RedHack’ten Türk basın ve siyasetine devrimci müdahale

Türk basınının iktidar ile ilişkisinin tarihsel kökleri Bab-ı Ali’ye yani kapı kulluğuna dayanır. Bu kirli ilişkinin dışında durarak hem iktidara hem de onun aygıtına dönüşen basına karşı tavır alan muhalif gazetecilik çok ağır bedeller ödeme pahasına bu ittifakı deşifre etmek için çok ciddi bir mücadele verdi-veriyor. Ancak uzun zamandır tartıştığımız bu konuya RedHack bugüne kadar görülmemiş bir katkı ile dahil oldu. Öyle bir müdahale yaptı ki RedHack bir tek Türk basınının iktidar ile ilişkisinin geldiği noktayı değil Tayyip Erdoğan’ın damat kontenjanından Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın sadece enerji bakanı olmadığını da deşifre etti. RedHack, Albayrak’ın AKP hükümeti içerisinde Erdoğan adına basınla ilişkileri organize ettiğini ortaya çıkardı. Bununla da kalmadı sadece, doğası gereği iktidarlar karşısında muhalif olması gereken basının değil ana muhalefet partisi CHP’nin de bu kirli siyasal yozlaşmanın bir parçası olduğunu kanıtladı.
Burada dikkat çekilmesi gereken bir husus da RedHack’in bu eyleminin “haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın ihlali” olarak ele alınması tehlikesidir. RedHack’in eylemi siyasal iktidarın ve ana muhalefetin sermaye ve basınla girift kirli ilişkilerini kamu yararı gözeterek deşifre etmesidir. RedHack’in bu kamu yararı gözeten eylemi kangrenleşmiş kirli ittifaka devrimci bir müdahaledir. Ortaya çıkan belgelerin hiç birinde kamu görevi yapan kişi ve kurumların kamu yararını gözeten bir eylemleri söz konusu değil. Aksine siyaset, ordu ve sermayeden oluşan derin bir lobinin açık bir biçimde siyaseti dizayn etme çabası deşifre ediliyor. RedHack’in yayınladığı Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın e-maillerini bu anlamda ele almak gerekiyor.
Berat Albayrak ile yazışmaları ortaya çıkan patron Aydın Doğan’ın damadı Doğan Yayın Holding Başkan Vekili ve Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Ali Yalçındağ, Albayrak’a yazdığı bir e-mailde CHP Yalova Milletvekili ve CHP’nin potansiyel genel başkan adayı Muharrem İnce ile arasında geçen bir görüşmeye yer veriyor. Bu yazışma ana muhalefet partisi CHP’nin de ne denli bu ilişkilerin bir parçası olduğunu gösteriyor. RedHack’in açıkladığı bölüm şöyle: (tırnak içinde kullanılan bölümlerdeki kısaltmalar ve imla hatalarının Yalçındağ’a ait olduğunu vurgulamak gerek)
“Yalçındağ, 10 Mayıs 2016 saat 14:16: “Yalova Milletvekili Muharrem İnce ziyarete geldi. Meral hanımın çıkışının siyaseti hareketlendirdiğini bunun arkasından CHP de de değişimin önünün açılacağını bunun bir fırsat olduğunu, bu fırsatı iyi kullanırsak Başkanlığın önünün tıkanacağını ve vakit geçirmeden bu projeye destek olunması gerektiğini, burada da Doğan medya ve hürriyet in çok önemli konumda olduğunu anlattı. Başkan olunduğu takdirde artık Türkiye’nin kötü günlere geçeceğini ve yapılacakların durdurulamayacağı anlattı. Hadi destek olun yapalım şu işi çıkarın beni ortaya dedi. Bu işi yapacak tek kişi kendisinin olduğunu ifade etti:))) Benim cevabım; Medyanın siyasete karışmasının doğru olmayacağını, siyaseti yönetmeye kalktığımız için çok prestij kaybettiğimizi söyledim. Nasıl olsa bir gün Kılıçlaroğlu’nun yerine geçme şansının olduğunu böyle işleri biraz zamana bırakmakta fayda olacağını anlattım. Yok yok hemen acele yapıp durduralım Tayyip beyi diyor:)). Diyecektim ki en yanlış adrese geldiniz, ama kendimi tuttum, Hayırlısı olsun bir bakalım dedim, ayrıldık. Kolay gelsin.”
Görüldüğü üzere sadece mevcut iktidar değil potansiyel iktidar adayları da basınla olan mevcut ilişkiyi sürdürmekte bir beis görmemektedir. Bu anlamda da CHP ile AKP arasında hiç bir fark olmadığı ortada.
Bu ilişkinin İnce’nin Yalçındağ’ı ziyareti ile sınırlı olmadığını söylemek lazım. Bu anlamda Kılıçdaroğlu’nun basın danışmanı tercihini “eski” bir Hürriyet çalışanından (Okan Konuralp) yana yaptığını da unutmamak gerekir. 15 Temmuz sonrası Ahmet Hakan, Hande Fırat ve son olarak Abdülkadir Selvi arasında mekik dokuyan Kılıçdaroğlu’nun Doğan Grubu’na yakınlaşmasının nedenlerini açıklamaya yardımcı oluyor bu tercih. Nitekim parti içindeki rakibi Muharrem İnce’nin Mehmet Ali Yalçındağ’a sığınmasının mantığını da deşifre ediyor.
İnce’nin genel başkanlığını desteklemesi için Yalçındağ’ı dolayısıyla Hürriyet Gazetesi’ni seçmesinin nedeni elbette salt “basının gücü” değil. İnce’nin asıl desteğini almak istediği odağın ne olduğu yine Yalçındağ’ın yazışmalarında ortaya çıkıyor. RedHack belgelerinde 6 Eylül tarihli “Konu: Jandarma genel komutanı ziyaret” başlıklı bölüm çok dikkat çekici. Bu not CHP genel başkan adayının ince hesabını gösteriyor. Bakan Berat Albayrak’a gece saat 02.25’te gönderilen bilgi notu şöyle:
“Hasan bey iyi akşamlar, 10 gün önce Jandarma Genel Komutanı Yaşar Paşa’ya Ankara’da geçmiş olsun ziyaretinde bulundum. Yanıma Hande Fırat’ı da aldım. Yaşar Paşa şöyle lafa başladı; Mehmet Ali bey eğer Aydın bey sizi tekrar bu göreve getirmeseydi belki de bugün Doğan grubu olmayacaktı. Siz geldiniz grup kurtuldu ama siz de iyi şeyler yaptınız. Teşekkür ederiz. Ama bundan sonra da beklentimiz bu birlik beraberliğe sahip çıkmak. İnşallah bu ayarda gidersiniz dedi. (bu arada bunları bayağı asker sertliğinde söyledi:) ). Bende emredersiniz komutanım dedim.”
Muharrem İnce, Yalçındağ’ın desteğini alması durumunda askerin desteğini de alacağını biliyor. İnce’nin Yalçındağ üzerinden orduya mesaj vermek istediği de aşikar. Bu arada Yalçındağ’ın bir iş adamı gibi değil “paşa”nın emir eri gibi ses tonundan neyi nasıl söylediğini hemen kaptığını ve buna karşılık “emredersiniz komutanım” karşılığı verdiğini vurgulaması da hükümete askere ne kadar yakın olduğunu hissettirmek istediğini gösteriyor. Bu e-mailin devamında ise Yalçındağ ortağı olduğu Natek şirketi ile ABD’de olduğu gibi devletin “siber gücü” olmaya aday olduğunu ancak “paşa”nın kendisini Cumhurbaşkanı’na yönlendirdiğini anlatıyor.
Doğan ailesinin damadı Yalçındağ’ın hükümet üyelerine baldızı Vuslat Doğan Sabancı’yı şikayet hatta ihbar ettiği bölümler ise ancak vahim olarak adlandırılabilir. Yalçındağ 13 Mayıs tarihinde Hasan Doğan’a yolladığı notta, “Vuslat ise İbrahim beyle görüşerek oraya davet edilmiş. Ve gitmiş Beyfendiyi kapıda karşılamış. Olabilir çok normal tabiki. Ama burada bu iş şöyle satılıyor, işte bizde Külliye ile temas kurabiliyoruz. Bu beni biraz sıkıntıya sokuyor. Sadece bilgi vermek istedim” diyerek üstlendiği görevin tek kişilik olduğunun altını çiziyor.
Vuslat Sabancı’nın rol çalmalarının rahatsızlık yaratacağını Aydın Doğan’a ilettiğini de vurgulayan Yalçındağ durumu Albayarak’a şöyle aktarıyor:
“03/ağustos Çarşamba akşamı geç saatte Hande Fırat ile birlikte Sayın CB’mızı ziyaretimizden sonra çıkarken Hasan bey Hande ile Aydın beyle birlikte randevu konusunu konuşmuş. Siz isteyin randevuyu bir bakalım dediğini AD ye ertesi gün ilettik. Hande AD’ye demişki Mehmet Ali beyle birlikte olacak. AD 2 gün sonra beni çağırarak bu randevuyu sadece benimle değil Vuslat’ı da yanına alacağını söyledi. Gerekçe olarak Vuslat’ın eşi Ali’nin işlerinin bizim yüzümüzden kötü gittiğini ve bu sebeple de Vuslat da bu oyuna dahil olmak istiyor dedi. Benim yaptığım işe devam edeceğimi Vuslat’ın ise yurt dışında çalışmalar yapmak istediğini ve olan olayların yurt dışında anlatılmasına yardımcı olacağını anlattı. Bende cevaben Vuslat ve Ali daha düne kadar bizden ( AK Partiden ) nefret ederken nasıl gidip yurt dışında bu olanları samimiyetle anlatacak, nasıl Sayın CB mızı, nasıl bu darbeyi, içten anlatacak. Bu doğru bir karar değil hoş karşılanmayacaktır dedim.
Tüm yazışmalar arasında Tayyip Erdoğan’ın nerede olduğunu gösteren bir bölüm var ki o da iktidarın zavallılığı konusunda ciddi fikir veriyor. Yalçındağ’ın “günlük” notları arasında yer alan 18 Ağustos tarihli e-maili Erdoğan’ın ruh halini ele veren bir diyaloğu içermesi bakımından dikkat çekici. Berat Albayrak’a yazılan notun ilgili kısmı şöyle:
“Sağolsun Hasan Doğanın yardımıyla hemen darbe sonrası Sayın CB mızı telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerimi ilettim kendisine sayın başkomutanım diye hitap ettim hoşuna gitti, anayasamızda böyle söylüyor sen de rahatlıkla söyle dedi, gülüştük, çok keyifliydi. Ve telefona AD’ı verdim. Çok uzun zamandır ilk kez telefonla konuştular. Bence iyiydi.”
Kendisine “başkomutan” diyen bir çalışanına dahi anayasal güvence bulmaya çalışan bir “başkomutanın” klinik bir tedavi aşamasına geldiğini söylemek gerek.
Yalçındağ’ın e-mailleri arasında yer alan bir bölüm bir süredir Kürt siyasal hareketi aleyhine son derece temelsiz yazılar yazan Nuray Mert’in bu tavrını anlamaya da ışık tutuyor. “Ahmet Hakan, Nuray Mert, Arzu ve ben Bodrum’da 12/ağustos cuma akşamı sohbet” ettik diyen Yalçındağ şöyle devam ediyor: “Nuray Mert Sayın CB mızın hayranı olmuş, ‘doğru konuşalım olmasaydı mahvolmuştuk’ der. Arzu sorar neden akademisyenler yurt dışında gazete ilanları vermiyorsunuz düşüncelerinizi anlatsanız çok hoş olur. Nuray cevaben çok doğru olur ben bir yoklayayım etrafı der.”
