Sevgili tanrıçam

Forum Haberleri —

Sakine Cansız ve Feride Alkan

Sakine Cansız ve Feride Alkan

  • Dersîm’i alıp Amed’in Fîs köyünde ortak tarihi, ortak kaderi, ortak geleceği kuracak, Seyit Rızayla, Şêx Seîd’in arasında bir daha asla yıkılmayacak özgürlük köprüsünü örecekmişsin kadın ruhunla.

Dersim yok olmadı, biz varız demek için sana dönüşmüş Zarifeler, Seyit Rızalar. Dersim’i Amed’e taşırarak “biz varız, hem de daha bilinçli olarak varız” dediğin o güne görkemli bir geçit töreniyle uğurlanmışsın.
 
FERİDE ALKAN
Henüz doğarken yazılmış kaderin. İlla da devrimci olacakmışsın yani. Geçmiş gelecektir bilenler için. Bu yüzden doğduğunda devraldığın geçmişin geleceğini belirlemiş senin. Soykırım acılarını devralmışsın Dersim’in. Bundandır dinmeyen kinin, bundandır başı dikliğin, bundandır teslim olmayan yüreğin…

Yani illa da devrimci olacakmışsın…

Zarifelerin, Besêlerin özlemini dile getirecekmiş yüreğin, onların ruhu olacakmışsın her daim… Onlar sende vücuda gelecekmiş, sende dile, düşünceye kavuşacakmış bir vakit. Bu yüzdenmiş tek kişilik bir ordu gibi duruşun, bu yüzdenmiş bir yürekte milyon kişi oluşun, bu yüzdenmiş her kese ayna tutuşun, ışık oluşun.

İlla da öncü olacak, önü açacakmışsın. Dersîm’i alıp Amed’in Fîs köyünde ortak tarihi, ortak kaderi, ortak geleceği kuracak, Seyit Rızayla, Şêx Seîd’in arasında bir daha asla yıkılmayacak özgürlük köprüsünü örecekmişsin kadın ruhunla. Ve bunun için tükürecekmişsin celladın yüzüne Diyarbekir zindanında.

Sen doğmadan yirmi yıl önce sana gebe kalmış annen. Süngülenmesin diye karnı annenin toprak örtmüş seni, sular yutmuş seni, uçurumlar saklamış seni. Tam yirmi yıl boyunca Ali boğazı uçurumlarında, Munzur yüceltilerinde, Axvanos derinliklerinde saklamış seni Dersim anan. Annenin yanı başında yirmi yıl boyunca doğumunu beklemiş Zarife kadın. Besê nöbet beklemiş, yüreğine acının, feryadın ninnisini söylemiş, umudun özgürlüğün, kavganın ezgisini çalmış. Ve doğduğun gün bahara durmuş tüm soykırım mağdurları. Doğduğunu duymasın diye zalimler kara kışta yollamışlar seni hayata. Ve anlamasınlar, erkenden seni yok etmesinler diye karanlık güçler bilerek sakin bir adla, Sakine’yle adlandırmışlar sevenlerin. İçindeki tarihi öfkeyi, kini, cesareti, başkaldırı ruhunu ele verip seni deşifre etmesin diye bilerek Sakin-e demişler yani. Zira seni korumak, fark ettirmeden düşmana büyük güne, büyük göreve hazırlamak istemişler katliam çocukları… 

Katliamda öldürülen tüm çocuklar, süngülenen tüm kadınlar, kurşunlanan tüm yürekler, yakılan tüm bedenler, çığlıklara dolan tüm kulaklar, vahşete tanık tüm gözler bir olup kavga için seni yaratmışlar. Sen onların toplam enerjisinin maddileşmesi, ortak öfkelerinin ateşi, büyük özlemlerinin kavuşması olarak var olmuşsun. Karanlık güçlerin, zalimlerin, yaşam düşmanlarının katliamla oluşturduğu büyük yokluk sende yeni bir varoluşa, milyonları temsil eden toplumsal bir varlığa dönüşmüş. Bu yüzden sen yok etmeye karşı var olmanın savaşında yaratılmışsın. Soykırıma rağmen Dersim yok olmadı, biz varız demek için sana dönüşmüş Zarifeler, Seyit Rızalar. Dersim’i Amed’e taşırarak “biz varız, hem de daha bilinçli olarak varız” dediğin o güne görkemli bir geçit töreniyle uğurlanmışsın milyonlarca katledilen, acı çeken, zulme uğrayan tarafından.
Ve sen varlığın bilinçle, bilmeyle bağını çözerek, hakikat bilgisinde ve arayışında en güçlü oluşuma, özgür insana dönüşerek tamamladın görevini. Böylece yok etmeye karşı var olmanın savaşında sen kazandın…

Şimdi elimde bir fotoğrafını tutmuş, fotoğraftaki gözlerine bir okyanusa, sonsuz gökyüzüne, uçsuz bucaksız bozkıra dalar gibi dalıyorum. O gözlerdeki ifade de karanlıklara geçit vermeyen koskocaman bir aydınlık, nefrete meydan okuyan sımsıcak bir sevgi, haksızlıklara, zulme dur diyen sonsuz bir cesaret okuyorum. O gözlerde mavi, yeşil, ela, kahverengi, türkuaz gibi okunabilecek rengarenk bir canlılık görüyorum…

Fotoğrafın yoğun kar içinde çekilmiş. Objektife basan her kim ise seni en güzel ifadede yakalamış. Gerçi sen güzelliğin ifadesisin bu yüzden başka türlü yakalaması da mümkün olmazdı.

Tüm zorluklara inat hayata dair iyimserliğini korumak, herkesin karamsar kesildiği anda pozitif enerjiyle etrafa umut aşılamak, asla vazgeçmemek, geçmişle gelecek arası köprüde aydınlığın savaşçısı, özgürlüğün tanrıçası olmak sana özgü ve fotoğrafın tüm bunları bakışlarında mühürlemiş.

Fotoğrafın yoğun kar içinde çekilmiş. Objektife basan her kim ise seni en güzel ifadede yakalamış. Gerçi sen güzelliğin ifadesisin bu yüzden başka türlü yakalaması da mümkün olmazdı. Belki de ressama güzelliğin resmini Sara olarak çizdirmek yeryüzünün hakikatine ulaşmaktır kim bilir? Sen hem doğasal hem de ikinci doğa olarak toplumsal güzelliğin temsilisin. Aslını istersen doğa ile toplum ya da doğa ile insan arasındaki köprüdür kadın ve sen ikisini temsil eden güzelliksin.

En sade ifadeyle tanrıçam; bizler için hayatın anlamısın. Seni anladıkça daha bilinçli akıyor, kavgaya daha inançlı sarılıyoruz. Seni hissettikçe kendimize daha fazla güveniyoruz. Senin bakışlarında  bizi kavgaya kaldıran enerjiyi, yaşama bağlayan anlamı, özgür geleceğe yönelten gizi yakalıyoruz. Senin bakışların tüm maskeleri delip hakikate ışık tutan güneş gibi. Senin bakışların karanlığı yırtan aydınlık gibi…

Senin bakışların buz dağlarını eriten alev gibi…
Bize kim olduğumuzu, ne olmamız gerektiğini anlatan pusula gibi…
Kim kaçabilir ki bu bakışlardan
Kim saklanabilir güneşten
Kim dışına çıkabilir gökyüzünün
Sen bizi çepeçevre saran hava gibi
hücrelerimize dolan kan gibi
ruhumuzu besleyen enerji gibisin.
Biliyoruz hissettikçe bakışlarını üzerimizde ve buluşmaya çalıştıkça o ifadede kavgadır, başarıdır, güzelliktir bizi bekleyen…
Sara’dır bizi sımsıkı kucaklayan
                                      
Bu onurlu yolda seni tanımanın gururuyla beslenen yoldaşın.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.