarındaki ankesörlü telefonlardan arandı. Mahmutoğlu açtıysa da karşıdan ses gelmedi. Saat 15.42'de e-mail adresine, "Çok sıkıştık, üzerimizdeler. Çıkmamız lazım. Bitiremeyeceğiz. Arkadaşa ulaştır" yazılı e-mail gönderildi.
Saat 17.06'da, geçmişte PKK'nın kullandığı e-mail hesabından, "Silivri'de partide Nihat ark. Yarım kalan işi halletsin, hocanın selamı ile git. AKP'ye yaklaşması partiyi sıkıntıya soktu. AKP iş birlikçilerini cesaretlendirdi. Bu halkımıza ihanettir" yazılı e-mail daha yollandı. Mahmutoğlu, bu e-maili hiç açmadı, hiç okumadı. Polis, bu e-mail ile, Tatlıses'e yönelik saldırının kastedildiğini ileri sürecekti.
Bu arada, Uçmak'ın evindeki aramada salonda beş, yatak odasında bir olmak üzere, altı kalem delile el kondu. Yatak odasında "çıkan" delil, üzerinde Mahmutoğlu'nun iki cep telefonu numarası ve e-mail adresinin bulunduğu ilaç küpürüydü. Uçmak, "Küpür parçası hariç diğer malzemeler bana aittir. Küpürün kimler tarafından konmuş olabileceğini bilmiyorum" dedi. Mahmutoğlu da "Evindeki aramada mail adresimin nasıl çıktığını bilmiyorum" dedi. Mahmutoğlu tutuklanırken; iddianameye göre bu saldırı, PKK tarafından azmettirilmişti. Emir de iddiaya göre, Mahmutoğlu tarafından Uçmak'a verilmişti.
İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davanın 20 Nisan 2012'de görülen ikinci celsesinde, aramanın görüntüleri izletildi. Mahkeme, "ceketin cebinden çıkan numaraya" inanmayıp Mahmutoğlu'nu tahliye etti. Savcılık da mütalaasında, "Saldırının PKK ile bağının belirlenemediğini" ifade etti. Karar duruşması 15 Mart 2013'e bırakıldı.
Mesaj verildi
Mahmutoğlu, bu davada yargılanmasını 12 Haziran 2011'deki genel seçimlerden önce BDP'ye yönelik bir hamle olarak değerlendirerek, "Seçim öncesi gayet güzel bir gündem yarattı.
Çünkü benim pozisyonum, Kürtler arasında birliği temsil ediyordu. Kürtlerin sevdiği bir sanatçıyı vurduran kişi haline getirildim. Verilen mesaj buydu" diyor.
