Patnos Cezaevi'nde insanlık dışı koşullar

Patnos L Tipi Cezaevi
- Patnos Cezaevi'nde hijyen koşulları çok kötü. Tutsaklar kanalizasyon suyu kullanmaya mecbur bırakılıyor. Yiyeceklerden kuş pisliği ve taş çıkıyor. 10 kişilik koğuşlarda 40 kişi kalıyor. Bu koşullar tutsaklar için işkenceye dönüşmüş durumda.
ASMİN BARAN / AMED
Kürt kentlerindeki cezaevlerinde tutsaklarla görüşen ÖHD Van Şube Eşbaşkanı Murat Özçiçek, cezaevlerinde insan haklarını ihlal eden uygulamaların giderek arttığına dikkat çekti. Özçiçek, tutsakların temiz suya erişimden ilaçlarına kadar pek çok temel haktan yoksun bırakıldığını, izolasyonun ise dayanılmaz bir boyuta ulaştığını vurguladı. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Van Barosu ve TUAY-DER yetkililerinden oluşan bir heyet, bölgedeki çeşitli cezaevlerine ziyaret gerçekleştirdi. Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi, Ahlat T Tipi Kapalı Cezaevi ve Patnos L Tipi Kapalı Cezaevi’nin de aralarında bulunduğu tesislerdeki incelemelerin ardından ÖHD Van Şube Eşbaşkanı Avukat Murat Özçiçek, tespit edilen hak ihlallerini kamuoyuyla paylaştı.
Kürtçeye ambargo
Cezaevlerinde yaşanan sorunların ortak ve sistematik olduğunu belirten Özçiçek, "Mahpuslar toplumdan tamamen izole edilerek tecrit altında tutuluyor. Özellikle siyasi davalardan hüküm giyenlere yönelik ayrımcılık ve kötü muamele ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Çıplak arama dayatmasından mektup engellemelerine, Kürtçe yazışmaların yasaklanmasından sosyal aktivitelerin kısıtlanmasına kadar çok yönlü hak ihlalleri yaşanıyor. Mahpusların ailelerine ya da ailelerin tutsak yakınlarına yazdığı mektuplar hiçbir gerekçe gösterilmeden engelleniyor. Kürtçe mektupların cezaevine giriş ve çıkışına izin verilmiyor. Birçok hapishanede tutsaklar arasında sohbet etme imkanı yok, sosyal ve kültürel aktiviteler engelleniyor. Bu uygulamalar, tutsakların hem psikolojik hem de fiziksel iyilik hallerine ciddi zarar veriyor" dedi.
Sistematik psikolojik şiddet
Tahliye süreçlerindeki keyfi uygulamalara da değinen Özçiçek, bazı hasta tutsakların tahliye edilmeyerek ölüme terk edildiğini söyledi. Özellikle “pişmanlık dayatmasına” maruz kalan tutsakların “iyi halli olmadıkları" gerekçesiyle tahliyelerin engellenmesinin, psikolojik baskının bir aracı haline geldiğini belirtti. "Bağımsız koğuş dayatması, disiplin cezaları, kütüphane kullanımının yetersizliği veya su/elektrik tasarrufu yapmadığ gibi keyfi gerekçelerle mahpusların tahliye hakları engelleniyor. Bu durum, hukuki dayanağı olmayan bir cezalandırma yöntemine dönüşmüş durumda" ifadelerini kullandı.
'Sağlık hakkı ihlal ediliyor'
Cezaevlerindeki sağlık hizmetlerine erişimin neredeyse imkansız hale geldiğini belirten Özçiçek, hastane sevklerinde uygulanan ağız içi arama ve kelepçeli muayene gibi insan onurunu zedeleyen uygulamalara dikkat çekti. Kadın tutsakların kadın hastalıkları konusunda doktor bulamaması, hasta tutsakların tedaviye erişememesi ve ilaçların verilmemesi gibi ihlallerin hasta mahpuslar için ikinci bir cezalandırma haline geldiğini ifade etti.
'Hijyen koşulları yok'
Özçiçek, tutsakların hem içme hem duş hem de temizlik için suya erişemediğinin altını çizdi. Özellikle Patnos Cezaevi'nde hijyen koşullarının çok kötü olduğunu aktaran Özçiçek, "Tutsaklar kanalizasyon suyu kullanmaya mecbur bırakılıyor. Yiyeceklerden kuş pisliği ve taş çıkıyor. Koğuşlar kapasitenin çok üzerinde dolu. 10 kişilik olan koğuşların kapasitesi 40’a çıktı. Bu koşullar tutsaklar için işkenceye dönüşmüş durumda" dedi.
'Domuz bağı işkencesi'
Patnos, Ahlat ve Iğdır cezaevlerinde mahpuslara yönelik ağır işkence ve kötü muamele uygulamalarının tespit edildiğini belirten Özçiçek, "Domuz bağı gibi işkence yöntemleri devreye sokulmuş durumda. Tedavileri yapılmıyor, sağlık hakkına erişimleri de engelleniyor. Mahpuslar bu durumu şikayet ettiklerinde başka cezaevlerine sürgün ediliyor veya cezalandırılıyor. Bu uygulamalar hem ulusal hem de uluslararası mevzuata aykırıdır" diye konuştu.
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dair kapsamlı bir soruşturma başlatılması gerektiğini vurgulayan Özçiçek, yetkililere uluslararası sözleşmeler ve evrensel hukuk ilkeleri doğrultusunda hareket etme çağrısında bulundu.