Pişman değiliz, hazırız

Necla Yıldız
- “Onurlu bir yaşam için 30 yıl direnen bir kişi nasıl ‘pişmanım’ der ki. 90’ların kaba işkencehanelerinde aylarca direnmiş, pişman olmamış. Şimdi mi pişman olacaklar?”
- “Yaşamı bu kadar çok seven, direnen tutsaklar elbette dışarıyı görmek, topluma karışmak istiyor. Ama onurlu, ilkeli ve doğru bir şekilde…”
AZİZ ORUÇ
Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları’nın keyfi tutumu nedeniyle çok sayıda tutsağın tahliyesi engelleniyor. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan Necla Yıldız’ın da iki sene boyunca infazı ertelendi. Tahliyesi 5 kez engellenen Yıldız, “Cezaevindeki hak ihlalleri sistematik; infaz yakmalar ise keyfi bir baskı aracına dönüşmüş durumda” dedi. Yıldız, “Bağımsız koğuşa geçmeme”, “aramalarda memura yardım etmeme” ve “pişmanlık göstermeme”, “topluma hazır” gibi gerekçelerle infazı yakılan Yıldız, “Onurlu bir yaşam için 30 yıl direnen bir kişi nasıl ‘pişmanım’ der” diye sordu.
Necla Yıldız, 2016 yılında hiçbir somut delil olmadan, sadece polis baskısıyla alınmış tanık ifadeleriyle tutuklandı ve 9 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. 2023 Şubat ayında tahliye edilmesi gerekirken, İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla tahliyesi 5 kez ertelendi. Gerekçeler arasında “bağımsız koğuşa geçmeme”, “aramalarda memura yardım etmeme” ve “pişmanlık göstermeme”, “Dışarıya çıkmaya, topluma karışmaya uygun değil” gibi sudan gerekçeler yer aldı.
Ancak 5 Mayıs 2025’te serbest kalan Necla Yıldız gazetemize konuştu. Tutsakların tahliyelerinin ertelenmesinin temel amacının pişmanlık ve teslimiyet dayatması olduğunu belirtti.
30 yıllık tutsaklar bırakılmıyor
Sincan Cezaevi’nde Sermin Demirdağ, Nedime Yaklav, Hicran Binici, Gülşen Adet, Nuriye Adet gibi çok sayıda 30 yıllık ve hasta tutsağın infazınının yakıldığını hatırlatan Yıldız, “Kurulun hukuksuz kararlarıyla tahliyeler engelleniyor. Sağlık hakkının ötesinde yaşam hakları ihlal ediliyor” dedi. Yıldız şöyle devam etti: “Zindanda 30 yılını geçirmiş, her anı direnişle, mücadeleyle, yaşamı anlamlandırmaya çalışan karıncaya bile anlam yükleyen bu insanlara pişmanlık dayatılıyor. Nasıl kabul etsinler ki, nasıl ‘Pişmanım’ desinler ki, nasıl dilleri döner ki. Onurlu bir yaşam için 30 yıl direnen bir kişi nasıl ‘pişmanım’ der ki. Demez. Hiçbir tutsağın dili de yüreği de dönmez, demez. Bu arkadaşlar ki çoğu daha 90’ların kaba işkencehanelerinde aylarca direnmiş, pişman olmamış. Şimdi mi pişman olacaklar. Yaşamı bu kadar çok seven ve bu kadar direnen tutsaklar elbette dışarıyı görmek, hissetmek, yaşamak, topluma karışmak istiyor. Ama onurlu, ilkeli ve doğru bir şekilde bunu yapıyorlar.”
Mücadele büyütülmeli
Bu süreçte başta hasta tutsaklar olmak üzere cezaevinde haksız yere tutulan binlerce tutsağın bir an önce tahliye olması gerektiğini belirten Yıldız şunları söyledi: “30 yıl cezaevinde kalan, hasta olan arkadaşlarımız tahliye edilmiyor. Bu arkadaşların tahliye olması için sürecin beklenmemesi gerekiyor. İnsan olma bunu gerektiriyor. Toplumsal ve siyasal olarak ciddi bir şekilde bir refleks ortaya koymalıyız. Hasta tutsakların pazarlık konusu yapılması, haksız yere tutulması kabul edilemez. DAİŞ’liler, Hizbullahçılar, askerler bir günde tahliye edildiler. Konu siyasi tutsak olunca mı olmuyor? Bu arkadaşlar için büyük bir mücadele vermek gerekiyor. Tutsak edilme, rehin tutulma durumu ortadan kaldırılmalı, iktidar da devlet de bunu kullanmamalı ve gerekli adımları atmalıdır.”
Poşet bile toplatıldı
İnfaz yakmalarla gündemde olan Sincan Cezaevi’nde sadece tahliyelerin değil temel hakların da sistematik biçimde ihlal edildiğini belirten Necla Yıldız, “Mektup sorunu bitmeden infaz yakmaları başlıyor, hasta tutsaklara rehin muamelesi bitmeden sağlık hakkının engellenmesi başlıyordu” dedi. Cezaevi içindeki keyfi uygulamaların vardığı düzeyi de şu örnekle anlattı: “Bir ara alışveriş poşeti tartışması yaşanmıştı. Cezaevi müdürü poşetleri toplattırdı. Gerekçesini sorduğumuzda, ‘Siz mahkum olduğunuz için mağdur edilmek zorundasınız’ cevabı verildi. Bu anlayış, tüm cezaevi politikasının özeti gibiydi.”
Biz mi toplum mu bize hazır değil?
Nejla Yıldız tutsakların tahliyesine engel olarak ileri sürülen “Topluma hazır değil” ifadesine de karşı çıkarak, “Biz mi topluma toplum mu bize hazır değil” diye sordu. “Öyle bir toplum yaratılmış ki, devletin bunalıma koyduğu, psikolojik sorunlar yarattığı, her gün cinayetin olduğu, katliamın olduğu bir yapı içerisinde aslında umuda ihtiyaç var” diyen Yıldız sözlerini şöyle sürdürdü:
“tüm uygulamalara rağmen cezaevlerinde umut var, direniş var, başarılacağına, zafere ulaşılacağına dair inanç ve mücadele var. Bundan dolayı aslında bence dışarıya çıkmaya çok hazırız. Umudu büyütmemiz gerekiyor. Yaşamı doğru örecek duygulara ihtiyaç var.”
* * *
Cam-ı Cem gibi
Yıldız, cezaevinin yalnızca tutsak edilme alanı değil, aynı zamanda bir mücadele, düşünme ve yaratma mekanı olduğunu da vurguladı. Alevi inancındaki “Cam-ı Cem” kavramına atıf yaparak, cezaevini şöyle tanımladı: “Alevilik'te Cam-ı Cem vardır. Baktığınız ayna sizi değil dünyayı gösterir, toplumu gösterir. Bakabilen olursa cezaevi de biraz öyledir. Baktığın arkadaşta ya da konuştuğun arkadaşta, yaşamı, direnişi, inşayı, güzeli, hareketi, kendini görürsün. Baktığım yerde bir sorun varsa, baktığım dünyada bir sorun varsa bende de sorun vardır. Normalde dar alandır, dört duvar arasında ama birçok arkadaşın yaratıcının özelliği, yapmak istediği, başarmak istediği, mücadele etmek istediği birçok da konu var. Cezaevi biraz cam-ı cem gibi diyebilirim.”
Ütopik roman çalışması: Kurça
Necla Yıldız cezaevinde geçirdiği süreyi üreterek değerlendirmiş. Kaleme aldığı romanı 2026’da yayımlamayı planladığını belirten Yıldız, “Kurça” adını verdiği çalışmasından şöyle bahsediyor:
“2-3 yıldan fazla bir süredir üzerine yoğunlaştığım yani yazıya geçirdiğim bir ütopik roman çalışmasıdır. Birkaç öneri de vardı ama büyük bir ihtimal yarattığım ülkenin ismini alacak: Kurça. Hayali bir isim seçtim. Biraz Kürdistan'dan geliyor. Kur: tepe, dağ anlamına geliyor. Ça ise hayali ürün demektir. Ütopik ve gerçekliği ele alarak yazdım. Olaylara, her gün içinde haşır neşir olduğumuz konulara biraz da ütopik bakmaya çalıştım. Umarım başarılı olurum.”









