Şimdi de Taksim’deki ucuz senaryonun savaşı sahneleniyor

Fehim IŞIK yazdı —

  • QSD Genel Komutanı Mazlum Abdi çok net ifade etti. “Bu saldırılara her zaman hazırdık. Türk devleti savaş kararı alırsa, biz savaşa hazırız” dedi. Bu iki cümle birçok şeyi ifade ediyor. Tarih de tanıktır ki Kürtler hiç teslim olmadı!
  • ABD’nin de, başta NATO üyeleri olmak üzere diğer batılı devletlerin de çıkarlarını her şeyin önünde tuttuğunu biliyoruz. Türk devletinin Rojava’ya dönük yeni işgal saldırısı çıkarlarına dokunmadığı sürece ses çıkarmayabilirler. Söz konusu batılı devletlerin çıkarlarını tehdit edecek asıl noktanın da Türk devletinin Rusya ile işbirliği içinde hareket etmesi olduğu belli
  • Türk devleti, ABD ve Rusya’nın göz yummasıyla sadece SİHA’ları bu bölgede kullanabiliyordu. Türk devletinin Kobanê’ye dönük hava saldırısının başlamasının hemen ardından Rus basınında, “Rusya kontrolündeki Suriye hava sahası, yıllar sonra ilk kez Türk savaş uçaklarına açıldı” haberleri geçmeye başladı.

 

Türk devletinin barbar savaş kliği yeniden harekete geçti. Önce alçakça bir katliama imza attılar. En sıradan insanın bile inanamayacağı ucuz bir senaryo ile Erdoğan tam G20 zirvesine katılmak üzere yola çıkarken Taksim’de bir bomba patlattılar. Patlattıkları bomba ellerinde de patladı ama hiç önemi yok. Onlar bir kez işareti çaktı. Türk savaş baronları için bu işaret önemliydi.

Hedef Kobanê’ydi. Söz konusu bombanın tüm verileriyle birlikte ellerinde patlamasına rağmen bunu çok net ifade ettiler. Belli ki Erdoğan ABD’de iken Taksim’deki saldırıyı kullanmak istiyordu. Nihayetinde kullandı da! ABD inanmış olmasa bile Türk devleti bir yandan onların çıkarlarını masaya yatırarak, bir yandan ise Rusya’yı koz olarak kullanarak istediğini almış görünüyor. Şimdi anlaşıldı ki Soylu’nun Kobanê ile birlikte ABD’yi hedefe koymasının amacı da buydu. Açık demek gerekirse, ABD’ye “Senin çıkarların bizimledir. Bizi kaybetmek istemiyorsan destek verecek, hiç olmazsa gözünü yumacaksın” dediler.

Nihayetinde ABD’nin de, başta NATO üyeleri olmak üzere diğer batılı devletlerin de çıkarlarını her şeyin önünde tuttuğunu biliyoruz. Türk devletinin Rojava’ya dönük yeni işgal saldırısı çıkarlarına dokunmadığı sürece ses çıkarmayabilirler. Söz konusu batılı devletlerin çıkarlarını tehdit edecek asıl noktanın da Türk devletinin Rusya ile işbirliği içinde hareket etmesi olduğu belli. Erdoğan şimdiye kadar bu dengeyi tutturdu. Şimdiye kadar sürdürdüğü bu siyaseti tekrar yaşama geçirebilir mi? Hep birlikte göreceğiz.

Bununla birlikte bir şey daha belli ki Rusya, Türk devletinin yaşama geçirdiği son işgal saldırısının bir parçası; hatta en önemli parçası. Rusya uzun zamandır kendi kontrolündeki alanlarda Türk devletinin savaş uçaklarına Suriye ve Rojava hava sahasını kapatmıştı. Türk devleti, ABD ve Rusya’nın göz yummasıyla sadece SİHA’ları bu bölgede kullanabiliyordu. Savaş uçakları için birçok kez talepte bulunmalarına rağmen istenen onayı alamamışlardı. Türk devletinin Kobanê’ye dönük hava saldırısının başlamasının hemen ardından Rus basınında, “Rusya kontrolündeki Suriye hava sahası, yıllar sonra ilk kez Türk savaş uçaklarına açıldı” haberleri geçmeye başladı. Rusya’nın bunu bilinçli yaptığı, asıl hedefinin zorda olan Türk savaş rejimini kendine daha fazla bağlamak olduğu çok açık. Ukrayna’da batılıların politikaları karşısında zorda kalan Rusya, anlaşılan o ki ABD ve müttefiklerini bir kez de Türk devletini kullanarak sınama kararı aldı.

Tüm bunlar esasen bilinenler. 2014’te DAİŞ’in Musul’u işgal etmesiyle başlayan, ardından yönünü Şengal ve Kobanê’ye çevirmesiyle devam eden süreçten bu yana uluslararası güçlerin bölgeye dönük bir planı olduğu, bu planın en önemli aktörlerinden birinin de Türk devleti olduğu çok açık. Tabi söz konusu batılı devletlerin çıkarlarını korumaya odaklı planın devasa bir direnişle boşa çıkarıldığı da bir o kadar net. Kürt halkı ve savaşçıları, Kobanê’deki emsalsiz direnişle DAİŞ’in alan hakimiyetine son verdiler. Şengal zorlu bir savaşın ardından özgürleşti. Ancak sürecin en önemli aktörlerinden biri olan Türk devleti üzerinden yaşama geçirilmek istenen kirli planlar hiç bitmedi. DAİŞ’in yerinin bizzat Türk devleti tarafından doldurulması da kuşkusuz bu planın bir parçası. Eğer öyle olmasaydı söz konusu uluslararası güçler bir kez dahi olsa DAİŞ’in yerine geçmesi nedeniyle Türk devletini eleştirirlerdi. Bir din insanı için ABD, bir gazeteci için Almanya Türk devletine yönelik ağır yaptırımları yaşama geçirmeye hazırlanıyorlardı. ABD din insanı için Türk ekonomisini birkaç saatte allak bullak etti. Türk ekonomisi o gün bugündür dikiş tutturamıyor. Ancak kendi çıkarları söz konusu olunca bunu yapanlar Türk devletinin en barbar saldırılarına, insanlık suçu işlemelerine tek bir kez dahi söz söylemediler.

Şimdiye kadar bu rahatlık ile hareket eden Erdoğan, bir kez daha kumar oynadı. İlk kumarında DAİŞ’i öne sürmüş ve yenilmişti. Şimdi de içte siyaseten en büyük sıkışıklığı yaşadığı, ekonominin sıfırı tükettiği bir dönemde yeniden kumar oynuyor. Bir savaş furyası ile yeniden kazanmak için adım atıyor. Erdoğan’la birlikte hareket eden savaş baronlarının da başka seçeneği yok. Tüm bu kirli siyaseti de çapsız, idraksiz, gözünü en az Erdoğan kadar kan bürümüş CHP liderliğindeki devletçi muhalefetin sunduğu olanaklarla yapıyorlar. Bu çapsız muhalefet çok açık bir biçimde, “Yeter ki Kürtler özgür olmasın. Bunun bedeli bizim kaybetmemiz ise kaybedelim” diyor. 2015’te de aynı şeyi yapmış, faşizmi bir kez daha Türkiye halklarının başına bela etmişlerdi.

Kurtlar sofrasında işler bu kadar kirli yürürken ne yazık ki Kürt’ün payına yine direnmek düşüyor. Bunu QSD Genel Komutanı Mazlum Abdi çok net ifade etti. “Bu saldırılara her zaman hazırdık. Türk devleti savaş kararı alırsa, biz savaşa hazırız” dedi. Bu iki cümle birçok şeyi ifade ediyor. Çok açık, Kürtler savaşmak istemiyor. Ancak önlerine bu seçeneğin dışında bir başka şey konulmayınca da yapacak bir şey kalmıyor. Ya onurlu bir yaşam için direnecekler, ya da köleliği kabul edip sonsuza kadar yitip gidecekler.
Tarih de tanıktır ki Kürtler hiç teslim olmadı!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.