Özgürlük gerillasına kimyasal saldırılar

Forum Haberleri —

Gerilla

Gerilla

  • İki günde 35 kez kullanılan kimyasal bombadan ve özel bir yöntemle atılan yasaklı bombalardan bahsediyoruz. Öldürücü kimyasal ve diğer bombalardan söz ediyoruz. Açık havada değil, tünellerde direnen bir halkın en yiğit, en cesur ve en fedakar, seçkin kızlarına ve oğullarına karşı bu bombalar kullanılmaktadır. Halepçe, tünellere taşınmaktadır.
  • Zaman, yasa-hukuk içinde kalarak, söz söyleyip, uygun cümleler kurmak için kafa patlatmak değil, kimyasal silahlar ve yasaklı bombalar için, bedelse bedeli göze alarak, söz söylemenin ve eyleme geçmenin zamanıdır. Bizlerin geleceği için en büyük değerleri olan canlarını ortaya koyan bu yiğit insanlara şimdi sahip çıkılmayacak da ne zaman sahip çıkılacak?

BAHATTİN SEMSUR

Son zamanlarda neredeyse halk-ülke ve bölge olarak kaderimizi belirleyen Kurdistan özgürlük savaşı gündemlerin sonuna düşürüldü. Günlük olarak Medya Savunma Alanları’nda yürütülen kader tayin eden savaşa ilişkin HPG-BİM’in açıklamaları da olmazsa, neredeyse sanki böyle bir savaş yokmuş gibi hareket edilecektir.

AKP-MHP faşist hükümeti tarafından normalleşme-yumuşama adı verilen, halkları, emekçileri, kadınları ve gençleri beklentiye sokmayı hedefleyen bir özel savaş gündemi oluşturuldu. Sömürgeci soykırımcı Türk devletinin faşist şeflerinin bilinçli olarak oluşturduğu bu gündeme, sözüm ona muhalefet de balıklama dalmaktan geri durmadı.

Ayrıca faşist sömürgeci Türk devletinin Kürt siyasetçilerine verdiği cezalar, hemen hemen her gün, yürüttükleri siyasi soykırım saldırıları sonucu onlarca yurtsever, demokrat insan tutuklanmaktadır. Her birisi mücadele içindeki yeri-konumuna göre tartışılmaktadır.

Ancak HPG-BİM’in 22 Mayıs açıklaması yeni bir duruma işaret ediyor. Herkesin deyim yerindeyse, gözlerini, kulaklarını ve en önemlisi de yüreklerini bu habere açması gerekiyor. Haberin özeti şöyledir: Son iki gün içinde Zap ve çevresinde 35 kez kimyasal bomba kullanılmış. Tam 35 kez… Yani sömürgeci soykırımcı Türk devletinin faşist hükümetinin talimatıyla son iki günde Zap’ta Kurdistan özgürlük gerillasına karşı 35 kez kimyasal bomba kullanılmış. Ayrıca bu kimyasal bombaların yanı sıra bir de yasaklanmış patlayıcılar da atılmıştır. Zaten savaş uçaklarının, SİHA’ların, helikopterlerin, patlayıcı yüklenmiş dronların, tankların ve diğer ağır silahlarla yapılan saldırıların haddi hesabı yoktur.

Bir miting veya yürüyüş anında, açık havada faşist AKP-MHP hükümetinin polis sürülerinin devrimci-demokrat ve yurtseverlere karşı attığı birkaç gaz bombasından bahsetmiyoruz. Etkisi, limonla, kolaylıkla kısa sürede geçecek olan biber gazından bahsetmiyoruz. Hele hele atıldığında hemen gençlerin alıpta tekrar fırlattığı ya da tekme savurduğu gaz bombasından hiç söz etmiyoruz. Elbette bu halklarımıza, kadınlara, gençlere atılan gaz bombalarını normal görmüyor, basite almıyor ve küçümsemiyoruz. Mukayese amacıyla dile getiriyoruz.

İki günde 35 kez kullanılan kimyasal bombadan ve özel bir yöntemle atılan yasaklı bombalardan bahsediyoruz. Öldürücü kimyasal ve diğer bombalardan söz ediyoruz. Açık havada değil, tünellerde direnen bir halkın en yiğit, en cesur ve en fedakar, seçkin kızlarına ve oğullarına karşı bu bombalar kullanılmaktadır. Halepçe, tünellere taşınmaktadır. İhsan Sabri Çağlayangil denilen katil, Dersim’de nasıl insanlarımızı mağaralara doldurup, zehirli gaz sıktıklarını, ardından da mağara kapılarının üstlerine nasıl kapatıldığını anlatır. Sanıyoruz, bunu bilmeyen-duymayan kalmamıştır.

21 Mayıs tarihli Özgür Politika gazetesinde de konuyla ilgili çarpıcı bir haber vardı. Haberden kısa bir bölüm aktarıyoruz: “Medya Savunma Alanları’na işgal saldırılarını sürdüren Türk ordusu, yıllardır giremediği Gire FM Direniş alanındaki savaş tünellerine son 10 gündür yasaklı patlayıcılar ve patlayıcı yüklü dronların yanı sıra kimyasal gazlarla saldırıyor.”

Bu kimyasal saldırılar, herhangi bir ülkede değil, Kurdistan’da oluyor. Kurdistan’da yaşayan herkesin birkaç adım uzaklığında bir yerde olup-bitiyor bunlar. Orada saldırıya uğrayan da bizlerden uzak kimseler değildir. Ailemizden, aşiretimizden, köyümüzden veya mahallemizden birileridir. Yani her birisi bir tarihi kahraman, bir vatan parçası bizim gençlerimizdir. Onlar, birkaç günde bir kısa künyeleri, kimlikleri haber bültenlerinde aktarılan, Kurdistan halkının en yiğit ve en güzel kızları ve oğullarıdır.

Hani 2022 yılında kimyasal saldırı sonucu şehit düşmeden önce, son nefeslerini vermeden önce, Baz ve Helbest adlı gençler vardı ya, işte onlar gibi… Onların görüntülerini hatırladınız mı? Başur Kurdistan’ın genç Delal’i vardı bir de yanlarında ve diğerleri… Bu son saldırılarda acaba şehit var mı, yok mu? Varsa ne kadar? Bilemiyoruz!

Bırakalım şu bu sorun veya gündemi… Canlar gidiyor canlar… Kan akıyor kan… Gençlerimizin kanı… Gençlerimiz kimyasal silahların, yasaklanmış bombaların saldırısı altında… Hem de on gün boyunca her gün Gire FM’de gençlerimizin ciğerlerine zehirli, öldürücü gaz bombalanıyor…Ciğerler paramparça edilmek, onlarla birlikte özgürlük umutları da paramparça edilmek isteniyor. Zehirlenen, öldürülmek istenen umutlarımız… Umutlarımız… Bunun anlaşılmayacak bir tarafı var mı? Elbette bir değil, birçok gündemimiz vardır. Hepsi de önemlidir. Ama hangi gündem, zehirli gazların ve yasaklanmış bombalar altındaki gençlerimizin gündeminden daha önde olabilir?

Biliyoruz, “sömürgeci soykırımcı Türk devleti gerillaya karşı kimyasal gaz kullanıyor" demenin bedeli vardır. Hele hele ortada dezenformasyon yasası varken ve etki ajanlığı yasası çıkarılmaya çalışılırken bunları açık açık dile getirmek ve bir de sokaklara çıkmak elbette yürek ve cesaret istiyor.

Bir dönem Fransız sömürgecileri Cezayir’de katliam yaparken, J.P. Sartre çıkıp, saldırıyı lanetlemiş ve bir de “hepimiz katiliz” diyerek Fransız halkını katil olmamak için uyarmıştı. Yıllar sonra, TTB Başkanlığı’nı yapan bir Türk aydını da çıkarak, sömürgeci Türk ordusunun yaptığı kimyasal saldırı sonucunda şehit düşen Baz ve Helbest isimli gerillaların durumuna bakarak, ”konunun” incelenmesi gerektiğini belirtmişti.

Şu anda İsrail Siyonizm'i Gazze'ye ve Refah'a yönelik soykırım saldırılarını yürütüyor, ancak İsrail halkından önemli bir kesim, her fırsatta sokaklara çıkarak, cani-soykırımcı faşist ırkçı Netanyahu’yu protesto ediyor. Filistin halkının haklarını bu ateş çemberi içinde savunabiliyor. Türk halkından da temsilciler, Netanyahu’nun ikiz kardeşi, Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’ye karşı harekete geçebilir.

Zaman, yasa-hukuk içinde kalarak, söz söyleyip, uygun cümleler kurmak için kafa patlatmak değil, kimyasal silahlar ve yasaklı bombalar için, bedelse bedeli göze alarak, söz söylemenin ve eyleme geçmenin zamanıdır. Bizlerin geleceği için en büyük değerleri olan canlarını ortaya koyan bu yiğit insanlara şimdi sahip çıkılmayacak da ne zaman sahip çıkılacak?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.