
Naci Görür
Deprem uzmanı yer bilimci Naci Görür ile Maraş merkezli depremi, bilimi, halka yönelik uyarılarını ve deprem gerçeğine uygun yaşam inşasını konuştuk:
- Elazığ depremi olduğu zaman 26 Ocak 2020’de ben 25-26 Ocak’ta dedim ki şimdi Maraş’a dikkat edin. Bundan sonra büyük deprem Maraş’ı gelip vuracak. Sağır sultan bile duydu. Yani biz bilim insanları ciddiye alınmıyoruz, bir de deprem asla konuşulsun istenmiyor...
- Şimdi korkuyorum, Elazığ depreminde kaybettik, Maraş depreminde kaybettik, İstanbul’da da yine sesimizi duyuramazsak ya bu ülkeye yazık, yüz binlerce insanı toprak altına gömen bir ülkede akıl yok demektir, bilim yok demektir. Bir bilim insanı olarak ister istemez isyan ediyoruz.
- Korkutmak için değil, bilimsel gerçeği söylüyoruz. Halka dedim ki tam bu acılı günde 2-3 ay sonra seçim var, sizi ikna edecek ciddi, depremle ilgili plan, programı olmayan, insan hakkına riayet etmeyen bir partiye asla oy vermeyiniz. Bu tehdidi gelecek nesillere ihale etmeyelim. Yazık günahtır!
GÜLCAN DERELİ
Deprem bu dünyanın, yeryüzünün ve bu ülkenin bir gerçeği. Ne yazık ki medya dünyası da dahil deprem yakıp yıkmadan bu gerçeği etraflıca kamuoyuna mal edemiyoruz. Toplum bu gerçeğin bilinciyle yaşamıyor. Deprem olur canımız çok yanar, bir süre konuşuruz, deprem uzmanı oluruz, fal bakar gibi ne zaman, nerede diye topluca dedikodu yaparız. Sonra unuturuz. Daha doğrusu unutmayı seçeriz. Önlem alınsa yaşamayacağımız onca acının hesabını sormayı da bilmeyiz. Hepimiz Maraş depreminin enkazı altındayız. En başta bizi mezara gömen bir beton rejimini, bu yağma düzenini alt edemediğimiz için, çözümü kendimizde aramadığımız için, deprem gerçeğine uygun bir yaşam alanı kurmadığımız için, doğanın yasalarını hiçe saydığımız için, bilimin gerçeğine uygun bir yaşam örmediğimiz için sürekli enkaz altındayız. Bazılarının dilinde tüy bitti. Uyarmaktan, önlem alın demekten, depremin yerini bile söylemekten tüy bitti dilinde. İşte onların başında Prof. Dr. Naci Görür geliyor. Nerdeyse tüm depremleri önceden söylüyor. Bilimsel veriler ışığında uyarı yapıyor. Biz de Naci Görür hocaya kulak verdik.
Maraş merkezli deprem için 2 yılı aşkın süre boyunca uyarılarınız oldu. Aynı zamanda depremle ilgili çeşitli projeler hazırladınız ancak karşılık bulmadı. Onun dışında durumun ciddiyetini aktarmak için herhangi bir devlet yetkilisi ile görüşmeleriniz oldu mu?
Bu sosyal medya çağında, 21. yüzyılda, 2023 yılında, zarf yapıştır damga vur devri geçti. Ben zaten üniversiteden emekli olmuş bir bilim insanıyım ve Marmara’daki bütün deprem araştırmalarını, İstanbul’daki deprem tehdidinin araştırmalarını yürüten ekibin genel koordinatörü olarak görev aldım. Bu uluslararası bir projeydi Türk tarafının koordinatörü bendim. Dolayısıyla biz 1999’dan 2014’lere kadar bütün Marmara bölgesinde araştırmalar yapan bir ekibiz. İstanbul özellikle tehdit altına girince depremde halkı uyaran, televizyonlarda konuşan, yazan, çizen bir kimseyiz. E bu projeyi de Avrupa Birliği fonlarıyla, NATO’nun desteğiyle yaptık. Yani hasbel kader bu ülkeyi yönetenler de bizi tanıyor. Bir deprem olduğu zaman herhalde birkaç kişi konuşuyorsa onlardan biri de bendim. Yani bir yerlere dilekçe yazmak gerekmiyor.
Şimdi depremler için uyarı bizim birincil derecede görevimiz. Özellikle 99 depremlerinden sonra bunu biz daha da görev addettik. Nitekim ben Elazığlıyım, Elazığ’daki ilişkilerimiz nedeniyle dikkat ettim ki Elazığlılar bir deprem kentinde yaşadıklarının farkında değil. 2000’li yıllarda Elazığlılarla konuştum, hiç öyle deprem nedir, Elazığ niye deprem kenti, niye deprem olur, öyle bir tehdit var mı, hiç bilmiyorlar. Onlar deprem deyince Bingöl falan diyorlar, olsa olsa oralarda olur diyorlar. Ve 2003 yılında Elazığ’daki vakıfların desteğiyle orada toplantılar düzenledik. Sürekli gittim, kongreler, konferanslar yaptım, valilikle, belediye ile konuştum, halk teşekkülleriyle konuştum. Ve uyarım orada Elazığ-Sivrice ile Malatya arasında büyük bir deprem olabileceği, bunun için de Elazığ’ın önlem alması gerektiği idi. Tabi sadece Elazığ ile kalmadık, Malatya’ya gittik, Malatya’da defalarca konuşmalar yaptım. Valisi ile görüştüm, belediye başkanı ile görüştüm, uyarılar yaptım. Bunu daha sonra Bingöl’e taşıdık. Maraş’a taşıdık. Yani her yerde Sivrice-Elazığ arasında bir deprem olabilir, dikkatli olun diye 2003’ten itibaren söylemeye başladık. Sürekli söyledik her vesileyle, hiç dinlenmedik. Bunun için projeler de yaptık, senin dediğin gibi, birçok yere projeler de verdik, öyle veya böyle kabul edilmedi ama hep söyledik.
Siz bu girişimlerde bulunurken Elazığ depremi geldi. Maraş depremi için de uyardınız. Sizin çağrılarınızı yetkililer duymadı mı ya da bilmiyorlar mıydı?
Şimdi 2003’ten beri bu kadar uğraşı ve söyleme sonucu maalesef 2020’de Elazığ’da deprem oldu. O zaman da işte Naci Görür Elazığ depremini bildi, bilen ilk bilim insanı denildi. Bizim derdimiz bilen bilim insanı değil ki halkı uyarmaktı. Bu herkesin gözünün önünde oluyor, açık bir şey, yani bir yeri uyarman gerekmiyor. Bunu söylediğim zaman bu medya çağında -benim yüz binlerce takipçim var- herkes duyuyor bunu. Vali de duyuyor, belediye başkanı da duyuyor, hükümet de duyuyor. Duymaz olur mu? Ama hiçbir şekilde devlet nezdinde ciddiye alınmıyor. Bir gün bile bize ya niye konuşuyorsunuz, neden konuşuyorsun, niye uyarıyorsun, ne yapabiliriz, problem nedir diye soran yok, böyle bir şey yok.
Elazığ depremi olduğu zaman 26 Ocak 2020’de ben 25-26 Ocak’ta dedim ki şimdi Maraş’a dikkat edin. Bundan sonra büyük deprem Maraş’ı gelip vuracak. Maraş, Türkoğlu, Çelikhan, Erkenek, Hatay, buralar çok büyük tehdit altında, dikkat edin. E bunu ben herkese yazdım, yerel yöneticiler de biliyor, hükümet de biliyor. Bilmemesi mümkün mü? Sürekli konuşuyoruz, bir de sadece sosyal medya değil Türkiye’nin neresi sallansa senin gibi gazeteciler bana diyor ki hocam tamam İstanbul’da deprem olacak diyoruz ama başka nerede olacak? Türkiye’de başka nerede deprem bekliyorsunuz derken, parmağımızı yumarken, bir Maraş, iki Hatay-Türkoğlu diye başlıyoruz söylemeye, bunu duymamaları mümkün mü? Sağır sultan bile duydu.
Şimdi sonuçta o faslı geçelim, yani biz bilim insanları ciddiye alınmıyoruz, bir de deprem asla konuşulsun istenmiyor, deprem ile ilgili bir şeylerde kendilerine gelsin istemiyorlar. Ama biz gerekeni yapıyoruz diyorlar. İyi güzel zaten gerekeni yapıyorlarsa mesele yok. Arasıra da çıkıp ne yaptıklarını millete de söyleseler millet telaş etmez yani. Biz de bu milletin bilim camiasıyız biz de duyardık, kimse bu işleri yapanlar, demek ki çok gizli, üstü kapalı yapıyorlar! Bizim bilmediğimiz insanlarla yapıyorlar, kimlerle yapıyorlar bilmiyorum, ona da saygı duyarız. Ama halkın bilgilendirilmesi yok. Bizler ne iş yapılıyor diye bilmiyorduk, e nitekim de bu Maraş depremleri gösterdi ki hiçbir şey yapmıyorlarmış. Hatta bir belediye başkanının isyanından anladık. O kadar bağırdık, çağırdık, bak bilim insanları böyle diyor niye bir şey yapmıyorsunuz diye.
Sonuçta Elazığ depremini ifade ettikten sonra Maraş depremleri geldi, e biz 99’dan itibaren İstanbul’u zaten söylüyoruz devamlı. Şimdi korkuyorum, Elazığ depreminde kaybettik, Maraş depreminde kaybettik, İstanbul’da da yine sesimizi duyuramazsak ve gereken yapılmazsa ya bu ülkeye yazık, bu insanlara yazık, yüzbinlerce insanı toprak altına gömen bir ülkede akıl yok demektir, bilim yok demektir. İnsana sevgi, saygı, insan hakkı yok demektir. Onun için bir bilim insanı olarak ister istemez isyan ediyoruz, olur mu böyle şey.