’Özgürleşen kadın, özgürleşen toplumdur’

Forum Haberleri —

.

.

  • İstanbul Sözleşmesi’ni sahiplenen herkesin siyasi düşüncesi, kişiliği, kimliği ne olursa olsun tutumu anlamlıdır. Desteklemek gerekir. Şu da net olarak anlaşıldı; AKP ve MHP faşizminin son bulması, kadınların örgütlenme ve mücadele düzeyi ile direk bağlantılıdır.

İrfan Sabri AHMET

Toplumsal mücadeleler tarihinde özgürleşme düzeyi açısından kadının rolü çok önemlidir. Doğal toplumda kadının ve ana kadının rolü eşitlik, özgürlük ve ortak yaşam anlamında çok belirleyicidir. Kadın, doğal toplumun sosyal, üretimsel, politik ve ekonomik hatta komünleşme noktalarında özne rolünü görerek topluluk yaşamının adil yürütülmesinde çok tarihi bir rol oynamıştır.


Hiyarerşi ve iktidarın gelişimi, rolün erkeğe geçmesi ve erkeğin kadın üzerinde hakimiyet kurma, egemen olma hırsını geliştirmiş, doğal toplum ilişkileri bozulmuş, kadın toplumsal cinsiyetçilik anlamında horlanmaya başlanmıştır.


İktidar ve devlet aygıtlarının toplum yaşamına girmesiyle beraber kadına karşı her türlü kölecilik geliştirilmeye başlanmıştır.


Toplumlar tarihinde hiyerarşi, iktidar ve devletin ortaya çıkması toplumsal cinsiyetçiliği de dumura uğratarak en ağır egemen olma ilişkileri kadına dayatılmıştır. Onun için doğal toplumun aşılması ile beraber kadın haksızlığa, şiddete, işkenceye, her türlü köle statüsüne maruz bırakılmıştır.
Kadına yönelik şiddetin dayandığı zihniyet; hiyerarşi, iktidar ve devlet kafalı erkeğin ortaya çıkmasıyla başlar. Dikkat edilirse toplumsal mücadeleler gelişir, değişir fakat bu erkek egemen zihniyeti değişmiyor.


Kapitalist Modernite çağında bu erkek egemen hırs ve zihniyet çok daha ince yöntemlerle faşizmin ideolojik olarak dayandığı liberalizmden mayasını alır. Burjuva liberalizmi çok daha ince yöntemlerle kadını ambalaj ve reklam objesi yaparak spor, sanat ve sex olarak bilinen 3 S’lerle köle durumuna getirilmiştir.


Bugünlerde basında ve kamuoyunda çok sözü edilen “İstanbul Sözleşmesi” esas olarak AK üye ülkelerinin mutabık olduğu Türkiye’nin de dahil altında imzası bulunan kadına dönük her türlü şiddetin red edildiği, şiddete maruz kalan kadınlara savunma, korunma ve güvencelerin tanındığı bir sözleşme oluyor. Esasta zihniyet anlamında neo-liberalist ifade ve politikalar içeriyor. Yine de insan ve kadın hakları anlamında bu sözleşmeyi sahiplenmek doğru bir tutumdur. Ama yeterli değildir.


Esasta kadının her türlü toplumsal mücadelede özne olma hakkı ve görevinin savunulması önemli olmaktadır.


AKP–MHP faşist zihniyetine sahip kimi bakanlar, aydınlar, kalemşörler adeta Özel Savaşı yaşamın her alanına yayarak İstanbul Sözleşmesinden Türkiye’nin çekilmesini gündeme getirerek adeta gündem saptırması yapıyorlar.


Kürdistan’da uzman çavuşlar sürüsü çok örgütlü ve planlı olarak Kürtlerin kız çocuklarına, genç kadınlara taciz, tecavüz ederek, Kürt gençlerini kurşunlayarak, Kürt genç kız ve genç erkeklerine her türlü uyuşturucu bağımlılığı, sanal medya ilişkileri bağımlılığı dayatılarak yurtseverlikten, kendi değerlerini sahiplenmekten uzak tutulmalarına yol açıyorlar. Bunun adı da şiddettir. Şüphesiz ailede, çevrede, okulda, iş yerinde toplumsal düzen olarak erkek hakim olduğundan tüm bu şiddet erkek egemen zihniyetten ve devletçi zihniyetten kaynaklanıyor.


İstanbul Sözleşmesi’ni sahiplenen herkesin siyasi düşüncesi, kişiliği, kimliği ne olursa olsun tutumu anlamlıdır. Desteklemek gerekir. Fakat bu eksende mücadele ederken AKP–MHP faşizminin Kürdistan’da uzman çavuşlar JÖH ve PÖH’ler, paramiliter kontralar, korucu ve bekçilerle Kürt çocuklarına ve gençlerine işkence ve faşist baskıları göz ardı edilmemeli. Bu baskılara karşı çıkmak, kendisine insanım diyen her kesin görevidir.


Esas yapılması gereken AKP–MHP faşizminin Kürt ve sosyalist kadınlar şahsında son süreçte çok planlı ve sistemli olarak kadınların örgütlü yapılarına, bir konsept olarak saldırdıkları, bu faşist konsepte karşı savunma, örgütlenme ve özgürleşmeyi bir mücadele çizgisi dahilinde sürekli geliştirmektir.


Aydınlanan, örgütlenen ve özgürleşen kadın tüm bu saldırıları boşa çıkarıp özgürleşmiş toplumun yaratılmasını ortaya çıkaracaktır. Onun için Kürt kadını ve sosyalist kadınlar AKP–MHP faşizminin panzehiridir. Bundan dolayı bu kadar saldırıya maruz kalıyorlar.


Kadınların örgütlenme düzeyi toplumun örgütlenme düzeyinin somut göstergesidir.


Hilafet zihniyetli, İhvani Muslim’in zihniyetli, Taliban’ın gerisinde bir zihniyete sahip, islamiyeti kendi iktidar çıkarları için kullanan AKP–MHP faşizmi yıkılmadıkça ne kadına yönelik şiddet, ne de şiddet ve savaştan beslenen inkarcı siyaset son bulmayacaktır.


Şu net olarak anlaşıldı; AKP ve MHP faşizminin son bulması, kadınların örgütlenme ve mücadele düzeyi ile direk bağlantılıdır. Kadın özgürleştikçe, toplum özgürleşecek, özgürleşen toplumda AKP ve MHP iktidarı ve zihniyeti yok olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.