Sarayların şarlatanı   -   Îskan AMED

Haberleri —

Osmanlı saray zihniyetinin son tortusu diktatör zat, Kürt düşmanlığını bin bir odalı Beştepe sarayında, bin bir hile ve entrikayla sürdürmektedir. Bunu yaparken, içine düştüğü içler acısı hal ise Beyaz Saray ve Kremlin Sarayı’nın arasında sıkışmış şarlatanlığıdır. Kürt düşmanlığıyla varlık bulacağını düşünen zat, böylece şarlatanlığın tüm sınırlarını zorluyor. Trump, attığı bir tweetle bu zatın Rojava halklarına dönük operasyon tehditlerini, “Ekonominizi mahvederiz” diye yanıtladı ve Fırat’ın doğusunu kapsayan bir güvenli bölgeye vurgu yaptı. Putin ise hemen Trump’ın hızına yetişerek Suriye ve Türk devleti arasında, 1998 yılında Önder APO’ya yönelik geliştirilen 9 Ekim komplosu’nun bir ön antlaşma metni olan ve diktatör zatın bihaber olduğu Adana Mutabakatını ortaya attı.

Trump’ın tweetine, zatın geliştirdiği tepki ise beklenenin aksine gelişti. Faşizm meyiyle sarhoş olmuş cebi delik güruh cenahı, şovenist hezeyan içinde hemen bu tweete diklenen sert bir yanıt bekledi. Ama herkese parmak sallayan ve ‘bir gece ansızın’ girilmedik yer bırakmayan kahramanları diktatör zat sarayını ve servetini kaybetme korkusu yüzünden, “Ya sen kimsin Trump, Ey Amerika..” laflarını bu defa söyleme cüretini gösteremedi. Tersine tüm Rojava’yı kapsayan Trump’ın ‘Güvenli Bölge’ oluşturma argümanına sünepece yılışmaya çalıştı. Bu argümandan istediğini koparamayacağını anlayan diktatör zat, bu defa Putin’in kendisine hatırlattığı Adana Mutabakatına dört elle sarılma çabasına girişti. ‘Kardeşi’ iken katil ilan ettiği Esad’la zaten görüştüklerini kamuoyuna deklare etmek zorunda kaldı. Bihaber olduğu Putin’in hatırlatmasıyla farkına vardığı Adana Mutabakatını diline pelesenk etmeye başladı.

Filozof Nietzche bir aforizmasında, “Bir yerlerde hala halklar ve sürüler var. Ama bizde değil kardeşlerim, burada devletler var. Devlet nedir? Peki, şimdi kulaklarınızı iyi açın çünkü size halkların ölümüne ilişkin sözlerimi aktaracağım. Devlet soğuk canavarların en soğuğunun adıdır. Söylediği yalanlar da buz gibidir ve şu yalan ağzından bir yılan gibi kıvrılıp çıkar. ‘Devlet olarak ben halkım.’ Bu yalan. Halkları yaratan ve üzerine bir inanç ve sevgi asanlar yaratıcılardır. Onlar hayata hizmet ettiler. Birçoklarına tuzaklar kuran ve bunun adına devlet diyenler yok edicilerdir, üzerlerine bir kılıç ve yüzlerce iştah kabartıcı şey asarlar. Size şu işareti veriyorum. Her halkın iyiye ve kötüye ilişkin kendi dili vardır, bunu komşusu anlamaz. Her halk kendi dilini, geleneklerinde ve haklarında bulur. Ama devlet iyinin ve kötünün bütün dillerinde yalan söyler, söylediği her şey yalandır ve sahip olduğu her şey çalıntıdır” diyerek devleti tanımlamıştır. Bu aforizmasıyla herhalde her iki sarayın arasında sıkışıp kalan Beştepe saray fakirini tahayyül etmemiştir. Nietzche iyi ki bin bir odalı Beştepe sarayının fakirini tanıma şansına nail olamadı. Yoksa onu tanımlamaya kalkışsaydı kesinlikle söz fukarası kalacaktı.

Halklar devlet denen soğuk canavarın midesine en güzel, en asil ve en kahraman çocuklarını kaptırdı. Devlet saraylarının harcının oluk oluk akan kanı ve emeğinin teriyle karıldığına fazlasıyla tanık oldu. Son birkaç asırdır milyonlarca insanı katleden devletler nihayetinde çıkar oluşumlarıdır. Kürt halkının inanç ve sevgi önderi Abdullah Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen 15 Şubat Uluslararası Komploda kirli bir rol oynayan Yunanistan devletinin o dönemler başbakanlığını yapan Andreas Papandreu, “Devletlerin vicdanı yoktur. Çıkarları vardır” demişti.

Her iki saray arasında ömür tüketen Beştepe’li Türkiye halklarının ekonomik rezervlerini gün geçtikçe tüketmekte, Türkiye halklarını açlığa mahkum edip kendine asker devşirmeye çalışmaktadır. İki süper gücün oyuncağı olmasının acısını Türkiye halklarından fazlasıyla çıkarmaktadır. Herkesin bildiği bir gerçeği dile getirmekte fayda vardır. ABD ve Rusya askeri güç bakımından Türk Devletini birkaç saat içinde felç edecek silah ve teknik güce muktedir bir donanıma fazlasıyla sahiptir. Her iki süper gücün Türk devletini çok ciddiye almadığı ise sır değildir. Çıkarları olduğu sürece Türk devletini güdecekleri aşikardır. Türk devletinin zenginliklerini süper güçlere peşkeş çeken diktatör zat, sattıklarıyla elde ettiği şımarıklığının şehvetiyle devletsiz Kürtlerin kanını dökme iznini alabildi. Sur, Cizre, Nusaybin, Efrîn vb. Kürt kentlerini yakıp yıkma barbarlığını yapmaktan çekinmedi. Belli ki bu kadar çok koşuşturmasının ve dilinin kısalmasının nedeni artık satacak bir şeyinin kalmamış olmasındandır.            

Kürt halkının dili, direniş geleneğidir. Tepeden tırnağa irade kesilen Leyla’sı, Nasır’ı, Fadile’si, Gülistan’ı, Nimet’i Çeko’su, tutsağı ve gerillası haklarını savunuyor. Kürt halkı inanç ve sevgi yaratıcısı Önder Apo’nun etrafında kenetlenmiş özgürlüğe yürüyor. Ve sömürüye karşı mücadelesiyle hayata hizmet ediyor.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.