Ötekileştirilen inançların sözlüğü

Kültür/Sanat Haberleri —

  • Gazeteci-yazar Hüseyin Deniz’in Yezdanilik İnanç Terimleri Sözlüğü kitabı okuyucuyla buluştu. Deniz, Türkiye'deki Aleviliğe dair araştırmaların yüzde 95'inin Türk kökeni üzerinden inşa edildiği için böyle bir çalışmaya giriştiğine dikkat çekti.

MUSTAFA DOĞAN / AMED

Gazeteci-yazar Hüseyin Deniz, 4 yıl süren bir çalışma sonucunda iki ciltlik Yezdanilik İnanç Terimleri Sözlüğü kitabını yayımladı. Sitav Yayınları’ndan çıkan kitap bin 583 sayfadan oluşuyor. Yazılı metinler, sözlü kayıtlar ve bireysel görüşmelerle inançlara ait birçok kutsal yapıyı ziyaret ederek, semboller, mezar taşları, kaya resimleri ve kabartmalar üzerinden araştırma yapan Deniz, inanç alanına mercek tutmayı amaçlıyor.

Kitabı hakkında sorularımızı yanıtlayan yazar Hüseyin Deniz, Türkiye'deki Aleviliğe dair araştırmaların yüzde 95'inin Türk kökeni üzerinden inşa edilme çabasının kendisini böyle bir çalışma yapmaya teşvik ettiğini söyleyerek “Kitabı daha önce yayınlanmış sözlüklerden ayıran, okuyucuya birden çok inancın terimlerini bir arada sunmasıdır" dedi.

Ötekileştirilen inançlar

Kitabında adı geçen ve ötekileştirilen ya da marjinalize edilmeye çalışılan bu inançların ilke, felsefe, ritüel ve terimler kadar, tarihsel olarak aldıkları yol ve bu yolların birbiriyle buluştukları kavşaklar konusunda bilgi vermeyi amaçladığını belirten Deniz ”Ortak anahtar olarak ‘Yezdan/Yazdan: Tanrı’ ile buna içkin olan ‘Niyaz/miyaz: Yakarış’, ‘Dilek/kurban: Sunu’ gibi arkaik kavramların günümüzdeki varlığı; bugünü dün ile buluşturan merkezi bir bağın varlığına dikkat çekiyor. Bu yüzden de kitaba 'Yezdanilik İnanç Terimleri Sözlüğü' adını verdim" diye belirtti.

Özgünlükler ve farklılıklar irdelendi

İnanç sözlüğü araştırmasına ilk olarak 2017’de başladığını kaydeden Deniz, en yoğun çalışma sürecinin  2019-2022 yıllarında olduğunu anlattı. Deniz, "Bu süreçte, yazılı metinler kadar, sözlü ya da görüntüsel kayıtlar, toplantılar, konferanslar, bireysel görüşmelerden yararlandım. Ancak asıl kaynakları söz konusu inançların kutsal kitapları ile bu konuda içerden yazılmış yapıtlar ve çeşitli araştırmalar oluşturdu. İnançlara ait kutsal yapıların bir kısmı ziyaret edildi, bir kısmının ise tasvirlerine, görüntü ve görsellerine bakıldı. Ayrıca, semboller, mezar taşları ya da kaya resimleri ve kabartmalar üzerinden de özgünlükler, farklılıklar ve çakışmalar irdelendi. Bu çalışmada halen eksik yanlar, hali hazırda doldurulması gereken boşluklar var. İleriki süreçlerde bu boşlukları dolduracak kaynaklara ulaşma imkanı doğmasını umut ediyorum” dedi.

Benzerlikler fazla

Sözlüğü hazırlarken yapmış olduğu çalışmaları da dile getiren Deniz, “Reya Heq/Raa Haq, Alevilik ile Bektaşilik arasındaki benzerlik, farklılık ve ayrışmalara dair süre giden tartışmaları takip etmekle birlikte; daha önemlisi bu süreçte Êzdayi, Kakai, Yarsan/Yaresan (dışsal tabir Ehl-i Hak) inancıyla karşılaşmalarım oldu. Hem yazınsal hem de bu inançları bilenler nezdinde araştırmalar yaptım. Kakailerle 2000’lerden sonra buluşma imkânım oldu. Yaresan inancının Azerbaycan’daki aktif yürütücülerinden Cevat Murtezaoğlu ile birkaç kez İstanbul’da buluştuk. Bu süreçte birçok kez Êzdayî inanç mensuplarıyla görüşmelerimiz oldu. Her ne kadar kavramsal ve dilsel ortaklıklar bilgim dahilinde olsa da anlatı ve ortak mitler hakkında benzerlik ve çakışmaların daha fazla ve derinlemesine olduğunu bu karşılaşmalarda fark ettim. Prof. Dr. Kadri Yıldırım ve Murtezaoğlu’nun, Yaresan kutsal kitabı Serencam’a dair dikkat çeken uyarılarına da değinmem gerekir. Tüm bunlardan sonra asıl ilgimi uyandıran, bu inançların çok fazla yanları olmasına karşın birbirlerinden haberdar olmaması ve aralarında bir ilişkinin bulunmamasıydı” ifadelerini kullandı.

Aktarıcıların sayıları azalıyor

Kitabı hazırlamaya karar vermenin uzun zaman aldığını söyleyen Deniz, bunun nedeninin Türkiye’deki Rêya Heq/Raa Haq ve benzeri inançların giderek daha da az görünür olması olduğunu belirtti. Deniz, “Bu inançlara dair bilgi ve birikim, sözlü aktarım üzerine olduğu için bir belgeye ulaşmak çok istisnai bir durum. Dolayısıyla geriye inanca dair birikim sahibi canlı kaynaklar kalıyor. Ne yazık ki inanç açısından donanımlı sözlü tarih aktarıcıların sayısı da her geçen gün azalıyor. Sorun bununla da bitmiyor; bir de ‘sır’ olarak atfedilen inancın bizzat kendisinin çeşitli güvenlik endişeleriyle herkese sunulmaması gibi kısıtlamalar söz konusu. Dolayısıyla bu çalışma yapılırken yazılı-sözlü birçok kaynak karşılaştırılarak yol alınmaya çalışıldı” diye konuştu.

Hem asimilasyon hem oto-asimilasyon

Anadolu, Mezopotamya, İran, Kafkasya coğrafyasında benzerlik taşıyan diğer inançlara da bakma imkanı bulduğunu dile getiren Deniz, benzerliklerin tarihi ve ritüel boyutunu da kitabına dahil ettiğini söyledi. Deniz sözlerini şöyle sonlandırdı: “En temel benzerlik ise bulundukları coğrafyalarda ötekileştirme politikalarına maruz bırakılmaları. Sürekli bir güvenlik sorunu yaşayan bu inançlar hem bir asimilasyon hem de bir oto-asimilasyonla karşı karşıya. Dolayısıyla kavramlar, tanımlar, ritüeller de değişime uğruyor ve birçok anlatıda bu değişimi gözlemlemek oldukça mümkün. Buna da dikkat çekilmeye çalıştım.”

Gazeteci-yazar Hüseyin Deniz’in, “Sey Mistefa û Axcê” adıyla Dêrsim’deki yerel bir aşk destanını içeren bir derlemesi de bulunuyor. Kürtçe-İngilizce-Türkçe “Ferhenga Abori” adıyla ekonomik tabirleri karşılaştırdığı bir sözlük de hazırlayan Deniz, Yezdanilik İnanç Terimleri Sözlüğü’nün parçası olacak bir çalışmaya da devam ediyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.