Salgınlar ile iklim değişikliği bağlantısı

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • Roma İmparatorluğu döneminde yaşanan salgınlar antik dönemde en iyi belgelenmiş salgınlardır. Bilim insanları bu salgınlar ile iklim değişikliği arasında bir bağ olduğunu düşünüyor.

Altıncı yüzyılda “Justinian Salgını” olarak adlandırılan hıyarcıklı veba salgını Roma İmparatorluğu’nun nüfusunun yarısına yakınının ölümüne yok açmıştı. Kasık bölgesi ve koltuk altındaki şişlikler ve ateşle başlayan hastalık yüzde 30-60 arasında bir oranda ölüme neden oluyor. Hastalık zatürreye çevirdiği zaman ise ölüm oranı yüzde 100’e yakın.

Hıyarcıklı veba günümüzde dahi çok sayıda fare, sıçan gibi kemirgenlerde ve bazı bit ve pire türlerinde bulunabiliyor. Kedi ve köpek gibi hayvanlar da veba mikrobunu taşıyan kemirgenleri yiyerek hastalığı kapabiliyor.

İnsandan insana havaya saçılan damlacıkların solunmasıyla bulaşan hastalık, hastalık sonucu ölmüş insanlarla temas halinde dahi bulaşıcı olabiliyor.

İklim değişikliği korkunç sonuçlara neden olabiliyor

Roma İmparatorluğu döneminde bunların hiçbiri bilinmiyordu. Bizanslı ünlü tarihçi Procopius, hıyarcıklı veba salgının “insan aklı çerçevesinde ulaşılabilecek hiçbir mantıklı nedeni” olmadığını yazmıştı.

Bilim insanları özellikle Dünya’yı etkisi altına alan corona salgınının ardından tarihi salgınları ve hangi koşullarda oluştuklarını daha yakınen incelemeye başladı. Son olarak Alman bilim insanlarının öncülüğünde Roma İmparatorluğundaki Justinian Salgını sırasındaki iklim koşullarındaki değişim konusunda yapılan araştırmalar şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkardı.

Bremen Üniversitesi’nden mikropaleontologist Karin Zonneveld’in de içinde yer aldığı bir ekip Roma İmparatorluğu döneminde yaşanan salgınları günümüzdeki İtalya’da yaşanan kuru ve soğuk iklimin hakim olduğu dönemlerle bağlantılandırdı.

Science Advances Jurnalinde yayınlanan araştırmada değişen iklim koşullarının toplumlar üzerinde nasıl korkunç sonuçlar doğurabileceğinin Roma dönemindeki salgınlarda görüldüğü belirtildi.

 

 

İklim değişiklikleri deniz tabanındaki fosillerle incelendi

Günümüzde meteorolojik kayıtlar birkaç yüzyıl geriye gitmektedir. Daha eski direkt sıcaklık ölçümleri çok azdır. Bu nedenle bilim insanları sıcaklık değişimlerinin doğada bıraktığı izlerle iklim konusunda ipuçları elde etmeye çalışırlar.

Bu konuda en güçlü kaynaklar ağaç halkları ve kutuplardaki buzullardaki katmanlardır. Ancak İtalya’da Roma İmparatorluğu dönemindeki iklim konusunda ağaçlar herhangi bir ipucu vermiyor çünkü bu ülkede yetişen ağaçlar bu kadar uzun ömürlü değil. Yaygın bir buzul örtüsünün bulunmadığı bu ülkede uzmanlar bu nedenle deniz zemininde fosilleşmiş dinoflagellatları büyüteç altına aldı. Taranto Körfezi’ndeki fosil dinoflagellat katmanlarını inceleyen uzmanlar MÖ 200 ile MS 600 yılları arasındaki iklim değişikliklerinin bir modelini oluşturdu.

Soğuma ile salgınlar arasındaki direkt bağlantı var

Model 165-180 yılları arasındaki Antonine Salgını, 215-266 yılları arasındaki Cyprian Salgını ve nihai olarak 541-549 yılları arasındaki Justinian Salgını dönemlerinin ortalama en az üç derecelik soğumanın yaşadığı dönemlere denk geldiğini tespit etti.

Sonuçları yorumlayan uzmanlar, bu dönemde hasatların düştüğünü, kemirgen nüfusunun bu nedenle belirli alanlarda yoğunlaştığını ve insanların da daha fazla kapalı ortamlarda kalması nedeniyle salgınların ortaya çıktığını düşünüyor. Bir diğer deyişle iklim değişikliği ekosistemleri hızlı bir şekilde etkileyerek toplumlar üzerinde olumsuz etkide bulunabiliyor.

 

***

İnsan beynine ilk çip yerleştirildi

Neuralink adlı bir şirket, ilk kez insan beynine bir çip yerleştirdi. Şirket bunun aracılığıyla insanlara düşünce gücüyle elektronik cihazlarla bağlantı kurma yeteneğini sağlamayı amaçlıyor. Eğer deney başarılı sonuçlanırsa elektronik cihazlar, hatta yapay zeka beynin bir uzantısı olarak çalışmaya başlayabilir.

1000 süper ince iletkenden oluşan çip, beynin ön korteksindeki hareketle ilgili düşünceleri okuyarak bir bilgisayar faresi imlecini hareket ettirmek ya da yazı yazmak amacıyla kullanılacak.

Amerika Gıda ve İlaç İdaresi, geçtiğimiz Mayıs ayında Neuralinke her dört uzvu da felçli ya da ampute olan insanlar üzerinde klinik deneyler yapma izni vermişti.

Her ne kadar bu deneydeki amaç oldukça masum gözükse de birçok bilim insanı insan beyni ile mühendisliğin birleştirilerek geliştirilen teknolojilerin ciddi sorunlara neden olabileceğini düşünüyor.

Neuralink gibi teknolojiler sağlıklı insanlar açısından da ileride elektronik cihazlar hatta yapay zeka ağlarıyla etkileşim kurma hatta bu ağları beynin bir uzantısı gibi kullanma yeteneğini beraberinde getirebilir.

Zihnimizi öldürmek!

Bu konuda bilişsel psikolog ve filozof Susan Schneider oldukça çarpıcı bir örnek veriyor. Avustralyalı bilim kurgu yazarı Greg Egan’dan esinlenen Schneider şu kurguyu ortaya koyuyor: “Doğar doğmaz beyninize düşüncelerinizi ve davranışlarınızı nasıl taklit edeceğini öğrenmek için beyninizin faaliyetlerini sürekli izleyen bir yapay zeka cihazı yerleştirildiğini hayal edin. Bir yetişkin olduğunuzda, cihaz beyninizi mükemmel bir şekilde "yedeklemiş" ve tıpkı sizin gibi düşünüp davranabilir hale gelmiştir. Daha sonra, orijinal beyninizi ameliyatla aldırıp chipin "yeni beyniniz" olmasına izin verebilirsiniz.  Bu noktada, gerçek siz hangisisiniz - biyolojik beyniniz mi yoksa yapay zeka cihazı mı?”

Bu her ne kadar oldukça uzak bir senaryo gibi gözükse de bilim insanları bu ve benzeri teknolojilerin yakın bir gelecekte mümkün olabileceğini ifade ediyor. Bu da bir anlamda insanın zihninin ölümü anlamına gelebilir.

 

***

X virüsü nedir?

Son dönemde Dünya’da birçok ülkede karakterize edilmemiş ve nispeten ağır bir grip gibi seyreden birçok vaka rapor ediliyor. Dünya Sağlık Örgütünün yeni bir küresel pandemiye yol açma potansiyeline sahip bir enfeksiyonu ifade etmek için kullandığı “X Hastalığı” deyimi “X virüsü” olarak sıkça telaffuz edilir hale geldi.

Ancak Dünyada şu anda X virüsü ya da X Hastalığı diye bir şey yok. Yapılan tüm araştırmalar bugüne kadar rapor edilen ve kaynağı tam belirlenmeyen enfeksiyonlar henüz belirgin, benzer ve tanımlı bir nedene dayanmıyor. Vakaların çoğu bilinen grip virüslerinin varyantlarının neden olduğu enfeksiyonlar olarak değerlendiriliyor.

 

***

Rüyaları kontrol etmek

ABDli bir şirket berrak rüyaları görmeyi sağlayacak bir bandana üzerinde çalışıyor. Prophetic adlı şirketin piyasaya sürmeye hazırladığı ürünün güvenliği ve nörolojik etkileri büyük tartışma konusu.

Halo ado verilen ve 2025 yılında piyasaya sürülmesi planlanan cihaz beyinde REM uykusu sırasında ortaya çıkan beyin dalgalarını inceliyor. Daha sonra elektrik ve manyetik alanlar kullanarak berrak rüyaların görülmesini sağlamak için beyini uyarıyor.

Böyle bir uyarımın uzun vadede ne gibi sonuçları olacağı belirsiz. Uzmanlar ayrıca rüyaların gün içindeki anıları pekiştirip, duygusal deneyimleri işlemek gibi bir fonksiyona sahip olduğunu düşünüyor. Bu nedenle bu işleve müdahale etmenin ciddi sonuçları olabileceği riskine işaret ediyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.