Özür dilenecek bir olay yok!

Haberleri —

Türk İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, 34 kişinin öldürüldüğü Roboskî Katliamı’nın gerçekleştiği 28 Aralık 2011’den bu yana sorulan “Vur emrini kim verdi?” sorusuna ilk yanıtı veren yetkili oldu, sorumlunun Hava Kuvvetleri’ndeki komutan olduğunu söyledi. Özür dilenecek bir şeyin olmadığını, suçluluk psikolojisi de taşımadıklarını belirten Şahin, katliamın sorumlusu olarak da ölenler ile BDP’yi gösterdi.
Bakan Şahin, NTV’ye yaptığı açıklamada, konuyla ilgili şöyle konuştu: “Her kurumun, her işleyişin bir denetim mekanizması vardır. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), emniyet ve yargının belli bir mekanizması vardır. Terörist görünümlü bir gruba yönelik ateş açılması olayı soruşturulmaktadır. Bu olay, güvenlik güçlerimizin tecrübe hanesine kaydedilmiş bir olaydır. Daha dikkatli, daha doğru tespitler yapıp ona göre hareket etme durumundayız. “

Vur emrini komutan verdi

Şahin, “vur” emrinin kimin verdiği yönündeki bir soru üzerine de “Olay ani gelişen bir olaydır. Görüntüler alınmış değerlendirme yapılmıştır. İlgili kademeler zamanla yarışmaktadır. Vur emrini Sayın Cumhurbaşkanı verecek değil. Gündelik yönetimi Başbakan, Genelkurmay Başkanı yapacak değil. İçişleri Bakanı olarak ben de 81 ildeki olayları anlık yönetecek durumda değilim. O zaman diğer yetkililere, görevlilere hiç ihtiyaç yok demektir. Bunu sorgulamak bile mantıki olarak yanlıştır. Mutlaka yönetim sorumludur. Aşağının yaptığı yanlıştan yukarısı da hukuken ve siyaset olarak sorumludur. Olayı anlık yönetecek, askeri ve emniyet yetkililerdir. O anda emri Ankara’da Hava Kuvvetleri’nde o görüntüleri analiz eden komutanlar vermiştir” dedi.
Kaçakçı olmasalarmış!
Yaşamını yitirenlerin kaçakçılık yaparak geçimlerini sağladıklarını söyleyerek bombalanmalarını savunan Şahin, “Yanlıştan doğru sonuç çıkmaz. Hayatlarını kaybetmemiş olsalar ve sağ ele geçirilmiş olsalar kaçakçılıktan yargılanacaklardı. Daha ağır bir sonuç olunca yargılanamaz duruma gelip hayatlarını kaybedince kaçakçılık olayı gölgede kaldı” dedi.

Ölenler figüranmış
PKK’yi ‘kaçakçı’, ölen sivilleri de ‘figüran’ olarak tanımlamaktan geri durmayan Şahin, “Kaçakçılık yapanlar orada hayatını kaybeden 34 insanımızla sınırlı değil. O bölge Kandil’e doğru KCK’nın kontrolünde bir bölge. Örgütün para kaynaklarından biri de kaçakçılıktır. Hayatını kaybeden insanlarımız olayın sadece figüranlarıdır. Olayın başrol oyuncularını sorgulamak gerekir. Filmin büyüğüne bakmak lazım. Filmin senaristi, baş oyuncusu vardır. Figüranlara takılıp kalıyoruz. O insanlara kaçak malı veren PKK terör örgütüdür. Kaçakçılığın rantını elde eden KCK terör örgütüdür” diye konuştu.

BDP’yi sorumlu tuttu
Şahin, bununla da yetinmeyerek katliamdan BDP’yi sorumlu tuttu: “Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) bu olayın parçası durumundadır. BDP cenazelerde yaptığı iğrenç davranış, 34 kişinin cenazesinin üzerine örtüğü iğrenç bez parçasını hesabını vermek durumundadır. BDP’nin bayrağı mıdır, neyin işaretidir. Bunları sorgulamamız lazım.”

O gençler orada olmamalıydı
Bakan Şahin, özür talebiyle ilgili olarak da “Özür dilenecek maiyette bir olay değildir. Özür dilenecek bir olay yoktur. Hantepe olayı vardır. Katırlar sırtında gelen silahlarla askerlerimiz şehit edilmiştir. Olayı suçluluk psikolojisiyle görmüyoruz. O gençlerimiz orada olmamalıydı” diye konuştu.

Öcalan’la müzakere olmaz
Başbakan Erdoğan’ın BDP’yle görüşebileceği açıklamasını da değerlendiren Şahin, şunları söyledi: “Müzakere ön şartı terör örgütünün silah bırakmasıdır. Başbakan çağrı yapmıştır. BDP’nin buna yeteneği, iradesi var mıdır? Ben hiçbir zaman umudumu kaybetmedim. BDP, KCK’nın güdümlü bir uzantısı görünümündedir. Öcalan’la müzakere mümkün değil. Terör suçundan ömür boyu mahkum olmuş, ‘terörist başılığı‘ tescil edilmiş birisiyle görüşülmesi mümkün değildir. Parlamentodaki siyasi partiyle görüşülebileceği ifade ediliyor.”

 HABER MERKEZİ




Kaplan: Hesap versinler

BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, AKP Hükümeti’nden gelen çelişkili açıklamalara dikkat çekti.
Kapan, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Başbakan ve bazı bakanların Roboskî Katliamı konusunda çelişkili açıklamalar yaptığını söyledi. Türk Başbakan Recep T. Erdoğan’ın, Pakistan’da ‘’hata yaptık, özür diledik, tazminat ödedik’’ dediğini belirten Kaplan, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın Meclis Genel Kurulu’nda kendilerinin katliamı kimin yaptığı sorusuna ‘’PKK yaptı’’ dediğini anlattı. Kaplan, ‘’İnanın PKK’nın heronları, predatörları, F-16’ları ve bu kadar teçhizatı olduğunu kimse bilmiyordu, biz de bilmiyorduk. Ya 75 milyon insanı aptal sanıyorlar, bu kadar sorumsuzca açıklamalarda bulunuyorlar ya da yalan söylemeyi, dezenformasyon ve demagoji yapmayı Hükümet alışkanlık haline getirdi’’ diye konuştu.
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in ‘’bombardıman emrini görüntüleri izleyen komutanın verdiğini’’ söylediğini ifade eden Kaplan, şöyle konuştu: ‘’İçişleri Bakanı bu komutanın adı, görev ne, kiminle görüntüleri izledi, kime emir verdi? Hükümete karşı sorumlu olan Genelkurmay’ın, bu komutanı ve onunla bu görüntüleri izleyip F-16 pilotlarına ‘vur’ emri veren komutanlar size hangi resmi bilgiyi, hangi saatte verdiler? Çıkın, açıklayın. Kim bu komutan, çıkın açıklayın. Elbette ki Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar bu konuların direkt üzerinde ve F-16 uçağında oturmuyor. Hükümet’in memurlarının aldığı emirle, uyguladığı kararla katliam uygulanmıştır. Meclis tezkere kararı almış, Hükümet’e yetki vermiştir. Hükümet de tezkere üzerine askere yetki vermiştir. Peki Hükümet’in bu yetkiyi denetleme ve yapılanları görme, raporları alma sorumluluğu yok mu? 8,5 aydır durmadan uçaklar hava bombardımanı yapıyor. Bunca uçak, bomba, bunca masraf ne oldu bugüne kadar? Hükümet’in bunun hesabını Meclis’e vermesi gerekmiyor mu? Siyasi sorumluluk bunu gerektirmiyor mu? Hükümetin emri altındaki memurların işlediği suçlarda elbette ki bizim muhatabımız Hükümet’tir.’’
İçişleri Bakanı Şahin’in, ‘’görüşme ışığı doğunca, (müzakerelerin ön şartı olarak BDP silahı bıraksın)’’ dediğini ifade eden Kaplan, elindeki kalemi kürsüye bırakarak, şöyle konuştu: ‘’Buyurun benim silahım, kalemimi bıraktım, gelin görüşelim. Meclise seçilip gelmiş bir partiye, ‘silahları bırak gel’ demek nasıl bir konuşma tarzıdır. Böyle bir müzakere şartı olabilir mi? Allah akıl selamet versin. Gerçekten üzülüyorum. Bu Hükümet’in artık bir karar vermesi lazım; kiminle konuşacağız, müzakere edeceğiz, nasıl konuşacağız? Başbakan, Milli Savunma ve İçişleri Bakanları ayrı telden çalarsa, nasıl olacak bu iş? Bu kadar sorumsuz davranma hakkı var mıdır siyaset kurumunun? İçişleri Bakanı’nı bir yandan da takdir ediyorum; inanın samimi itirafları ve samimi beyanları TCK’da etkin pişmanlık faslına giriyor.’’

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.