PKK inanç özgürlüğünü esas alır

Haberleri —

“Kürtlerden uzak durarak Aleviler özgürlüklerini kazanamazlar sisteme yem olmaktan kurtulamazlar” diyen KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Alevilerin özgürlük mücadelesine kesinlikle destek vermeleri gerektiğini vurguladı. PKK’nin bütün Kürtleri kapsayan, ve onların inançlarına saygı duyan bir hareket olduğunu dile getiren Karasu, “PKK, Êzîdîlerin, Alevilerin ve Sünnilerin de ibadet özgünlüğünü savunan inançlarına saygı duyan bir harekettir” dedi.


Devletin Alevilere bakışını anlamaya çalıştık. Bu politika halen AKP’nın eli ile yürütülüyor. Kısaca asimilasyon devam ediyor. Buna karşı siz Alevilerin örgütlülüğünü yeterli buluyor musunuz?

 Alevilerin kendi taleplerini dinlendirmesi için kendi özgün örgütlemelerini geliştirmelidirler. Ve iki yönlü asimilasyon devam ediyor. Asimilasyona karşı, Alevi örgütlemeleri her yerde olmalıdır. Alevi örgütlemelerinin bulunduğu her yerde, Avrupa’da, Türkiye’de, Dersim’de, Sivas’ta örgütlenmelidirler. Özgün örgütlenmelerini korumalıdırlar. Şunu söylemeye çalışıyorum: Aleviler iki kimliklidir; Kürt Alevilerin, hem Kürt kimliği, hem de Alevi kimliği vardır. Aleviler, özgün örgütlemeleri ile ilgili taleplerini savunurlar. Başta PKK, KCK, BDP gibi örgütleriyle de hem Alevi kimliğine duyarlı bir politikanın içinde olurlar, hem de Kürt kimliği ile ilgili sorunlarını sahiplenebilirler. Yani bu yönüyle Alevi Kürtlerinin iki kimliğinden kaynaklı, sorunlarını ve çözümünü sağlama sorumlulukları vardır. Biz başından beri 90’lı yıllardan itibaren Kürdistan Aleviler Birliğini ön görüp örgütlendik. Avrupa’da ve her yerde Alevilerin kendi özgün örgütlemelerini geliştirmeleri için teşvik ettik. Kendi özgün gazetelerini çıkarabilirler, dergi çıkarabilirler yayın yapabilirler. Bunlar Alevilerin hakkıdır, yapmaları gerekiyor dedik. Bu açıdan biz her zaman her yerde Alevilerin kendi özgün örgütlemelerinin içinde yer almasından yanayız.
Bu Alevilerin özgün örgütlemeleri, Kürt Alevilerin özgün örgütlemeleri, Kürt özgürlük mücadelesine zarar vermez, daha da güçlendirir. Çünkü bir toplum ancak bütün sorunlarına sahip çıkarsa gerçekten özgürlükçü olabilir, özgürlük mücadelesi verebilir. Bu açıdan Alevi sorunlarına duyarsız, üzerindeki baskılara karşı mücadeleyi sahiplenmeyen bir Kürt Alevi’si özgürlük mücadelesi de veremez. Çünkü gerçek bir özgürlükçü ve demokrat değildir. Alevilerin bütün sorunlarına duyarlı değil demektir. O bakımdan ancak bütün sorunlarına karşı duyarlı olan Aleviler Kürt özgürlük mücadelesine cevap verebilir, Kürtlerin özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yer alabilirler. Alevi Kürtler de gerçekten Kürt mücadelesini Kürt kimliğinden kaynaklanan haklarını iyi savunurlarsa, onun mücadelesini gerçek anlamda verirlerse, Alevilik mücadelesini de verebilirler. Yok, Kürtlüğünü savunmayacak, ama Alevilik mücadelesini doğru verecek ya da Aleviliğini savunmayacak, ama Kürtlük mücadelesini verecek. Bu olmaz. Alevilerde meşhur bir söz var; aslını inkar eden haramzadedir. Aslını, ya da bir tarafını inkar ettiği zaman o gerçekten doğru bir özgürlük ve demokrasi mücadelesi verebilir mi? Veremez. Bu açıdan bütün kimliklerinden kaynaklanan sorunlarını gören, onun mücadelesini veren doğru anlamda özgürlük ve demokrasi mücadelesini de verir. Gerçekten de doğru tutum içinde olur, biz bu bakımdan Alevi Kürtlerden bunu bekliyoruz: Hem Alevi kimliğine, hem de Kürt kimliğine sahiplenmesini bekliyoruz.

Devlet artık Alevi sorununu kabul ediyor, ama Cem evlerinin yasal bir statüsü yok, istediği zaman kapatabiliyor. İkincisi Alevilere eskisi gibi yok demiyor, ama benim Alevim diyor...

Hareketimizin yürüttüğü mücadele ile Türkiye de artık ne Kürtlük ne de Alevilik inkar edilebiliyor. Özelikle de bizim mücadelemizin gelişmesi ile birlikte Türk devleti sadece Alevi Kürtlerini değil, Alevi Türkleri de bize yakın olmasını engellemek için, Alevilik politikalarında bir yumuşamaya gitti. Tabi ki Alevi derneklerinin, Alevi toplumun, Alevi ileri gelenlerinin mücadelesi oldu, bunu ret etmiyoruz, ama bu Sivas katliamından sonra oldu. Öncesinde de çok fazla görünmüyordu, ama Kürt Özgürlük mücadelesinin Türkiye’de de geliştirdiği özgürlük ve demokrasi mücadelesi bu hakların sağlanmasında bir basamak oldu. Kürtlerin önemli bir bölümü de Alevidir, bu aynı zaman Alevi Kürtlerde de her türlü kimliğine sahiplenme ve bilincini geliştirme oldu.
Gerek Sünni Kürtler, gerek Alevi Kürtler bu hareketin içinde kendi kimliklerini özgür bir biçimde savunmaya başladılar. Tabi ki mücadelemizin Türkiye’nin bazı politikalarında değişiklik yaptığını görüyoruz. Ama devletin Kürdü sözde kabul etmesi yetmez. Devletin bu sözde kabul edilişle Kürtler yetiniyorlar mı, yetinmiyorlar mı? Aleviler de yetinmemelidirler. Kesinlikle kendi kimliğiyle, kültürü ve inancıyla özgür yaşayacakları bir demokratik sistemin ortaya çıkarması için mücadele etmeleri gerekiyor. Bu konuda kafalarının karışık olmaması gerekiyor. Devlet Alevilerden söz etti diye sorunumuz kalmadı diyerek, devlete kanmamaları gerekmektedir. Alevilerin bugün devlete yakınlaşmaları sorunu değil, bu devlete karşı mücadele verip, devleti değiştirme sorunları vardır. Alevileri devlete yakınlaştırmak isteyenler sorunu çarpıtıyorlar, saptırıyorlar.  Bunun altını özellikle çizmek istiyorum.

Görüldüğü gibi asimilasyon devam ediyor, Aleviler günümüzde acaba bazı dernekler vasıtasıyla Şialaştırılıyor mu, bunu nasıl yorumluyorsunuz?
 Türkiye Caferiler birliği Başkanı Süleyman Gündüz adında biri var. Herhalde devletle ilişkilidir. Onun Alevilerle ilişkilerine bakıyoruz, yani Aleviler üzerinde Şialaştırma politikası güdüyor.  Bundan da anladığımız kadarıyla artık Alevilerin Sünnileştirme değil de, Şialaştırmaya daha yatkın hale getirilmek istendiğini görüyoruz. Böyle bir politika var. Çünkü Sünnileştirme herhalde biraz zor. İlk önce Şialaştırma ondan sonra da onun üzerinden Sünnileştirme politikası yürütülmek isteniyor. Bu da her yönüyle kültürel soykırımın yürütüldüğünü, Alevilerin çeşitli ibadetlerinin nasıl saptırıldığını görüyoruz. Birde Cem vakfının yaptığı Cem törenlerine bakıyorum, Cem törenlerindeki birçok dua ve konuşmalarda, Cuma hutbelerinde verilen vaazlara benziyor. O vaazlarda da devlete övgü var. Cem evlerinde böyle bir şey var mı? Bizim gördüğümüz Cemlerde Alevi toplumu insanlığın huzuru, mutluluğu için bir şeyler söylenirdi. Bütün bunlar tabi ki gerçekten Aleviler üzerindeki kültürel soykırımın devam ettiğini görüyoruz. Bu tür sorunların ağır olduğunu, Alevilerin önemli sorunlarından birinin de bu olduğunu ve üzerinde durulması gerektiğini düşünüyoruz.
Sadece Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılması, Cem evlerinin statüsünün tanınması, din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması- bunlarda önemli- ama bunun dışında da yoğun ve karmaşık sorunlar da var. Bu konuda Alevi Pirlere, Dedelere önemli görev düşmektedir. Aleviliğin özüne sahip çıkması gerekirken, Alevi bir dedenin, inanç sahibinin kendi kimliğiyle kendini ifade etmemesi acı bir durumdur. Kendi dili ve literatürüyle konuşması lazım. Örneğin; cenaze törenlerinin Alevi geleneklerine göre yapılması gerekiyor. Bende geçmişte bazı Alevi törenlerini-cenaze namazlarını gördüm. Ama Alevilerin hiçbir cenaze töreninde, günümüzde basından takip ettiğimiz kadarıyla o tür duaların okunduğunu görmedim. O kesinlikle asimilasyon amaçlı üretilmiş bir yaklaşımdır. Bu konuda kültürel ve inançların kendi doğasına uygun yürütülmesi gerekmektedir. Özellikle bu konuda Alevi dedeleri duyarlı davranmalı ve asimilasyona fırsat vermemelidirler.  

Son dönemde Türk Alevi köylerine Cami yapılıyor, Kürt Alevilerine de Kürtçe yerine, Türkçe deyiş söyletiliyor bu oto asimilasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Buna karşı Aleviler nasıl tavır almalılar?

Alevi köylerine camii yapılması gerçekten ilginç bir durum! Bir kere bundan vazgeçilmedikçe kültürel soykırımdan vazgeçilmiyor demektir. Özellikle söylenildiğine göre Alevi Türklerin olduğu yerlere camii yapılıyormuş, diyorlar camiyi kabul ederseniz oraya suda gider, elektrik de gider. Bu bir komplekstir, okul, camii, Cem evi hepsi birlikte yapılır gibi, bu tabi gerçekten utanç verici bir durumdur. Eğer bu politika yürütülüyorsa buna karşı çok ciddi bir tutum takınması gerekir. Aleviler tabi ki demokrat olmalılar, özgürlükçü olmalılar, yer yer söylüyorlar biz ilericiyiz, biz demokratız diyorlar, ama bunun gereğini yerine getirmiyorlar. Örneğin Kürtler söz konusu olduğundan, Kürt Aleviler söz konusu olduğundan bu ilericilikleri, özgürlükçülükleri, demokratlıkları, insaniyetçilikleri ne kadar pratikleşiyor. Bütün Alevilerin bunu kendilerine sormaları ve doğru cevaplaması gerekiyor.

Cemler asimilasyon yerleri olmuş

Özellikle Kürt sorununa uzak duran Aleviler için söylüyorum. Şimdi herkes ibadetlerini kendi dili ile yapıyorlar, tamam Arapça ezan var, ama bunun dışında Türk’ler İslamiyet’i kendi dilleriyle yapıyorlar, Pakistan kendi dilliyle yapıyorlar, Farslar kendi dilliyle yapıyor. Şimdi Kürt Aleviler de geçmişte dilleriyle cem yaparlarmış, işte kendi dilleriyle dua okurlarmış, ama zaman içinde devletin teşviki ve baskısı ile Kürt Alevilerin dilleri unutturulmaya, bunun bir parçası olarak da kendi Cemlerini de tamamen Türkçe yapma gibi bir gerçeklik ortaya çıkmış bulunmakta. Cemler neredeyse asimilasyonunu esas odak yerleri olmuş, bu eskiden böyle değilmiş, birkaç gün önce bir derneğin konferansında birisine sordular: “siz dilinizde ibadet ediyor musunuz? Etmiyoruz diyor Şah Hatay’ı“ Türkçe söylüyordu, Davut Sulari Türkçe söylüyordu. Davut Sulari şimdi gerçekten çok iyi Dimilkî (Zazaca) biliyor, gerçekten dinleyen arkadaşlar en saf, en hakiki Zazacayı konuştuğunu söylüyorlar.   
Ben 1960’ların sonunda, 1970’lerin başında Davut Sulari’yi defalarca dinledim, Türkçe söylüyordu. Ama şimdi bazıları şahsında bu değiştirilmeye çalışılmıştır. Aşık Daimi, ne güzel Kürtçe konuşuyor, Kürtçe şarkı söylüyor, Aşık Daimi gerçekten de Alevi Kürtlerin dilinin asimile olmamasından ciddi rolü var, çok büyük bir Alevi ozanıdır, bir oğlu da bizim mücadelemizde şehittir. Kürt’tür, Kürtlüğünü bilen bir genç olarak gelip mücadele saflarımızda kahramanca şehit düşmüştür. Daimi’nin de Kürtçe şarkıları var, devlet baskısı nedeniyle, hatta teşviki ile türkü söylemiştir.
Büyük araştırmacı Sayın Mehmet Bayrak araştırmalar sonucunda şu belgelere ulaşıyor: “1960’larda MGK Alevi Kürtlerin asimilasyonu için Alevi dedelerinin, Alevi ozanlarının Türkçe deyiş söylemesini, Türkçe türkü söylemesini teşvik edilmesi kararı alıyor ve Alevi Kürtler için de Türkçenin geliştirilmesi bir devlet politikası olarak yaygınlaştığını“ belirtiyor. Bu nedenle bizim Cemlerimiz Türkçe olsun diyemeyiz. Alevi Kürtlerin Kürtçe, yine Alevi Türklerin de Türkçe kendilerini her anlamda ifade etmeleri doğru olanıdır. Olabilir, Alevi Kürtler bazı Türkçe deyişler de okuyabilirler, ama esas olarak kendi dilleriyle yapmaları doğru olanıdır. Hatta Kürtçenin bütün lehçeleriyle kendilerini özgürce ifade etmeleri gerekir. Devlet o kadar yoğun bir bölme politikası izliyor ki, Kürt lehçeleri arasında bile insanların kafasını karıştırarak dil alanında da Kürtleri bölmeye çalışıyor. Geçenlerde izledim; Dersim Üniversitesi’nde okuyan Bingöl’ü bir genç, devlet politikası gereği “biz şimdiye kadar Zazacayı Kürtçenin bir lehçesi olarak biliyorduk, öyle değil, Zazaca ayrı bir dil” diyordu.  Geçen gün o konferansda sanıyorum aynı kişi idi, Davut Sulari Türkçe konuşur diyen kişiydi. Yine, bir çıkıyor “İşte bizimki Zazaca da değil, bizimkisi Dersimce” diyordu. Orada da Zaza ile Kürdü ayırıyor, ondan sonrada Zazaların içinde de Dersim’i ayırıyor, Bingöl’ü ayırarak dili de bölgelere ve lehçelere göre ayırarak oto asimilasyonu bizzat uygulanıyor. Bu bir devlet politikası olarak yansımaktadır.

Devletin Alevilerde yarattığı Kürt algısını nasıl buluyor ve değerlendiriyorsunuz?

Devletin Türkiye’de belli Alevi kesiminde yaratmış olduğu bir Kürt algısı söz konusudur. Kürtlük tuk-aka edilmiş, gerilik görülmüş, ya da Kürt diye bir şey yok denilmiş. Bu nedenle şimdi Alevi Kürtler biraz kendi dilerine sahip çıkınca, Kürtçe deyiş söyleyince ya da biraz Alevililiklerini Kürt dili ile yapmaya çalışınca bazı çevreler buna olumsuz yaklaşıyor, bu çok kötü bir şeydir. Hele Alevilik adına, Alevi Kürtlerin Alevi deyiş söylemesini, Cemlerini Kürtçe yapmaya çalışmasına tepki göstermek Aleviliğin felsefesine de aykırıdır. Buna böyle yaklaşanlar kesinlikle Alevi olamazlar, gericidirler. İşte bu gerici zihniyet Alevilerin bugün kendi kimlik ve kültürleri ile yaşamalarının önünde engeldir. Bu açıdan bunun bir hastalıklı ve arızalı bir durum olarak görmek lazım. Buna karşı bütün Alevilerin tutum takınması gerekir. Artık bunlar Alevilik adına savunulamaz; ‘Biz Aleviyiz, Kürt değiliz’ diyemezler. Nedirler o zaman, o zaman Alevi değiliz, Kürt değiliz derken şunu diyorlar: ‘Türk’üz’ diyorlar. Türk devleti Kürtleri nasıl Türkleştirmek istiyorsa, onu söyleyenler de özellikle de Kürt olup, ama biz Aleviyiz, Kürt değiliz diyenler de aynı devlet gibi Kürtleri Türkleştirmek isteyenlerdir.

Orada da sizce bir devlet aklı yok mu?

Cem Vakfı’nın arkasında devlet var. Cem Vakfı’nı devlet kurdurdu. Bunu Demirel bizzat söyledi, MGK kararı ile kurulduğunu. Şimdi İzzettin Doğanın kendisi Kürt’tür. Biz Kürt olduğunu iyice biliyoruz. Tabi onun babasının benim dedemle Kürtçe konuştuğunu biliyorum. Artık o asimle edilmiş, Türkleşmiştir. İzzettin Doğan, Türkleşmiş, yani aslini inkar etmiş, aslını inkar eden bir adamdan Alevilere bir hayır gelebilir mi? Gele bilir mi bir soralım? Gelemez tabi.

Bu durumu aşmak için Alevi Kürtler ne yapmalı?

Alevi Kürtler dediğimiz gibi iki kimliklidirler, iki kimliklerine de sahip çıkmalılar. İki kimliklerine sahip çıkarlarsa doğru tavır içerisinde olurlar. Kürtlüğüne sahip çıkmadan, Aleviliğine doğru sahip çıkamazlar, Aleviliklerine doğru sahip çıkmadan Kürtlüğüne sahip çıkamazlar. Çünkü bir konuda inkarcı olan, kendisini savunmayan, kendisine duyarsız olan, diğerine de duyarsız olur. Bu açıdan Alevilerin, Alevi Kürtlerin hem Alevi kimliklerine karşı duyarlı olmaları gerekir, o konuda mücadele etmeleri gerekir, hem de kendi kimliklerine, kültürlerine, dilerine sahip çıkmaları gerekir. Dilerine sahip çıkmaları gerekir, dil bilmiyorlarsa öğrenmeleri gerekir. Belki ben eleştirileceğim, bende asimle edilmiş birsiyim. Ama bunun öfkesini duymak lazım. Bunu kabul etmek yerine, buna öfke duymak doğru olan tutumdur. Aleviler kendi kimlik ve kültürüne sahip çıkması lazım. Bu açıdan Alevi Kürtlerinin şimdi Avrupa’da Demokratik Aleviler Birliği var. Türkiye’de ise, Mezopotamya Aleviler Birliği Örgütlenmesi var. Örgütlenmek istiyorlarsa bunlar yanlış değil, benimsenip destek olmaları lazım.

HDK tüm ihtiyaçlara cevap veren bir modeldir


Türkiye modelinde inanç sorunlarından söz ettiğimizde Halkların Demokratik Kongresi (HDK) tam da burada işlevli görünüyor. HDK bir model olabilir mi, ne diyorsunuz?
 Geçen gün bir dernek başkanı şunu söylüyordu: “biz birey olarak değil de, kendi kurumsal kimliğimizle HDK’ye katılmak istiyoruz.” Tabi ki kendi kurumsal kimliğiyle HDK’ye katılmaları en doğrusudur. Çünkü Radikal Demokrasi anlayışı, ya da Demokratik Konfederal sistem zihniyetinde bütün toplulukların örgütlü bir biçimde bu gibi örgütlenmeler içinde yer almaları gerekiyor. Birey olarak değil, işte Aleviler, Kürtler, Êzîdîler, Süryaniler, kadınlar, emekçiler ve gençler kendi örgütlülüğü ile demokratik sistemin içinde yer almalıdırlar. Sadece birey olarak gidip partiye üye olma değil, toplumsal tabanda kendi kimliklerini örgütleyerek demokrasi mücadelesi içinde yer almalıdırlar. Gerçek demokrasi böyle olur.
Gerçek demokrasi; Tüm etnik, dinsel ve sosyal toplulukların kendi kimliğiyle örgütlenerek sistem içinde yer alması, demokratik kurumlaşmalarıyla yer almasıyla mümkündür. Bu açıdan biz tabi ki Alevilerin de kendi kurumsal kimlikleri ile HDK içinde yer almaları ile doğru buluyoruz. HDK bütün Türkiye’yi esas alan bir hareket olarak Alevilerin de, Kürtlerin de, bütün etnik dinsel toplulukların, Çerkezlerin, Süryanilerin, Ermeni halklarını savunabilmelidirler. Zaten Türkiye’nin böyle bir model partiye, model harekete ihtiyacı var. Böyle bir hareket zaten Türkiye’yi kapsayabilir, çözüm için de bir çıkış noktası olabilir. Bu hem Türkiye için, hem Kürdistan için hem de Türkiye’nin tüm ihtiyaçlarına cevap veren bir modeldir. Aynı zamanda sorunları çözecek bir modeldir.  DEVAM EDECEK



SİPAN CUDÎ/DEVRİM AMED - ANF/BEHDİNAN


paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.