Sanatın vurucu-kurucu gücü ve Tartuffe

Forum Haberleri —

Tartuffe

Tartuffe

  • İktidarlar sanata ve sanatın anlattıklarına düşmandır. Bugün Türkiye’de tiyatro oyunları yasaklanıyor, şarkılar yasaklanıyor, şarkıların sözleri linç ediliyor, mahkum ediliyor, infaz ediliyor. 

ZEHRA ÇELİK 
Sanatın gücü zamanla azalmaz. Zamanın her şeyi tükettiği söylenir. Kiminde zamanla acıların unutulduğundan hareketle, her şeyin ilacı olduğuna inanılır. Zamanın rolü, an’da yaşananlara ve onlara verilen anlamlara bağlıdır. Sanatta bu durum daha belirgin olarak karşımıza çıkar. Zaman, sanatın gücünü azaltan bir rol oynamaz. 

Orduların gücü azalabilir, askerler ölebilir, yerine gelenler yeni fikirleri, taktikleri bilemeyebilir, silahlar paslanıp çürüyebilir, yeni teknik icat edilince müzelere konulabilir. Ancak sanatın gücü azalmaz, bir cevher gibi tarihin derinliklerinde hep parlar. Derweş û Adule destanı yıllar yılı söylenegeldi, unutulmadı ancak Êzîdî halkına yönelik fermanda rolünü oynayan 12’ler şahsında yeni bir doğuş yaşadı, küllerinden sıyrılıp daha bir parladı. Kültürel soykırımdan geçirilen Kürtlerde kültürün, varlığın anlamının gerçek taşıyıcısı olduğuna inancı derinleştirdi. Hem de fiziki bir soykırım saldırısı esnasında. 

Tüm gerçek sanat eserleri de toplumsal tarihin bağrında demlenir, anlamı derinleştirir. Kiminde sağlam bir vurucu güç olurken, kiminde vazgeçilmez bir kurucu güç olur. 

Unutulmadığından olsa gerek, iktidarlar sanata düşmandır. İktidarların yükseldikleri en önemli zemin, toplumsal hafızayı unutturma çabasıdır. Bundan dolayı iktidarlar sanata ve sanatın anlattıklarına düşmandır. Bugün Türkiye’de tiyatro oyunları yasaklanıyor, şarkılar yasaklanıyor, şarkıların sözleri linç ediliyor, mahkum ediliyor, infaz ediliyor. Ve daha birçok örnek. Faşist iktidar karşısında savaşanların ürettikleri sanat hepten yok sayılıyor, görmezden geliniyor. Ancak bunun ötesinde ülke içine indirgenen, uyarlanan bir düşmanlık var ve biat eksenli sanat anlayışı inşa edilmeye çalışılıyor. 

Tartuffe yasaklanırken cumhurbaşkanın yüksek müsaadesiyle kimi şarkıcılar izniyle sahneye çıkabiliyor. Sanatı icra edenlerin kimliğine, sözüne, aklına ve yüreğine, sanatın konu edindiğine, sanatın anlattığına düşmanlık gerçek sanatçıları toplum dışına iterek sahte olanları sahneye taşımaya yöneliyor. Oysa sanatın sahnesi mekânsal bir olgu değildir. Sanatın sahnesi, toplumların bilinci, hafızası, ruhu ve yüreğidir.  
Bir süredir gündemde ünlü Fransız komedi yazarı Moliere’in eseri olan Tartuffe var. 

Tartuffe, Kral 14.Louis karşısında ilk kez sahnelenebilmiş. Sahnelenmiş ama, dönemin yandaşları da (dinci-kinci-küfürbaz-tecavüzcü vs hepsi) bir olup sahnelenmesine karşı çıkmışlar. (bazı tipler hiç değişmiyor) Bugün de Tartuffe günün saraylıları, sözde kralları karşısında sahnelenme mücadelesi veriyor. 1600’lerden 2022’lere, aradan geçen 400 koca yıl ve mevcut zihniyet… 

Ne diyor eser… Din tacirliği, yani dini ticaret konusu yapmak, yani dini kendi çıkarlarını satın almak için kullanmak. İkiyüzlü softalık. Kendini dindar gösterip aslında imansız olmak. Münafıklık gibi bir şey. Bilgisizlik, aymazlık ve saflık adı altındaki dirençsizliğin, din tacirlerine kendilerini köprü yaptıklarını anlatıyor. Özellikle de kendini akıllı ve dindar sanan ve herkese de bunu dayatan erkek (baba) şahsında bir sahtekarlığın kurbanı, nesnesi olma durumu. İktidarın malzemesi bilmezlik ve bilip de karşı çıkmayış. 

Tartuffe, azizlik mertebesine yükselmiş bir din adamı görüntüsünde. Yani Müslüman memlekette, kutsal kitabı hatmetmiş, ezan okuyup ağlayarak insanların duygularını yönsüzleştirmeye çalışan, iki cümlenin başına alakalı-alakasız Arapça bir kelime ekleyen bir tip. 

Tartuffe, dindar maske altında açgözlü ve ikiyüzlülüğü karakter edinmiş bir adam. Müslüman memlekette ise, dini söylemlerle iktidara yürüyerek çalıp çırpmayı tanrı emri gibi yerine getiren, oğlunu kızını hırsızlıkta uzmanlaştıran, giderek çaldıklarıyla yetinmeyip ülkeyi parsel parsel satan, yiyen ve ne yazık ki hiç doymayan bir obur. Yüzyıllık iktidar özleminin getirdiği açgözlülükle, şairin dediği gibi “aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar” yiyenlerden. 

Tartuffe namuslu görünen bir ırz düşmanı. Müslüman memlekette de tüm kadınları ve erkeklerle ilişkilendirilen tüm kadın kimliklerini (tüm bacıları, tüm eşleri, tüm anaları…) bir tecavüz nesnesi olarak gören, kendi ulaşamadıklarına küfürlerle ya da küçük maketleriyle, ordu üyeleriyle, çeteleriyle saldırtan bir namus noksanı, ahlaki tükenmişlik örneği. 

Ve nihayetinde Tartuffe öğretmenlik vazifesine soyunmuş, yani doğruyu en iyi bilen ve öğretmeye kendini aday görmüş biri. Müslüman memlekette de kendini baba, reis, büyük adam vs ilan ederek en erkek, erkek olmanın örneğini sergileyen ve başa yürüyüp öncesini unutan bir baş olma saplantısı örneği. 

Tartuffe’e bakınca kendini görüyor. Tartuffe’ü izleyenlerin kendini göreceğini biliyor. 
Okuyan ya da izleyenler bilir. Her şeye rağmen Tartuffe’ün sahtekarlıklarına kanan ve tabi olan bir erkek (baba) ve Tartuffe’ün maskesinin ardını görebilen bir kadın (anne) vardır. Ve maskeyi düşürmek de annenin kendi ailesini-çevresini örgütlemesiyle mümkün olmuştur. 

Kim bu Tartuffe! 
Maskeleri düşürmek, kendilerini ve tüm toplumu özgürleştirmek için, kadınlara çok iş düşüyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.